[12 Ekim 2009]
Kimse tecavüze uğramanın nasıl bir his olduğunu anlayamaz.
Boka batırılmış bir bez tüm vücudunda dolaştırıldıktan sonra yıkanmana izin verilmemesi gibi bir şey.
O bokun hissiyatı geçse bile kokusu hala üstünde kalır ve asla bırakmaz.
Ve bazen o his ne zaman yok olacak gibi olsa o bezle tekrar ve tekrar silinerek o hissiyatı defalarca kez hatırlamak zorunda kalırsın ve o zaman sadece bok gibi hissetmezsin... Hastalıklı, iğrenç ve aşağılık... Sürekli suçlayacak birini ararken kendinide işin içine katıp öfkelenmek... kelimelerini ve düşüncelerini bir daha asla bir araya getiremezsin...
Kimse tecavüze uğramanın nasıl bir his olduğunu anlayamaz...
Kucağındaki ellerine baktı. Yumruk yaptığı parmaklarını açıp kapattı. Parmaklarının her hareketi gereksiz hissettiriyordu. Attığı her adım, ağzından çıkan her söz, aldığı her nefes, girdiği her savaş.
Bu düşüncelerinden kimseye bahsetmemişti. Kız kardeşi olarak gördüğü Ömür. Onunda kendisinden pek farklı olduğunu sanmıyordu.
Bu cehennem gibi yerde herkesin kendi sorunları ve intihar etmek için nedenleri vardı. Kimseden daha dertli değildi ama kimseden daha az dertlide değildi. Bu yüzden burada tutulan her çocuk gibi sessizce ağlamayı öğrenmişti.
Gözünün önüne düşen kumral perçemleri kulağının arlasına sıkıştırılırken bakışları yerdeydi. Ama aynı el çenesinden kavrayıp kafasını kaldırdığında karşısındaki adama bakmak zorunda kaldı.
"İlkay..." Dedi adam "Bu gün işler hiç istediğim gibi gitmedi ve gerçekten çok sinirliyim." Uzanıp kıvrımlı kumral saçları kokkayıp öpmeye başladı.
Buraya ilk geldiğinde agresif tavırları yüzünden hızla siyah bileklik almıştı. Karşısındaki adamıda ilk kez Tilki'den bilekliğini alırken görmüştü. Sonraki gün birden kendini bir kırmızı olarak bulmuş ve daha ne olduğunu anlamadan bu adamın gözdesi oluvermişti.
Zaten bu zamana kadar hayatta kalmasının nedeni buydu. Fırat'ın ona olan takıntısı.
Bencil bir şekilde Barış geldiğinde Fırat'ın ilgisini ondan çektiğini ve artık Barış'a musallat olduğunu düşünüp rahatlamıştı.
Ama işler yine beklediği gibi olmamıştı. Bunu daha önce Fırat'a sormuştu.
Barış ondan daha sakin ve daha güzel bir çocuktu neden hala onu rahat bırakmıyordu bir fikri yoktu. Fırat açıkça onu sevdiğini ama Barış'dan nefret ettiğini söylemişti. Biri kanlı bir kin, biri hastalıklı bir şehvet duygusuydu.
İkiside ölümcül ve acı vericiydi.
****
"Yalnız mı oturuyorsun?"
Göz kapaklarını aralayıp tepesinde dikilen çocuğa baktı. Anında kaşları çatıldı "Ne istiyorsun?" Dedi.
Pusat omuz silkip beton zeminin üzerine bağdaş kurup İlkay'ın karşısına oturdu "Ömür nasıl merak ettim. Mustafa öldüğünden beri normalden daha durgun." Dedi.
Ters ters ona bakıp "Ben ilgileniyorum sen kafanı yorma." Dedi.
Pusat kaşlarını çatıp "Benden neden nefret ettiğini anlıyorum ancak değişmeye çalışıyorum farkında değil misin? Neden hala inatçılık ediyorsun?" Dedi.
"Çünkü bir siyaha güven olmaz."
"Ama bir kırmızıya olur öylemi?"
"Senin değiştiğine inanmıyorum. Hem neden bu kadar umurunda? Senden nefret etmeyi bıraksam ne değişecek ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatırla Kendini
Mystery / ThrillerKaranlıktan doğan bir çiçek sadece karanlıkta hayat bulabilir. Hatırla Beni, Barış'ın geçmişi. Daha iyi anlamak için Hatırla Beni'nin de okunması tavsiye edilir. +18 madde kullanımı, cinsellik, şiddet, kan, istismar, daha çok kan