Haerin ile vedalaştıktan sonra okulun bahçesinden çıktım ve otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Normalde Haerin ile aynı otobüse biniyorduk ama onun işi olduğu için bugünlük eve tek gidecektim. Çantamın ön gözündeki telefonumu çıkardım ve hırkamın cebinde koydum. Birkaç dakika yürüdükten sonra durağa gelmiştim. Otobüsü beklerken telefonla takılıyordum.Yanımda hareketlilik hissedince kafamı telefondan ayırdım ve başımı kaldırdım. Minji yanımda dikilmiş ve dik dik bana bakıyordu. Onu umursamayarak nefes verdim ve geri telefona döndüm. Zaten birkaç dakika sonra otobüs gelmişti. Telefonumu hırkama atıp otobüse bindim ve hemen arkalara ilerleyerek bir yere oturdum. Ardından kulaklığımı taktım ve telefonumdan şarkı açtım.
Birkaç durak sonra Minji inmişti otobüsten. Bir rahatlamıştım. Otobüse benden sonra biniyor ve benden önce iniyordu. Bunu bildiğim için sevinmiştim. Bir süre sonra benim ineceğim durağa gelince kulaklığımı çıkarttım ve otobüs durunca hızlıca indim. Eve doğru yürümeye başladım. Zaten yakındı o yüzden 5 dakikada varmıştım. Tam zile basacakken kapıda babamla karşılaşmayı beklemiyordum.
"Baba? Sen niye işten erken geldin?" diye sordum babama şaşkın sesimle. "Senin dans ettiğin, arkadaşlarınla eğlediğin odayı boşaltmam gerekiyor." diyerek cevap verdi sakin sesiyle.
"Sebep?" dedim en soğuk sesimle.
"Minji bu eve taşınacak bugün."
Ardından sinirden elimle alnıma vurdum. Şu kızı okulda göreceğim yetmiyor bir de her gün evde görecektim. Nerden çıkmıştı ki bu birden. Ne güzel bizden ayrı yaşıyordu. Bir şey demedim ve bize kapıyı açıp "Hoşgeldiniz." diyen Bayan Kim'e yüzüne bile bakmadan "Hoşbulduk." diye mırıldanarak hızlıca üst kata yani odama çıktım.
Çantamı sertçe yere bıraktım ve üstümü değiştirdim. Ardından odaya Bayan Kim girdi. "Aç mısın tatlım? Bir şeyler yer misin?" sorusuna "Hayır. Aç değilim." diye cevap verdikten sonra "Peki." diyerek odamdan çıktı. Bir de bu sinirle yemek mi yiyecektim.
Yan odadan paldır küldür sesler gelince telefonumu masama bıraktım ve odamdan çıkıp yan odaya girdim. Babam eşyaları çıkartıyordu. Bir süre bu güzel odamı izledim. Bir daha burada istediğim gibi eğlenip, takılamayacaktım. Ben de babama yardım etmek için odamın en köşesine koyduğum küçük pufumu alıp istemeye istemeye odamın dışına çıkardım.
"Bu eşyaları nereye koyacağız?"
"Minji'nin artık oturmayacağı eve."
Açıkçası pek istemiyordum o eve koymayı çünkü Minji'nin babasından kalma evi olduğu için çok güvenemiyordum. Umarım bir şey olmazdı. Birkaç eşya daha çıkardıktan sonra oda bomboş olmuştu. Şimdi bu odaya koduğumun Minji'sinin eşyalarını yerleştirecektik.
Zil çaldığında Bayan Kim kapıyı açtı. Aşağıdan gelen "Hoşgeldin kızım." sesinden Minji'nin geldiğini anlamıştım. Kendimce kısa bir ofladıktan sonra merdivenlerden çıkarılan birsürü eşyayı gördüm. Bir de bu eşyaları yerleştirmesi vardı. Onun eşyalarını gram yerleştiresim yoktu. Sadece Bayan Kim ve Babamın gözüne batmamak için yapacaktım. Yoksa sözde 'ayıp' olurdu.
Babam ve Minji'nin taşıdığı tüm eşyalar bitince hepsini tek tek odaya yerleştirmeye başladık. Babam iki dakikalığına aşağı inmiş ve eşyaları yerleştiren sadece ben kalmıştım. Minji hanım da orada oturmuş izliyordu.
"Bir zahmet sen de yardım et senin odan ya hani?" dedim sert ses tonumla. Cevap vermeden ayağa kalkmış ve o da birkaç eşyayı yerleştirmeye başlamıştı.
"Odanın şeklini nasıl yapacaksın ben bilemem o yüzden kendin yerleştir." dedikten sonra odadan çıktım. Odasını da ben mi şekillendireyim bir zahmet amk. Orada boş boş oturmasın bir şeye yarasın bari.
Kendi odama girdikten sonra direkt yatağa attım kendimi. Yorulmuştum. Biraz dinlendikten sonra içeriden "Yemek hazır." sesi duyulmuştu. Hiç gidesim yoktu çünkü Minji'yi görmeye tahammül edemiyordum. Onlarla oturup yemek yemek istemiyordum.
Bir süre sonra odama babam girmişti.
"Hanni yemek hazır gelsene."
"Yemeyeceğim. Siz yiyin."
"Aç değil misin?"
"Siz yiyin. Ben sonra yerim bir şeyler."
"Peki." dedikten sonra odamdan çıktı babam.
Biraz boş boş tavanı izledikten sonra yorgun olduğum için hemen uyumuşum. Masada duran telefonumu elime alıp saate baktım. Saat 22:00'dı. Neredeyse 2-3 saat uyumuşum. Deli gibi karnım açtı ama hiç aşağı inesim yoktu. Zaten şu son zamanlar birsürü şey üst üste geliyordu. Bir de Minji bizim eve taşınmıştı. Gerçekten mental olarak kendimi çok zayıf hissediyordum. Rahatlamaya, dertleşmeye ihtiyacım vardı.
Üstüme montumu giyip telefonumu aldım ve sessizce aşağı indim. Bayan Kim ve babam odada oturmuş televizyon izliyorlardı. Minji de büyük ihtimal odasındaydı. Sessiz bir şekilde evden çıktım ve yürümeye başladım. Annemin yanına gidecektim. Annem belki bana şu an nefret kusuyordu ama aile sevgisine ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Hem onu uzun süredir görmüyordum.
En son gördüğümde, bana hakaretler ederek tokat atmıştı. Minji'nin önünde bir de. O ise mutluluktan sinsice gülümsüyordu bizi izlerken. O anları hatırlamak istemiyordum..
Kısa bir süre sonra evine varmıştım. Sakince kapıyı çaldım. Bir süre kapı açılmadı. Normal de annem bu kadar geç bakmazdı kapıya. Endişelenmeye başlamıştım. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında gördüğüm manzarayla şaşkınlığım ve üzgünlüğüm birbirine karışmıştı.
Kapıda tanımadığım ve üstünde sadece şort olan bir adam, arkasında da yarı çıplak annem... Şaşkın şaşkın bir adama, bir de anneme bakıyordum. Beni asıl üzen ise, annemin bana nefret dolu bakışlarıydı. Gözlerim doldu, kendimi sıktım ağlamamak için. Ama birazdan çok fena boşalacaktım. Hâlâ annemin gözünün içine bakarak "A-anne gerçekten mi?" dedim titreyen sesimle. Cevap vermeyip ikisi de bana bakmaya devam ediyordu. Daha fazla dayanamayarak kapıyı çektim ve var gücümle koşmaya başladım hıçkırıkla ağlayarak. O an içimde ne kadar biriktirdiğim stres ve kırılganlık varsa hepsi bir anda patlayıvermişti içimden.
Tüm gücümle koşmaya devam ediyordum. Nere gittiğimi bilmiyordum, sadece koşuyordum. Dolu gözlerimden önümü net göremiyordum bu yüzden birden düşüvermiştim yere, yorgunluktan. Ağlamam biraz da orada devam etti. Çığlık ata ata hem bağırıyor hem ağlıyordum. Sesimin kısılacağına emindim. Sakinleşmemi sağlayan şey, birden arkadan kollarını saran bedendi. O kolları hissettiğim an, tüm çığlıklarım, ağlamam geçmişti. Sadece hıçkırıklarım kalmıştı. Sebebi ise bedenime sarılan kolların tanıdıklığıydı. Bir anlığına beynim durmuştu.
Bir eliyle kafamı okşayarak "Geçti..." diye fısıldamıştı. Bense git gide sakinleşmiştim. Şu an hiçbir şeyi algılayamıyordum şaşkınlıktan. Ama kim olduğunu anlamıştım. Kısık çıkan sesimle mırıldandım.
"Eunchae...?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
hate that | bbangsaz
FanfictionMinji ve Hanni aralarında cinsel çekim olan ama birbirlerinden nefret eden iki genç kızdı.