5 - Değeri bilinmesi gereken şans

1K 71 10
                                    

Multimedia: Üst üçlü sırasıyla Deniz, Açelya ve Melisa. Alt üçlü ise Teoman, Eren ve Atlas.

Dışarıdan sesler gelince Açelya'nın ricam üzerine yukarıdan getirdiği ve saatlerdir okuduğum kitabı kapatıp komodine koyuyorum. Uzun süredir kitaba bakan gözlerim ayağa kalkıp etrafa bakındığımda kararıyor. Tutunacak bir şeyler aradığımda başarısız oluyorum ve tekrardan yatağa oturmak zorunda kalıyorum. Başımı ellerimin arasına alıp birkaç kez derin nefesler alıp veriyorum. Düzeldiğim kanısına varınca tekrar -daha yavaş bir şekilde- ayağa kalkıyorum. Bu sefer bir sorun olmuyor, odanın çıkışına doğru yürüyorum. Kapıya yaklaştığımda kapının aniden hızla açılmasıyla birkaç adım geriliyorum. Eren'in yüzü birkaç saniye sonra görüş açıma giriyor.

"Diğerleri geldi, hadi aşağıya inelim." Kolumdan çekiştirerek beni aşağıya indirmesine izin veriyorum. Hızla yürüyor, heyecanlı gibi. Aşağıya indiğimizde bir odanın kapısını açıyor. Buranın salon olduğunu tahmin ediyor ve yanılmıyorum, sanırım alışmaya başlıyorum. Koltuklara yayılmış benim yaşımda insanlar var salonda, bir de Yiğit Bey.

"Tanıştırayım..." diyor Eren bana bakarak. Sağdan başlıyor saymaya. Öncelikle kahverengi saçlı kızı gösteriyor. Kıza baktığında bir tek benim küçük boylu olmadığımı fark edip seviniyorum. Kız da tıpkı benim gibi minyon, benden daha zayıf. Küçük suratında iri gözleri hemen dikkat çekiyor, üstünde yay biçiminde kaşlar. Yüzüne göre biraz büyük olan fakat yine de hoş duran bir burun ve altında küçük bir dudak. Bu kızı anımsıyorum, Yiğit Bey'in kızı ve kesinlikle ona benziyor. Saçlarının uzun olduğu yaptığı atkuyruğundan belli oluyor. Kız bana samimi bir gülüş yolluyor.

"Melisa-" derken kız onu susturuyor.

"Kendimi tanıtabilirim Eren." Tehditkâr bakışlarının ardından bana dönerek tekrar gülümsedi.

"Ben Melisa. Yiğit Güral'ın kızıyım." Başımı aşağı yukarı sallıyorum. Eren devam ediyor.

"Yanındaki Açelya, zaten biliyorsun. Onun yanındaki-"

"Atlas." Diyor siyah saçlı çocuk. Onu da hatırlıyorum, dün Açelya'nın yanındaki çocuk. Buradan bakıldığında pek de uzun durmuyor, boyu orta. Oval bir yüzünü yeni çıkmaya başladığını düşündüğüm kirli sakalı kaplıyor. Küçük gözlerinin üstündeki kaşları gözlerine oldukça yakın duruyor ve hayır, bunu onu kötü göstermiyor; gözlerine karşın dudakları büyük. Bir cevap vermem gerektiğini düşünüp ona gülümsüyorum. Soğuk bakışlar ve donuk ifade kayboluyor, yerini sıcak bir gülüş alıyor.

"Son olarak da-" Eren devam edecekken tekrardan sözünün kesilmesiyle kaşlarını çatıyor.

"Teoman." Sesi kanımı donduruyor. Bu o, yere yığılmamı saplayan erkek. Boyu oldukça uzun görünüyor. Açık kumral saçındaki birkaç sarı tutamlar dikkat çekiyor, esmer bir teni var. Yuvarlak bir yüzü var. Tıpkı Atlas'taki gibi onun da yüzünü kaplayan kirli sakalı var, Atlas kadar kısa olmasa da çok uzun değil sakalı. Kalın, yay şeklinde kaşları; kısık ve küçük gözleri; geniş burnu ve biçimli, çok kalın olmayan dudakları kusursuz bir şekilde duruyor. Onunla iyi anlaşamam lazım. Yaptığı şeyden dolayı ona kızgın duramam, bir bildiği vardır deyip geçmeliyim. Unutmamalıyım kik bu insanlarla aynı çatı altında olacağım, onlara karşı kötü bir tavır takınamam. Ona gülümsüyorum, ancak karşılık vermek yerine başka yerlere bakmayı tercih ediyor. Sinirlerimi bozsa da takılmıyorum, onlarla iyi anlaşmalıyım.

"Aslında Theodor." Diye açıklıyor Eren. Onun gülen yüzünü görmeyi tercih edeceğimden ona bakıyorum.

"Peki neden Teoman diyorsunuz?"

İlk ➰ ~Alfa Serisi 1~ #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin