M ~ 1

9 1 0
                                    

"Günler gitgide kısalıyor,

Yağmurlar başlamak üzere.

Kapım ardına kadar açık bekledim seni.

Niye böyle geç kaldın?"

Nazım Hikmet

&

Mutluluk; yasaktır bazı insanlara. Hayat, bazı insanları sevmez, mutlu olmasına izin vermez, ölümü tatlı kılar bazılarına. Yaşamak, cezadır onlar için. Çünkü ne tutunacak bir sebebi vardır, ne de dizleri kanamayan bir ruhu. Atan bir kalp; hayatta olmak için yetmez bazen. Çünkü ruhu parçalanmış bir beden, sadece kalbin durmasını ister. Şimdi kalbinde kara bir delik açan kan lekesi bir acının iziydi. Ruhunun cesedini taşıyordu gözbebeklerinin küçük elleri ve her akan gözyaşı çürütüyordu birer birer yanaklarına kondurulmuş öpücükleri. Sert geçmiş zemheri, ardından gelen bir bahar gecesinin boş sokaklarında serin esintilerini sürdürmeye devam ederken üzerinden tozların savrulduğu siyah kaldırımların taşlarında çıplak ayaklarıyla yürüyordu. Göğün karanlığı kalbinin üzerinde parelenirken tırnak aralarındaki ruhsuz toprak kalıntıları bedenine ağırlık yapıyordu. Ayakta kalmak zordu, yürümek zordu, nefes almak zordu... Zira son altı yıl içinde hiç bu kadar hayatta olmamış ama hiç bu kadar da ölü hissetmemişti kendini. Attığı her adımda ayağının altına batan taş değildi canını acıtan; artık geçmiş diyebileceği anılarıydı. Derin bir nefes aldı, ciğerlerinde boş yer kalmayacak kadar derin bir nefes... Rüzgar tenini yalarken, saçları savruluyordu hayata lanet okurcasına. Kan çanağına dönmüş gözlerini çevreleyen kirpikleri ıslak, ağzı ise tam tersine kupkuruydu. Boğazına çöken yumru acı veriyordu yutkundukça. Çığlık atma isteğini bastırmak için dişlerini kenetledi birbirine.

Buradan gittiği altı yıl önceki o günü hatırladı. Ne kadar zordu... Bir daha geri dönebileceğini, bu kaldırımlara tekrar ayak basabileceğini düşünememişti. Zaten o günün üzerinden geçen altı yıl boyunca her gün de azalarak kaybetmişti umudunu. Anılar gelip geçiyordu her taşın üzerinden. Her şey dün yaşanmış gibi olsa da görüntüler bulanık, sesler buğuluydu. Parça parça olan kesitler hem uzak hem de yakın zamandan olunca gerçeklik algısı kayboluyordu ama en son hayalin içinde bir çift gözde takılı kaldı. Her şey bulanık da olsa, bir o denizin derinlikleri gibi bakan gözlerin netliğini unutamazdı. Bir vedayı bile hak etmemiş miydi ki gitmeden önce? En son konuşmaları ne olmuştu? Sarılmış mıydı yanından ayrılırken, öpmüş müydü doya doya? Onu ne kadar çok sevmiş olduğunu söylemiş miydi haykırarak? Hakikaten, neydi onları ayıran? Artık çok geçti bunları düşünmek için. Geçmişi değiştiremezdi. Altı yıl öncesi bir tarafa dursun bir saniyeyi bile geri alamazdı. Kendisi bir enkazdı, evet; ama kendi enkazının arkasında nasıl bir harabe vardı tahmin edemiyordu. Düşünmeye de korkuyordu. Değiştiremeyeceği, geri alamayacağı zaman kaybı için; 'öyle olmasaydı' diye olasılıklandırmak çaresizliği daha da katlamaz mıydı?

Dizleri titriyordu. Kısa mesafe bile uzun bir yoldu onun için. Yürürken ellerine baktı. Kan ve toprak bulaşmıştı avuçlarına. Kurumuş, katran gibi kalıplaşmıştı tırnaklarının arasında. Ne zamandan beri bu haldeydi? Bilmiyordu. Kan kimindi? Kendisinin mi, yoksa? Anlamıyordu. Toprak nereden gelmişti? Hatırlamıyordu. Gömdüğü kalbi miydi? Kalbini mi koymuştu toprak altına? Çözemiyordu. İyi - kötü tüm hatıraları, kafasının içinde sanki deprem olmuş, sel vurmuş, kasırga çıkmış da gitmiş gibi bir anda yok olmuştu ellerini görünce.

Kalbi acıyordu ama, o çektiği acıyı unutmamıştı. Her bir sinir hücresine kadar işliyordu zehir. Kulakları uğulduyordu; çığlıklar ağlama seslerine ağlamalar isyanlara karışıyordu. İki elini kulaklarına kapattı. Duymak istemiyordu, hepsi zaten çivi gibi çakılmıştı beynine. Bu kadarına da gerek var mıydı gerçekten? Fısıltılarının arasından kafa sesine susmasını söylerken varış noktasına ulaştığının farkına zor varmıştı. Durdu. Müstakil bir antika dükkanının önündeydi. Saat gece yarısını biraz geçiyordu. Dükkanın panjurları kapalıydı ama kapının altından loş bir ışık süzülüyordu dışarıya. Eğer biraz olsun geçmişin izi kalabilmişse içinde yemin edebilirdi ki, şu an içerisi antika dükkanından meyhaneye çevrilmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 23, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin