0.7

12 1 0
                                    

Aradan yarım saat geçmişti hala tatlı tatlı çilek yiyordu. Dudağına bakmadan edemiyordum, çilek dudaklarını kıpkırmızı yapmıştı. Öpülesi görünüyordu falat duygularıma hakim olmalıyım en azından şu anlık. İşaret parmağımı dudağıma sürtüyordum bu benim tipik hareketimdi. Baş parmağımı çeneme yaslar işaret parmağımı dudağıma sürterdim. Öyle bir dalmışım ki kapının tıktıklanmasına irkilmiştim. İyi ki kimse görmemişti.

Hemşire içeri geldiğinde Jungkook'u o halde görünce şaşırmıştı. Jungkook ise masum masum hemşireye bakıyordu aynı tarlada gizli gizli meyveleri yerken çiftçiye yakalanmış tavşan gibi. Gülmemek için zor duruyordum. Yerimden kalkıp ıslak mendilden 2 tane çıkarıp ellerini temziledim. Ardından diğer ıslak mendili ikiye katlayıp ağzına doğru götürdüm. Ağzını silerken parmağım dudağına değdiğinde kalbim normalden çok daha hızlı atmaya başlamıştı. Jungkook ise masumca bana bakmaya devam ediyordu. Hemşire serumu takmak için bizi bekliyordu. Fazla bekletmeden geri çekildim ve yerime geri oturdum. Jungkook çekingen bir sesle bana bakarak konuştu.

"Şey.. ben iğneden çok korkarım da, elini tutabilir miyim..?"

Bu benim işime gelirdi. Başımı sallayıp ukala bir bakış attım. Tatlı şey.. burnundan soluyup göz devirmişti. Jungkook elimi sıkıca kavramıştı, sakinleştirmek amacıyla baş parmağımla elini okşadım. Serum takıldığında elimi hemen bırakıp paniklemiş bir tarzda ellerini göğsünde bağlamıştı. Gülümseyerek ına baktım ve yerime oturdum, hemşire odadan çıktığında derin bir nefes alıp verip bana baktı.

"Beni soran birisi oldu mu? Haberin var mı?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp neden dercesine başımı salladım.

"Hayır, neden sordun ki?"

Başını öne eğdi ve dudaklarını ısırmaya başladı. Yanına oturdum ve işaret parmağımı çenesine koyup hafifçe kaldırıp bana bakmasını sağladım.

"Ailen dimi..? Sormadılar ama belki arıyorlardır üzülme. İstersen haber edebil-"

Aniden elimi tutup sözümü kesmişti.

"Hayır lütfen.. lütfen hiç bir şey söyleme! Beni bulduğu ilk yerde döver babam.. öldüresiye hem de abimle bir olup döverler annem ise hakaret eder.."

Hıçkırmasının ardından sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Elleriyle yüzünü kapatmıştı. Kolundan tutup kendime çektim ve beline sarıldım. Belini kavramıştım, baya inceydi. Narindi. Parmaklarım ile sırtına hafifçe pıtpıt yaparken o yüzünü boyun girintime gömmüştü. Göz yaşları tek tek damlıyordu boynuma, süzülerek yok oluyordu. Canım yanmıştı, onun böyle durumda olmasından dolayı.

"Sakinleş.. bak ben yanındayım bir şey olmasına izin vermeyeceğim sana söz veriyorum. Korurum ben seni hem bak şuan sadece ikimiz varız. Korkma güzelim.."

Güzelim demiştim, şuan kendime sövmek istiyordum. Umarım duymamıştır. Duymamış olması için dua ediyordum. Başını yavaşça kaldırıp şişmiş, kızarmış ve yıldız gibi parlayan gözlerle gözlerime bakmıştı. Kızaran burnunu çekip çekişircesine konuştu.

"Güzel değilim, güzelin hiç değilim!!"

Gülmüştüm bu haline o ise dudaklarını büzerek kaşlarını çatmıştı.

"Tamam tamam kızma gülmüyorum. Beraber kafeye inelim mi? Bir şeyler içeriz hem geçerken gördüm çilekli pasta vardı.?"

Çilekli pasta dediğimde parlayan gözleri daha da parlamıştı. Gülümseyerek heyecanlı bir tavırla başını sallamıştı. Saniyeler sonra dudağını yine büzmüştü. Neden dercesine baktığımda kolunu kaldırıp serumu gösterdi. Gülümseyerek ayağa kalktım ve serum askısının tekerlekli olduğunu gösterdim.

sᴛᴀʏ ᴀʟɪᴠᴇ | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin