Ardor
Kamp kurmaya karar verdiğimizde hava kararmaya başlamıştı. Bir ejderhayı nasıl öldürürsün adlı dersimden sonra kimse yol boyunca pek konuşmamıştı. Evet, kimse ejderhaları sevmezdi. Özellikle Selene'nin de son olaylardan sonra ejderhalardan en az benim kadar nefret ettiğine emindim. Sonuçta bu konuda onu en iyi anlayanlardan biri bendim. Tabii o bunu bilmiyordu. Baş avcı beni bulmadan önce hatırladığım tek anı cehennem ateşi gibi kırmızı alevler, çığlıklar ve ağır kanatların rüzgârda çıkardığı o tok çırpma sesleriydi. Varro beni yanıp kül olan köyün ortasında ağlarken bulduğunda henüz çok küçüktüm ve korkuyordum. Ejderha istilasında, hatırlamak için çok küçük olduğum ailemi kaybetmiş ve kendimi çok zorlu bir hayatın içinde bulmuştum. Ailemi ve hayatımı çalan bu iblislerden iliklerime kadar nefret ediyordum. Bu yüzden yıllarca emek vererek kendimi geliştirmiştim ve yakaladığım her fırsatta bu iğrenç yaratıkları avlıyordum. Asla da bundan vazgeçmeyecektim.
Sırtımdaki çantayı yere koyup içinden battaniyeleri çıkarttım. Tek kelime etmeden bir kütüğün üzerine oturmuş beni izleyen Selene'ye bir tane uzattım. ''Teşekkürler'' diyerek karşılık verdi. Sabah yaşadığımız küçük konuşmada annesi ile alakalı biraz canını yakmış olduğumun farkındaydım ama bazen gerçekleri bu şekilde duymaya ihtiyacı olduğunu da öğrenmeliydi. Ona verdiğim tokayla uzun kızıl saçlarını toplamış ve üzerindeki pelerinini çıkartmıştı. Yüzü sanki yanıyormuşçasına kızarmıştı ve çok yorgun görünüyordu. ''Bu kadar uzun süre uykusuz ve aç kalmak seni yormuş olmalı.'' diyerek yanına yaklaştım. Yüzünü dikkatlice incelemeye başladım. Çok zarif bir yüzü vardı. Dudakları, burnu ve gözleri sanki özenle çizilmiş gibi duruyordu. Prenses olmak için yaratıldığı bir gerçekti. Gözleriyle etrafa bakındı. '' Biraz uyursam geçer.'' Anlaşılan tekrardan bana karşı olan sınırlarını çizmişti. Kafamı sallayarak geri çekildim. Olması gereken zaten buydu.
Marvic sabırsız bir sesle '' Lütfen artık bir şeyler yiyelim yoksa hepimiz daha ikinci bir köyü göremeden bayılıp kalacağız. '' diyerek yolda topladığı dalları elinde tutarak fısıldadı. Dallar tutuşarak küçük bir ateş topuna dönüştüler. Ateş topu havada süzülerek tam ortamıza geldi ve yere indi. Marvic ve Larina'nın köyden aldığı yiyecekleri yerken gideceğimiz rotaları düşünüyordum. Nerelerden alışveriş yapabiliriz ve nerelerde durup dinlenebiliriz diye aylar öncesinde planlamalar zaten yapılmıştı. Ama yine de dikkatli olmazsak her an yakalanabilirdik. Ayrıca planımda sadece iki kişi vardı ve biz şu an dört kişiydik. Daha da dikkatli olmamız gerekiyordu.
Ben bunları düşünürken onlar kendi aralarında derin bir sohbete dalmışlardı. Kendi yemeğimi bitirdikten sonra kılıcımı kemerimden çıkartarak yanıma yerleştirdim ve sohbetlerine dikkatimi verdim. Selene '' Bu sıcakta ateşi yakmamız şart mıydı?'' diyerek Marvic'e ateşi işaret ediyordu. '' Üzgünüm yemeklerimizi pişirmeden yemek istemedim. Ayrıca ne sıcağından bahsediyorsun sen? Sonbaharın sonlarındayız neredeyse.'' Marvic aklı karışmış şekilde Selene'ye baktı. Gerçekten de bu kız dünden beri havanın sıcaklığını kendisine dert edinmiş gibi görünüyordu. '' Hadi ama bu kadar yaşlı olamazsın. Hava gerçekten de çok sıcak.'' Selene ayağa kalkıp ateşten uzaklaştı. '' Ben burada yatacağım biraz serinlemiş olurum.'' Battaniyesini yere serdi ve tokasını çıkartarak saçlarını eliyle taradı. Battaniyesinin üzerine uzanırken '' Belki de gerçekten yorulduğum için hava bunaltıcı geliyordur.'' dedi ve bize sırtını döndü. Bu havanın sıcak olmasından şikâyet edişi çok hoşuma gitmemişti. Hastalanmış ya da bir şey dokunmuş olabilirdi. Öyle olmamasını umarak onu izlemeye başladım. Bir süre sonra nefes alışverişi düzene girince uyuduğunu anladım.
''Sel ile anlaşmak çok kolaydır ama sinir olunca çok ters olabiliyor.'' Bakışlarımı Marvic'e çevirdim. ''Çabuk sinir olabiliyor anladığım kadarıyla.'' diyerek kaşlarımı çattım. İşler istediği gibi gitmeyince kolayca sinirlenebiliyordu. Dans ederken bile verdiğim cevaplar karşısında sinirlenmişti. Larina bu dediğime gülerek karşılık verdi. '' Ani çıkışları vardır ama kısa sürede sakinleşir. Uzun süre sinirli kalamaz.'' Aklıma tokayı verdiğimdeki hali geldi. Evet uzun süre sinirli kalamıyordu. Hafifçe gülümseyip tekrar Selene'ye baktım. Hiçbir sorun olmadan uyumaya devam ediyordu. Biraz daha onu izledikten sonra gözlerimi kapattım ve huzursuz bir uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes ve Kan
RomanceAmore Prensesi Selene normal prenseslerin aksine tüm hayatı boyunca savaş ve bitki bilimi konusunda eğitim görmüştü. Çünkü amcası taht yenilgisinin intikamını son varis olan Selene'nin canıyla almaya kararlıydı. Ama bu antik ejderha zamanlarına day...