4. Leon

40 4 0
                                    

[12 Eylü 2009]

Masada otururken Mustafa ona elini nasıl saracağını öğretiyordu. Yumruk atarken sürekli ellerini kanatıyor sonra tüm gece ellerinin acısından uyuyamıyordu. Bu yüzden ellerini Mustafa'nın yaptığı gibi sarmaya başlamıştı.

Ceketi her zamanki gibi üzerindeydi, üzerindeki bakışları görmezden gelmeye çalışıyordu. Üç farklı renk bileklik takması herkesin dikkatini çekiyordu.

Özellikle mavilerin. Kaç kere mavilerin masasında cevaplayamayacağı sorulara maruz bırakıldığını artık saymayı bırakmıştı. Maviler için çözülemez bir bulmaca gibi olmalıydı.

Siyahların masasındaki herkes ondan nefret ediyordu. Sürekli olan kavgalara bulaşmamak için elinden geleni yapıyordu. Ama genelde dayak yiyordu.

Kırmızılardaysa... pek bir fikri yoktu. O masaya hiç oturmamıştı. Hakkında ne düşünüyorlardı hiç bir fikri yoktu. İyi şeyler olmasını umuyordu.

"İşte bitti." Mustafa'nın sesini duyduğunda düşüncelerinden sıyrıldı "Nasıl yapacağını anladın mı?" Dedi, Barış kafasını salladı. Hiç bir şeyi dinlememişti.

"Güzel, bu arada yakında arena var. Sen çıkıyor musun?"

Barış kaşlarını çattı "Arena mı?"

"Evet. Siyahlar için ödül yuvası. Kazanırsan istediğin şeyi alıyorsun."

"Kaybedersen?"

"Kaybedersen... eh... buraya geri dönmüyorsun."

"Güzel."

"Ölüyorsun Barış."

"Ah.."

Mustafa gülümsedi "Merak etme. Seni dövüşürken izledim fena değilsin. Yeni gelenlerin pek çoğunu kolayca indirirsin." Dedi, kısalmış saçlarını kaşıyıp "Hem burda üç renk taşıyan tek kişisin. Muhtemelen Tilki seni kaybetmek istemiyordur. Onlar için değerlisin."

Barış bakışlarını çevirdi. Arkasında bıraktığı o bir haftanın nasıl geçtiğini düşününce değerli hissetmek biraz zordu. Fırat tekrar karşısına çıkmasada tüm hafta Oktay'ın acımasız dövüş eğitimine ve daha önce Tilki'nin odasında gördüğü adının Kutay olduğunu öğrendiği, sürekli uykusuz gezen o tuhaf adamın hakaretlerine maruz kalmıştı. Soyut ve somut olarak iyi değildi.

Gerçi Kutay'ı söyledikleri yüzünden yargılayamıyordu. Diğer mavi çocuklara bakınca Barış son derece geri zekalı kalıyordu. Neyseki ezber yeteneği ortalamanın üstündeydide bazı testlerden geçebiliyordu. Ama bu çoğundan kaldığı gerçeğini değiştirmiyordu. Kutay ondan nefret ediyordu. Barış'da, Kutay'dan nefret ediyordu. Hoş bir ilişkileri vardı.

Masanın diğer tarafındaki siyahların çıkardığı ses artınca bakışlarını o tarafa çevirdi. Kırmızı bileklikli bir çocuk yanındaki bir başka kırmızıyla birlikte siyahların masasına geliyordu. Kendisiyle uğraşan siyahları görmezden gelip Barış ve Mustafa'nın yanına geldi.

Barış kafasını kaldırıp karşısındaki uzun boylu çocuğa baktı. Çocuk kaşlarını çatıp "Neden siyahların masasında oturmayı tercih ediyorsun?" Dedi, özellikle "Tercih" kelimesini bastırarak söyledi.

Barış duraksadı, omuz silkip "Özel bir nedeni yok. Arkadaşım burda ve..."

"Arkadaşın mı?" Çocuk küçümser bir tavırla Mustafa'ya baktı "O mu?" Dedi.

Barış neye uğradığına şaşırmış Mustafa'ya baktı ve çocuğa döndü. Çocuğa dikkatli bakınca fark etti bu daha önce dayak yemekten kurtardığı kırmızı çocuktu. Bunu yaptığı için çok pişmandı, zamanı geri alabilse herkes gibi görünmez olmayı seçerdi.

Hatırla KendiniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin