0,4

10 4 0
                                    

Hava bir anda kapanmıştı, sanki kıyamet günüymüş gibi bardaktan boşalırcasına yağmur yapmaya başlamıştı. Yere serilen bedenimi örtüyordu adeta. Gözlerimi zar zor açarak etrafa bakındım kısık gözlerle. Net göremiyordum ama bulanıkta olsa birisi yaklaşıyordu bana doğru. Bir dakika.. bu sanırım bana çarpan arabadan inen birisi. Göremiyorum yağmur damlaları buna engel oluyor. Bir yandan kalbim de sıkışıyor her zamanki gibi. Bilincim gidiyor yine gözlerim kapanıyor.

Taehyung'tan;

Bugün şirketten erken çıkacaktım, arkadaşlala buluşacak oyun oynayacaktık. Ama yağmur her şeyi engellemişti. Bu trafikte erken varmam söz konusu değildi ve ışıklar.. sürekli ışıklara takılıyordum. Yarım saat sonra biraz da olsa sakinlemişti yol. Gaza bastım, yollar benimmişcesine. Anayol olmasına rağmen arayollara kıyasla baya sakindi. Yola odaklanmışken sağıma soluma bakmadan ilerlemeye devam ediyordum. Ta ki karşıma birinin çıkmasına kadar. İlk kornaya şiddetli bir şekilde basmıştım ama sanırım duymamıştı. Frene kuvvetli bir şekilde bastım ama yine de ona çarpmadan duramamıştım. Ama ucuz kurtulmuştu sadece değmişti çok şükür ki. Yere serildiğinde yağmuru umursamadan arabadan indim ve koşar adımlarla yanına gittim.

"İyi misiniz? Hey!!"

Başını sarsmamaya dikkat ederek omzuna asılmıştım ama uyanmıyordu. Başındaki yaralar dikkatimi çekmişti fakat yeni bi' yaraya benzemiyordu. O zaman neden bayıldı ki? Kafamda dolaşan soruları bir kenara bırakıp kucakladım minik bedenini. Normal bir insana göre fazlasıyla zayıftı, boyu da çok uzun değildi. Tek elimle zorla da olsa kapıyı açmayı başarıp onu arka koltuğa yatırdım ve kapıyı kapatıp kendi yerime geçtim. Bizimkilere gelemeyeceğimi belirten mesaj attım ve hastaneye doğru sürmeye başladım. Fazla hız yapmıyordum, akıllandım artık. Trafik vardı herkes birbirine sövercesine korna çalıyordu. Öndeki arabaları beklerken göz ucuyla arkamı dönüp koltukta yatan minik bedene baktım. Yüzü bembeyazdı, hasta olduğu ortadaydı ya da soğuktan öyleydi bilmiyorum ama yine de ay gibi parlıyordu. Yüzünü incelerken bu yüzü daha önce gördüğümü düşünüyordum bir yandan.

"Nereden tanıyorum ben bu çocuğu..??"

Arkamdan çalan kornayla kendime gelmiştim. İlerlemeye devam ederken bu simayı nereden hatırladığımı düşünüyordum. Hatırlayamıyordum bir türlü, aklıma istemsiz tavşan gelmişti bir anda. "Tavşan..?" Ah tabi ya!! O oyundaki çocuk bu çocuk. Tesadüfe bak arabamda yatıyor. Tavşan dişli yıldız gibi parlayan gözleri olan çocuk. Gülümseyerek dikiz aynasından baktım ona. Fotoğraftakinin aksine fazla solgundu ama çıkar kokusu yakında. Hastaneye varmıştık uzun uğraşların sonunda. Ve tabi sıradaki.. park yeri sıkıntısı. Bir kenara arabanın burnunu sokup öylece bıraktım çekilirse de pek umrumda olmazdı onunla kalacağım için. Arabadan hızla inip tavşanın kapısını açtım ve kucağıma alıp koşar adımlarla hastaneye girdim.

"Sedye.. sedye getirin!!"

Nefessiz kalmıştım koştuğum için. Görevliler sedye getirdiğinde onu sedyeye yatırıp arkasından gitmiştim. Doktor "yakını mısınız?" Diye sorduğunda tanımadığımı söyledim ve direkt olanları anlattım. Dışarı çıkmamı istemişti başımla onaylayıp minik tavşana baktım son kez dışarı çıkmadan.

"Peki yanına tekrardan gelebilir miyim? Odaya alır mısınız?"

Doktora yönelttiğim soruyla doktor bana dönüp elini omzuma koydu. Adamda tam profesör tipi vardı bir hayli yaşı vardı ama aşırı bilgili birine benziyordu. Mesleği yalamış yutmuş tipi vardı adeta. O an güvenebileceğimi anladım ona. Gülümseyerek gözlerime baktı ben bunları aklımdan geçirirken.

"Merak etme delikanlı, gerekli tetkikleri yapalım. Tomografi falan çekelim daha sonra alacağız sen merak etme."

Dediğiyle rahatlamış bir edayla başımı sallayıp dışarı çıktım. Kapının hemen yanındaki sandalyelerin birine oturup arkamı yaslandım ve boş duvarı izlemeye başladım. Derin bir nefes alıp verdim ve telefonumu çıkarıp tavşanın adının yazdığı ümidiyle sosyal medya hesabına girdim. İşte yazıyor.. Jeon Jungkook.

"Jeon Jungkook..?"

Gülümseyerek tekrardan profiline bakmıştım. Demek bizim tavşanın adı Jungkook'muş. Tatlı şey. İsmi de kendi gibi tatlı. Neden bu kadar kaptırdım kendimi bilmiyorum ama gayet sevimliydi. İnsana yönelimini sorduracak kadar..

Kapının açılmasıyla irkilerek ayağa kalktım ve doktorun diyeceklerini heyecanla beklerken aynı zamanda eğilerek içeri göz gezdirdim.

"Durumu iyi.. değil mi? Ciddi bir şey yok yani..?"

Doktor gülümsedi ve elini tekrardan omzuma koyup pıtpıtladı.

"Merak etme, büyük ihtimalle şoka girdiği için bayılmış. Şimdi tomografiye alacağız daha sonra da normal odaya alırız. Sadece beslenmesinden kaynaklı yorgun düşmüş fazlasıyla. Serum takacağız tomografiden sonra şimdi iğne yaptılar. Durumu iyi olacak merak etme emin ellerde."

Dedikleri içime su serpmişti rahatça nefes alıp yerime oturacakken sedyeyle önümden geçmesiyle yerimden doğruldum ve minik bedenini süzdüm. Başında kollarında ve bacaklarında morluklar vardı. Dikkatlice bakmaya çalışıyordum ama hızla önümden geçip gitmişti. Arkasından bakakalmıştım. Neden böyleydi ki? Başımı iki yana salladım anlam verememişken. Yerime geri oturdum ve başımı duvar yaslayıp gözlerimi kapattım. Tomografi çekilen oda koridorun sonundaydı. Buradan görünüyordu o yüzden burada oturmaya devam ediyordum. Gözlerimi aralayıp etrafa baktım ve kapının açıldığını gördüğümde ayaklanıp hızla koşar adımlarla yanlarına gittim. Hala baygındı, görünüşe göre çok yorgundu. 6. Kattaki 3001 numaralı odaya alınacağını söylemişti doktor. Aynı asansöre binmiştik odaya gitmek için, gözüm sürekli morluklarına doğru kayıyordu. Ben morluklarını incelerken 6. kata vardığımızda kapı açılmıştı doktorlar önden ben arkalarından gidiyordum. Odaya geçtiğimizde yatağının baş ucundaki koltuğa oturup sessizce bekledim. Serumu takılacaktı şimdi pansuman yapılacağı bir yarası yoktu ama önceden kalma vardı hep. Serumu takıldığında bana dönüp uyandığında haber etmemi istemişti hemşire başımla onaylayarak koltuğu ona doğru yaklaştırıp tekrardan oturdum. Ona daha yakından bakıyordum şuan da. İşaret parmağımı bileğindeki morluğa doğru yönelttim ve hafifçe dokundum. Hemen elimi geri çekip bacaklarımın üstünde birleştirdim ellerimi. Acınası haldeydi kim bilir neler yaşadı. Bir yere çarpıpta morarmış desem değildi.. o kadar vasit morluklar değildi bunlar. Arkamı yaslanıp derin bir nefes alıp verdim ve vücudunu süzdüm. Çok zayıftı çelimsizdi. Ah cidden.. sarılmak istiyordum o an içimden geliyordu. Aşırı masumdu.

Başımı sallayarak kendime geldim ve onu izlemeye devam ettim aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama onu uyanana kadar izleyecektim, gözümü üstünden ayırmayacaktım.

sᴛᴀʏ ᴀʟɪᴠᴇ | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin