1

29 3 0
                                    







10 Yıl Sonra

Selene

Nefes nefese kalarak karnımı tuttum. Rüzgarın tatlı esintisi cildime hafifçe değerken kendimi çimlerin üzerine bıraktım. O sırada annem de yanıma bağdaş kurarak oturdu. ''Güzel bir antremandı. Sence de öyle değil mi?'' Gülüyordu. Biraz sinirim bozulmuştu. Hızla kalktım ve onun gibi bağdaş kurarak oturdum. ''Hayır değildi. Çok yorucuydu. Sana yetişmemin imkanı yok, senin kadar hızlı ya da güçlü değilim.'' Sesim biraz hüzünlü çıkmıştı. Anneme baktım, bana gülümseyerek bakıyordu. ''Hayır tatlım. Sen o kadar harikasın ki bir gün benden daha güçlü olacaksın.'' Kendisininkiyle aynı olan kızıl ve uzun parlak saçlarımı omuzlarımdan çekip ellerine aldı. Birkaç dakika sonra yerden topladığı çiçeklerle onları sarmalarken hala gülümsüyordu. Kafamı ona çevirdim ve ben de ona gülümsedim. Karşımdaki akan şelaleye bakıp bahçenin o tatlı kokusunu içime çektim. Kısa bir sessizlikten sonra annem konuşmaya başladı. ''Bir gün bendekileri miras olarak alacaksın ve Tanrıça Terra senden asla şüphe duymayacak. Sevgi sevgiyi yaratır.'' Bu sefer anneme sarıldım. ''Seni ve bu krallığı asla yarı yolda bırakmam.'' Bu güzel ve duygusal anımızı karnımın ezilip büzülmesi böldü. ''Eh, belki miden bırakabilir.'' Gülerek neşeli bir şekilde ayağa kalkıp kaleye yürümeye başladık. Akşam güneşinin aydınlattığı kaleye baktım. Uzun süredir kalenin dışına çıkmamıştım. Korkudan mı? Hayır. Sorumluluğumdaki bu insanları, her şey bana bağlıyken tehlikeye atamazdım. Onları düşünmek zorundaydım. Kendi canımı tehlikeye atmak bu insanları da tehlikeye atmak demekti. Bu yüzden kurallara göre oynuyordum. Güvenli bölgemde kalıp kendimi iyice güçlendirmeliydim. Kimseyi yüz üstü bırakmak istemiyordum. Derin bir iç çekip yürümeye devam ettim. Yürüdükçe yorgunluğumu dizlerimde daha çok hissettim. Bir an önce üstümdeki deri pantolonu ve gömleği çıkartıp kendimi suya atmak istiyordum.

Hayatım boyunca silah ve büyü eğitimi almıştım. Bilinmeyen bir ortamda ne yapmam gerektiğini, hangi bitkinin ne işe yaradığını, zehirleri ve panzehirlerinin ne olduğunu, kanımı nasıl kullanmam ve en önemlisi nasıl kullanmamam gerektiğini öğretmişlerdi bana. Hazır hissediyordum ama yeterince güçlü müydüm bilmiyordum. Her ne olursa olsun vazgeçmeyecektim. Amcamın yaptıkları affedilmezdi, acımasızcaydı. O zamanlar sadece 8 yaşındaydım. Bütün krallığın ondan nasıl korktuğunu hatırlıyordum ve ben de iliklerime kadar çok korkuyordum. Kuzenim Marvic'in yüzündeki utanç ve hüznü gözümün önünden gitmiyordu. Babasının ihanetinin ona bu derece yük olması içimde bir şeyleri kırmıştı. Onun kalp kırıklığını ben de paylaşmıştım. Krallığın geri kalanı onun da bir gün babası gibi olacağını ve birimize ihanet edeceğini düşünüyordu. Belki de babasının intikamını almak isteyeceğini konuşuyorlardı ama babam ve annem bu söylentilere hiçbir zaman kulak asmamışlardı. Marvic'i kucaklamış, ona tıpkı bana davrandıkları gibi davranmışlardı. Sevginin ne demek olduğunu öğretmişlerdi.

Sonunda kalenin içine girdik. İç bahçeye doğru yürürken ileride havuzun yanında Marvic'i gördüm. Arkası dönük şekilde suyun yüzeyindeki nilüfer yapraklarının üzerinde oyun oynayan küçük perileri, brownieleri izliyordu. Browniler birbirleriyle oynarken arada Marvic'e bakıp kıkırdıyorlardı. Ne zaman utangaç bir bakış atsalar Marvic' de onlara kıkırdıyordu. Bu ilgi hoşuna gitmişti anlaşılan. Mutlu olduğunu görünce kendi kendime rahatladım. O iyiydi ve hep iyi kalacaktı. Birkaç hafta önce avcılarla beraber krallığa yakın köylerden gelen kara büyü ve peri tozu kaçakçılığı ihbarları için kaleden ayrılmıştı. Bir süre haber alamamıştık ve bu bizi biraz endişelendirmişti ama şimdi evine tamamen iyi bir şekilde dönmüştü. Geldiğimizi fark edip bize doğru döndü. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. İç bahçenin ucundaki begonvil sarmaşıklarıyla kaplanmış taş yol yerine bahçenin arasından koşup ona sarıldım. ''Seni çok özledim Marvic.'' Bana sıkıca sarılıp havaya kaldırdı ve etrafında döndürdü. Biz kahkahalar atarak gülerken annem de bizi izliyordu. Marvic'i görmek onu da çok mutlu etmişti ve rahatlamıştı.

Nefes ve KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin