1 - Deli

2.7K 138 28
                                    

Yıl 2021

Soğuk havada, sertçe esen rüzgara karşı kabanıma biraz daha sokulup adımlarımı hızlandırıyorum. Yüzümün, en çok da burnumun donduğunu hissediyorum fakat yüzümü esen rüzgardan korumak için yapabileceğim hiçbir şey yok. Biraz daha sabret, diyorum kendi kendime birkaç güne geçer.

Telefon zilimin yavaş melodisi sessiz caddede yankılandığında ellerimi cebimden çıkarıp çantamın fermuarını açıyorum ve elimi çantanın içine sokup telefonumu bulmaya çalışıyorum. Biraz sonra elimde ince, dikdörtgen bir cisim hissedince telefonum olduğunu anlıyor ve çantamdan çıkarıyorum. Ekrandaki isme bakmadan yeşil yuvarlağa basıyorum fakat eldivenler dokunmatik ekranın parmaklarımı algılamamasını sağlıyor. Başparmağımı eldivenden çıkarıyor ve ekrandaki yeşil yuvarlak görüntüye bir kez daha dokunup telefonu kulağıma götürüyorum.

"Neredesin?" Emir'in endişeli sesini kulaklarımı dolduruyor. Bu saatte ve soğukta dışarıda olduğum için kızabilir. Azar işitmektense yalan söylemeye gerek duyuyorum.

"Evdeyim tabii ki Emir."

"Hadi oradan!" diyor sahte bir kahkahayla "Evin ışıkları yanmıyor." Yalanımın içine battığımı hissediyorum. Yine de durumu kurtarmaya çalışıyorum.

"Evet, ışıklar kapalı çünkü dinleniyordum."

"Eve gelip seni kontrol etmemde bir sakınca olmaz o halde?" dediğinde yalanımın artık kurtarılamayacak olduğunu anlayıp sesli bir şekilde nefes veriyorum ve ona karşılık veriyorum.

"Eve yürüyorum."

"Neredeydin?"

"Dışarıda." Diyorum. Kısa ve öz.

"Yani?" diyor sabırsız bir sesle.

"Dışarıdaydım işte. Her şeyi rapor vermek zorunda değilim." Sesim sanki benim değilmiş gibi katı çıkıyor.

"Yatağın sol tarafından mı kalktın bugün?" dediğinde sesinden kırıldığını hissediyorum. Sesimi çıkarmadığımda konuşmaya devam ediyor.

"Sadece senin için endişelendim. Akşam oldu ve sen genç bir kızsın, başına neler gelebileceğini biliyorsun. Ayrıca hava çok soğuk, üşütüp hasta olmanı istemem." Dediğimde içimde bir burukluk hissediyorum. Yine ve yine ters cevaplarımla kırmıştım onu. Hatamın farkına vardığımda her seferinde çok geç oluyordu.

"Özür dilerim abi." Dedim bir bahane bulmaya çalışarak. "Sadece bu aralar biraz başım ağrıyor."

"Pekala." Diyor anlayışlı bir sesle. Bahaneme inanmamış, sadece alttan almıştı. "Yarın sabah bize kahvaltıya gelsene diye aramıştım." Dediğinde ne cevap verebileceğimi bilmiyorum. İçimde eğlenmek adına herhangi bir düşünce yok. Fakat onu kırmak istemiyorum. Ayrıca ona ihtiyacım var.

"Sabah saat onda sizdeyim." Diyorum sesimin neşeli çıkmasına özen göstererek.

"Harika!" diyor neşeli bir sesle. Gülümseyen suratı aklımda beliriyor.

"Seni almamı ister misin? Hava soğuk." Dediğinde bu sefer daha kibar bir cevap vermeye dikkat ediyorum.

"Teşekkürler ama yürümek istiyorum."

"Sen bilirsin, yarın görüşürüz."

"Görüşürüz." Deyip telefonu kapatıyorum. Telefonumu çantanın içine öylece koyduktan sonra donma noktasına yaklaşmış olan başparmağımı tekrar eldivenimin içine geçiriyor ve ellerimi cebime sokuyorum.

Tanıdık sokak isimlerinin olduğu tabelaları görünce eve yaklaştığımı anlıyorum. Adımlarımı biraz daha ağırdan alıyorum. Her ne kadar üşüsem de soğuk havanın iyi geldiğini fark ediyorum, sakinleştiriyor. Dakikalar önce soğuktan şikayetçiyken şu an rüzgarın orasında kabanım olmadan durmak istiyorum. Bu deli düşünceyle elim montumun fermuarına gidiyor. Kalçalarımın yaklaşık bir parmak altında biten montumun fermuarından tutuyor ve hızlı bir hamleyle çekiyorum. Soğuk rüzgar kazağımı aşıp karnıma ulaştığında ürperiyorum fakat bu kararımı değiştirmeme engel olmuyor. Montumu hızla üstümden çıkarıyorum. Eldivenlerimi, atkımı ve beremi de çabuk hamlelerle üstümden çıkarıp çantama koyuyorum. Montumu tek elimle tutup bir kez etrafımda dönüyorum. Rastgele bir melodi mırıldanıyorum ve o melodiye uygun adımlarla yürümeye başlıyorum.

Üşüyorum fakat önemli değil. Sanırım şu an bundan zevk alıyorum. Mazoşist miyim acaba, diyor iç sesim. Buna karşılık iki gün önce bana saldıran gencin sesleri kulaklarımda yankılanıyor.

 Delisin sen!

 Deli!

Boş sokakta yankılanan büyük bir kahkaha atıyorum. "Deliyim!" diye bağırıyorum. Etrafta insan yok, olsa da pek umurumda değil açıkçası. Bir kez daha "Deliyim!" diye bağırıyorum fakat bu sefer yüzüme rüzgâr kadar sert başka bir şey çarpıyor: gerçek. Gerçekten deli miydim ben? Yoksa sadece o günkü gencin dediklerine mi takılmıştım. Hayır, diyor iç ses doktorun da aynısını demiyor mu hep? Evet, evet kesinlikle deliydim ben. Sokakta yankılanan büyük bir kahkaha atıyorum. Çünkü ben deliyim, delilerin böyle olması normaldir değil mi?

Başıma saplanan ufak bir ağrıyla deli olduğum fikri aklımdan çıkıyor. Artık aklımda tek düşünce var: şimdi değil. Kahkaha atıp dans ederek yürümeyi bırakıyorum artık. Sadece eve baş ağrım başlamadan gitmek istiyorum. Sokakta olmamalıydı bu. Emir'i aramayı düşündüm önce. Fakat o bilmiyor ki baş ağrılarımı. Doktorum dışında kimse bilmiyor. Ağrı şiddetlenince eve varamayacağımı anlıyorum. Gözüme tahta oturağı olan bir durak çarpıyor. Neredeyse koşarak otobüs durağına gidiyorum. Kendimi tahta oturağa atıp çantamı açıyorum. Ağrı daha da hafifledi. Bir sonraki seviyeye geçmeden önce en azından hap almalıyım. Çantamdan hap kutusunu çıkarıp elime boşaltıyorum. Şu an ne kadar hap içeceğimin önemi yok. Hastaneye veya eve ulaşmalıyım. En kötü yarın midemi temizlerler. Kutuyu elime boşalttığımda büyük bir hüsranla karşılaşıyorum: dört hap. Çantamdaki suyu çıkarıp kapağını açıyorum. Biliyorum, yetmez fakat şu an bununla zaman kaybedemem. Hiç düşünmeden elimdeki hapları ağzıma atıp suyu kafama dikiyorum. Hapların hepsi aynı anda boğazımdan zorlukla geçiyor. Boğazım acıyor fakat başımdaki ağrı daha da ağır basıyor.


Bacaklarımı kendime çekiyor ve başımı ellerimin arasına alıyorum. Bu bir çeşit kendimi dünyadan soyutlama yöntemim. Gözlerimi kapatıyorum, daha fazla açık tutacak halim yok. Etraftaki sesleri tam olarak duyamıyorum, sadece uğultu halinde. Rüzgar şu an daha fazla esiyor ve beynim uyumuş durumda. İki gözümün ortasından omurilik soğanıma doğru yol alan keskin bir acı beliriyor. Diğerlerine alışkındım, fakat bu yeni bir şey. Gözlerim kapalı olmasına rağmen ışıkların yanıp söndüğünün farkına varıyorum. Ayrıca etrafımda bir hareketlilik hissediyorum. Hareket etmeye çalışıyorum, fakat vücudumun buna yetecek gücü yok. Tek hissettiğim şey boynuma batan iğne oluyor, gerisi karanlık.

İlk ➰ ~Alfa Serisi 1~ #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin