19

33 4 0
                                    

- Her şey için... teşekkür ederim...

- Rica ederim Felix. Lütfen dikkat et kendine. Şey...

- Ne oldu?

- Şikayet işini düzgünce düşünsen... Birde bu benim hiç içime sinmiyor... Hastahaneye gitsek?

- Düşünürüm. Hastahane işi de... Utanç verici şu an ... En azından tek başıma yaşamak istiyorum tamam mı?

- Yanında olmak istiyorum.

- Fazlasıyla oldun, teşekkür ederim. Ama önünde daha fazla utanç duymak istemiyorum.

- Bu konuda utanması gereken sen değilsin.

- Sağ ol, düşüncen için ama tek başıma halledeceğim.

Tamam o zaman... Felix?

- Efendim? Artık gitmek istiyorum seslenmeyi bırak.

- Özür dilerim. Git o zaman sen, ben tutmayayım seni.

- Hayır, hayır söyle lütfen. Ben özür dilerim. Bilirsin, kişilik dolayısıyla...

- Sorun değil. Ben, şey eğer kendini iyi hissedersen, bunu böyle bir zamanda söylemek kötü ama en azından unutmak için falan... Yani...

Belki biz seninle... Müsait olursan, çıkabiliriz. Bir yerlere yani... Beraber kitap falan okuruz. Seviyorsun sen.

- Zamanlama yanlış evet. Bu tür insanlardan...

Chan dudağını ısırdı. Yine geliyordu işte...

- Eee... Olur, olur tabii. Güzel fikir. Ben söylerim sana. Müsait olursan eğer çıkarız.

- Olurum, olurum! Teşekkür ederim.

- Ben teşekkür ederim. Chan?

- Hm?

- Sende istersen eğer... Şey... Sarılalım mı?

- Oh, isterim, isterim tabii.

Felix Chan'a yaklaştı iyice. Kollarını emin olmadan omuzlara doğru sardı. Chan'da aynı kuşkuyla ellerini Felix'in beline sardı.

Gözlerini kapatıp hayatında ilk defa birinin kokusunu unutmamak için soludu. Felix'e yeni şeyler yaptırıyordu Chan.

- Bu olurken pişman oldum. Kişiliğim için... Sana izin vermediğim ve uzak kaldığım için... Belki biz seninle... En azından... Arkadaş?... Olabilirdik. Şimdi benim yüzümden sen sadece beni seven iyi bir insansın. Ben senin için iğrenç şeylerden kurtardığın kişi...

- Yanılıyorsun. Bu değilsin. Benim aşık olduğum kişisin, gitsen bile unutmayacağım kişisin, sevmeye devam etmekten yorulmayacağım kişisin.

- Düşüncelerin için sağ ol... Çok güzeller... Ben benimkilerden iyi olanları söyleyemiyorum. Cesaretlisin... Sana korkak diyordum ama değilmişsin. Birazcık zorlayacagim kendimi ve sana benim için çok özel biri olduğunu, ihtiyacım olduğunu ve yanında olmanın iyi hissettirdiğini söylüyorum.

Chan gülümsedi.

- Hatta ekleme yapıyorum. Bir şey soracağım.

- Şey, tabii tabii ki!

- Çok fazla güzel anımız yok... Hatırlamak istediğimde elimde sayılı şeyler olacak ve onların içinde de benim her zaman kaba davranışlarım var. Bu yüzden onların olmadığı yeni bir anı yaratalım mı?

Acaba... Seni yanağından öpsem, çok kısa bir süre... Senin için sorun olur mu?

- Hayır, hayır ben... Çok mutlu oldum. Teşekkür ederim.

Felix gülümseyip Chan'ın yanağına yaklaştı yavaşça. Sanki yapacağı şey temassız bir şeymiş gibi hiçbir uzvu Chan'a değmesin diye savaş veriyordu.

Yargılamayın, Felix'i biliyorsunuz.

Felix geri çekilip şüphe dolu gözlerle Chan'a baktı. Bundan hoşlanmamış olabilirdi sonuçta?

Neyse ki yanıldı, Chan oldukça memnun görünüyordu.

Felix aralarındaki mesafeyi iyice artırıp ondan uzaklaşırken üzerine başına baktı.

Tanrı aşkına, neden verebileceği hiçbir şey yoktu?

Kulağındaki küpeleri düşündü bir süre. Çok mu ileriydi? Felix kabul etmezdi kesin.

Arkasından hızlı adımlarla ilerledi.

-Felix... Acaba bunları alabilir misin?

Çıkardığı küpeleri uzatırken Felix de arkasını dönmüştü.

- Neden?

- Gideceğini söyledin... Sınavdan sonra yani. Kendinle birlikte benden bir parça da götürür müsün? En azından onlar seninle olsun...

Kaşlarını çatıp küpelere baktı Felix.

Açık avuçtan küpenin bir tekini aldı.

- O da sende kalsın. Birbirimizi tamamlayalım.

Chan başını olumlu anlamda salladı.

- Teşekkür ederim.

-Teşekkür ederim.

- Rica ederim demen gerekiyor. 

- Hayır, beni kırmadığın için teşekkür ederim. 

- Rice ederim...

- Hastahaneye gittikten sonra beni haberdar edebilsen keşke... Okula bir süre gelmeyeceğini söyledi, numaranı da vermiyorsun...

- Önemli bir şey değil... Ne olduğunu biliyorsun zaten.

- Yine de... 

- İki gün sonra müsaitsen eğer saat beşte kütüphanenin önünde bekleyeceğim.  

- Müsaitim tabii!

- Güzel... Görüşürüz o zaman...

.

.

.

Eve girdikten sonra arkasından kapıyı iki kez kilitledi Felix. Ana girişte üst üste dizdiği kitapların yanına çöktü. Kolunu yaslayıp başını da üzerine koydu. 

Ses çıkarsana aptal, çığlığını duymak istiyorum. Acı çekerken bile sessizsin. 

Bunun yerine bizi eğlendirebilirdin.

Çok genişletmene gerek yok hyungunki küçük zaten.

Sana okulunda yaşayabileceğin en zevkli anı yaşatacağım Felix.

Chan katılmak ister misin? Çok iyi hissettiriyor...

Titreyerek gözlerini kapatıp sessizce ağladı Felix.








What Are You Reading?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin