5 -Kurtlar Sofrası

9 2 0
                                    

Sabah erkenden kalenin zilleri çaldı genelde Cıva krallığına nadiren gelen postalardan biri gelmişti, sarayın getir getir işleriyle ilgilenen eleman aşağı indi posta kutusundan postayı tuttu ve soluğu Changbin'in odasında aldı.

Changbin odada yanliz değil, Guk'un yanındaydı.

Olsa olsa 16 yaşındaki çocuk postayı Changbin'in odasına bırakıp çıktı. Changbin önce masasında duran kağıdı sonra da Guk'a baktı. Guk açmasını söyler gibi gözlerini doğrultu. Changbin elini parşömele atıp açtı. Üzerindeki Magma mührü yüzünden Guk anlar gibi sırıtıp, koltuğa oturdu. Daha sonra da Changbin konuşmaya başladı;

" Changbin.. eski dostum mu demeliyim? Hayır. krallığın hakkını yeteri kadar bilgi öğrendik, gerekli Ekipmanları halkım ve ben donandık. Diğer krallıkların da bulunacağı toplantıya 'kurtlar sofrasına' seni de çağırıyoruz. Gelmedin mi? çok sevdiğin kuzenin Guk'un cesedi yarın elinde olur"

Kaba asla resmi olmayan tavrı Guk'u sinirlendirmişti. Guk ondan çok çok daha güçlü ve büyük olmasına rağmen nasıl böyle rahat bir şekilde konuşabildiğine hayret etmişti.

Hwang şımarık ve ailesine tek çocuğu olarak büyümüştü. Küçüklüğünde her istediği dakikası dakikasına yapıldığı için, her istediği olacak gibi düşünür etrafını abuk subuk tehditler yağdırırdı.

Seo guk sinirli, bir o kadar da gülüyordu. Guk, Changbin'in karşısına oturdu ortamdaki gülme sesleri gitmiş yerine resmi bir şekilde toplantıyı Konuşmaya başladılardı.

Guk her ortamda en nacizane fikirleri veren olurdu ama aklına bu sefer onun da dahi hiçbir şey gelmemişti.

"Şimdi ne yapacağız seni öldürmekle tehdit ediyor"

"O ahmak bana hiçbir şey yapamaz Changin. Ama ne için çağırdıklarını öğrenmek için oraya gideceksin."

"Sen de geleceksin Charles."

"Changbin beni değil seni çağırmış."

"Charles saçmalama. Bu krallıkta senin daha fazla emeğin var, oraya senin gitmen lazım."

Derken Seungmin konuşmayı böldü.

"Efendim üzgünüm ama Guk'un misafiri var."

"Seungmin sen kal. Charles sende bekletme istersen."

Guk dışarı çıkıp aşağı indi. Seungmin Changbin'in karşısında sorgusuz sualsiz dik dik bakmaya başladı.

Changbin elinde ki ucunda mürekkep kalıntısı olan ince uçlu fırçayı ileri geri sallarken Seungmin'e oturmasına söyledi.

"Seungmin özür dilerim."

Changbin kimseden özür dilemezdi bunu Seungmin'de çok iyi biliyordu. Çok geçmeden Seungmin anladı. Kafasını sorun yok anlam@ında kafasını salladı. Changbin masanın bir ucundan kalkıp Seungmin'in karşına oturdu.

"Seungmin gelen ani bir heves ile oldu, bir daha olmayacak söz."

Seungmin tekrardan sorun yok anlamında kafasını salladı. Ve gülümsedi, daha sonra odadan çıktı kapının ardına geçene kadar da gülüyordu.

Seungmin odadan çıkarken onu Guk gördü.

Gelip Changbin'in yanına oturdu. Her ne kadar ne olduğunu anlasa da ona ne olduğunu sorduğu zaman Changbin;

"Dün olan şey için özür diledim. Sanırım gerçekten duygularımı fazla belli ettim Charles."

"Changbin sana bir ölümlüye aşık olmanın ne kadar tehlikeli olduğundan bahsetmiştim. Sen kendin kaşındın. Ve bu olası sonuçları kendin istedin.
Seungmin'i anlamıyorum, ben bir ölüm olsam ve bir lord bana aşık olsa heralde heyecandan kalpten giderdim.
Tanrı aşkına bu ölümlüler bir çuval ahmak."

---
Ertesi sabah Changbin erkenden kalkmıştı. Henüz
Guk ve Changbin hariç kimse uyanmamıştı. Askerler hariç.

"Hey Charles sanırım artık gitmem gerek. Toplantı için Obsidyen kalesine gideceğim. Bu bilekliği al, eğer Magma bir şey yapmaya, savaş açmaya kalkarsa bu bileklik parlayacak ve acele etmeden gel."

"Tamamdır."

Guk Changbin ile dışarı kadar geldi uyanık olan tek topluluk kalede ki muhafızlar ve askerlerdi.
Changbin arkasını bile dönmeden atına bindi ve Obsidyen krallığına doğru yola çıktı.

Vardığı zaman Lordlar, camları kocaman demirler ile çevrili odada işlemeleri altınla kaplanmış bir masanın çevresinde özel yapım sandalyeler ile Changbin'i bekliyorlardı.

Changbin ciddiyetinden hiç ödün vermeden taht şeklinde sandalyeyi çekip oturdu. Magma lord'u Hwang Hyunjin şımarık iyi çocuk rollerine devam ederken;

"Vay Vay demek geldin?" Diyerek Changbin'in yüzüne dokunmaya çalıştı. Changbin Hwang'ın elini tutup masaya vurdu. Oturanlar arasında mekan sahibi Obsidyen lordu Lee Minho hafifce vurup bu küçük kavgayı böldü. Ardından ise Minho kardesi Lee Felix'i çağırdı.

Felix, Minho'nun aksine sarışın ve çilli bir çocuktu ne kadar temiz olduğu yüzünden ve gülümsemesinden belli oluyordu

Hwang, Felix'in içeri girmesi halinde ağzı açık ayran budalası gibi sadece Felix'e dikkat kesildi. Diyeceklerini yutmuş, tüm bu şımarık çocuk rolünü bırakmıştı. Aynı zamanda da kalp atışları hzlanıyordu. Mecaz bir terim gerekirse, Hwang'ın kalp atışları tüm odayı sarsıyordu.

Hyunjin'i daha önce kimse böyle görmemişti. Gözleri parlıyor ve tava üzerinde kızaran bir tavuktan farkı kalmamıştı. Hwang'ı fark eden Minho kardeşini arkasını alıp masadan biraz uzaklaştı. En azından diğer orduların duymayacağı şekilde.

"Felix, 1 ay sonra reşit olacaksın ve bu krallıkta iki tane lord olacak. Dört Lord'un bulunduğu kurtlar sofrasında verilecek karar, en az benim kadar seni de en ince ayrıntısına kadar ilgilendirir. Konuşmanın sonuna kadar sen de benimle olacaksın."

"Tamamdır abi."

Felix ve Minho tekrar masaya geldiğinde masada dönen bütün sohbet, kavga, gürültü durmuş herkes Minho ve Felix'e bakıyordu.

Hwang çok geçmeden toplantıya gelme sebebini hatırlayıp önünde duran kağıdı sırası ile Seo, Lee ve Chris'e uzattı.

Kağıtta hep Magma krallığı'nın lehine maddeler bulunuyordu. Örnek ise

*Magma krallığı kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ile karşılaştıklarında herhangi bir stratejik noktayı işgal edebileceklerdir

Diğer lordlar Magma krallığı'nın ne kadar güçlü ve yenilmez olduğunu farkındaydı. Ve hiç düşünmeden mühürü basacakken Changbin;

"Bu anlaşma ile kendimizi kayıtsız şartsız düşmanları teslim etmeye razı olmuş oluruz, yalnızca razı olmamış düşmanların krallıklarını işgali için onlara yardımda vaat etmiş oluruz. Uzun lafın kısası sonsuzluğun uçsuz bucaksız oyunlarındansa, krallığımın başında dünkü kadar dik durur savaşırım."

Bu sözler Hwang'ı sinirlendirmiş diger krallıkları ise düşünmeye sevk etmişti. Dakikalar sonra bütün krallıklardan red yiyen Hwang parmagı ile masada daireler çiziyordu, bir yandan da gülerek;

"Sonuçlarına katlanmayı siz seçtiniz."

Hwang ayağı kalkıp krallığına doğru yol aldı. Ve diğer krallıklarda dağılınca masa boş kaldı.

Mahşer Lord'u | ChangminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin