Gün doğmaya ortalık aydınlanmaya başlamıştı . Herkes günlük işlerine çoktan başlamış bütün oba ayaktaydı kam otağsında yarası iltihap kapmış bir eri tedavi ediyor bir yandan da diğer tarafta istirahat eden diğer eri arada göz ucuyla kontrol ediyordu. Soğuk yüzünü sıcağa bırakmaya başlamış , doğa kış uykusundan uyanmaya yeni yeni başlamıştı. .
" Fazla zorlamayasın yarın tekrar gelesin ki hem yarayı kontrol edeyim hem de sargısını değiştireyim "
Er otağdan çıkmış dinlenmeye giderdi . Kam elindeki kaba su doldurup yatan ere içirdi . Kabı kenara bırakıp yarasına baktı o sırada dışardan bı ses duyuldu
" Müsade var mıdır!!"
"Gelesin hele"
İçeriye yapılı ,iri kıyım bı er girdi kam tanıyordu elbet Alpbaşı Aybar'dı gelen
" Söyleyesin Aybar işim vardır "
" Kağanımız Seni divan otağında bekler Dumrul bey! İmdi gelmen gerekirmiş"
Elindekileri hemen kenara bırakıp hızla otağdan çıkan kam başına ne geleceğini bilirdi elbet verilecek bir hesap vardı . Kağanın huyunu da suyunuda en iyi o bilirdi . Ne ağabeyi İlterişe benzerdi ne de babasına... Sert yüzlü, siniri çakın gibi , kudreti koca dağ gibiydi , bastığı yeri inleten civanmert bir kağandı. O kadar dilden dile anlatılan kağanların hiç biri bu kadar gözü kara ve sert değildi . Kam otağın girişine gelmiş Aybar'ın içeriye kabul etmesini bekliyordu . O tok sesi duyuldu etrafta kağanın
" Tez gelsin!!"
Otağın girişinden geçip kağanın huzuruna geçti.
" Ben seni çağırmadan buraya gelip benim istediğimi neden demezsin!! Tengriye verdiğin adaklar tutmadı mı! Kaç kündür biz bir damla su bekleriz ! Neden bir şey demezsin!"
" Kaganım! İmdi size bir şey diyeceğim , diyeceğim de bana kızmanızdan korkarım sonuna kadar dinlerseniz bunun bir tartığ* olduğunu bile söyleyebilirim!"
" Dumrul bey! Sen ne gevelersin !!! Kendi kulağına gitmez mi sözlerin! Bunun neresi tartığdır! Biz otlak değiştirdik kaç kere güzden beri tek damla su yoldur hayvanlarımıza yiyecek ot bulamayız tuttuğumuz her yurtta ! Bana hemen cevap veresin ne edeceğiz biz senin alkışlarında bir şeye yaramadıysa!"
" Kağanım ben o odu o alkışları yağmursuzluktan etmedim-
Kam kağanın sert bakışını görünce gözünü yere indirerek
" Size vereceğim tartığ* içindi o odum"
" Nedir bizim bu halimizden daha öncelikli duan kam! De hele!!"
" Bı kaç kün içinde Tengri'nin tartığ* ile buraya bolluk gelecek .... "
" Hala gevelersin Dumrul!!!!"
**********
Yağmur serpiştiriyor sanki olanların üstünü örtmek ister gibi toprakla buluşup bir zamanlar en sevdiği koku olan toprak kokusunu, ormanın kokusunu sunuyordu....
1 aydır ormanda babasını arıyordu . Ne bir iz vardı ne başka birşey kamp yapmaya gideceğim demişti arkadaşlarıyla ama ne bir arkadaşı vardı ne de o... Arkadaşları iptal etmişler hiç çıkmamışlardı hatta 1 haftadır yağmur öyle bir yağıyordu ki heryer çamur olmuş yürümek daha da zorlaşmıştı. Arama kurtarma ekipleri kaç kere dolandığı ormanda sadece kamp malzemesini bulmuştu . Hava kararmış artık bu gece de bulmaları mümkün değildi.
1 aydır kızın gözyaşları yağmura karışıyordu. Onun gerçek babası değildi tabi... Yetimhaneden almış sahip çıkmıştı kıza hayatının şansıydı babası onun için.
Adam ya kuş olup uçmuştu yada yer yarılıp içine girmişti .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tengri'nin Tamgası
Historical Fictionİşte o an anlamıştım... Ne o geri dönecekti... Ne ben oraya dönecektim... Ama Tengri'nin işi bu ya tamgasını basmıştı kaderlerine... Hikayedeki bazı tarihlerin, olayların ve kişi isimlerinin kullanımı dışında başka alıntı yoktur . Birçok mitolojik...