BÖLÜM ALTI
Yorgun Zihinler●
22 Mart, Pazartesi.
Önündeki kitaba bakarken iç çekmeden edemedi. Zaten yaklaşık yarım saattir bunu yapıyor ve resmen aklıyla savaşıyordu. İnsan bir noktada aptal gibi hissediyordu. Ama kendisinin aksine yanında oturan Merih çok rahattı. Bir şeyleri fazlasıyla aşmış gibiydi.
İki gün sonra sınavları başlayacak ve açılışı da fizik yapacaktı ama sorun şuydu ki Pınar hiçbir şeyi tam anlamıyla beceremiyordu. Geçen cuma günü sınavların yaklaştığından yakınırken fizikle olan sorunları da araya girince Merih ona yardım etmeyi teklif etmişti. Açıkçası kütüphanede buluşmak için pazartesi gününü kararlaştırırken Merih'in bu kadar iyi olabileceğini gerçekten düşünmemişti ama sanki bu çocuk içinde sürprizler barındırıyor gibiydi, hangi soruyu gösterse çözebilecek ve üstüne gayet de açıklayıcı bir şekilde anlatacak kadar iyiydi fizikte. Onun sayesinde gözünden kaçan ayrıntıları fark etmiş ve anlayabilmişti ama maalesef hâlâ eksikleri vardı.
Elini yanağına yaslayıp derin bir nefesi içine çekerken biraz fazla ses yaptığını fark edemedi. Aklı verebileceğini düşündüğü beş dakikalık aradaydı. Bu fikir aklına çok geçmeden yatınca bakışları istemeden yan tarafına kaydı. Bütün dikkatinin önündeki kitapta, çözdüğü soruda olduğu belliydi. Resmen dünyadan soyutlanmıştı. Kaşlarının hafifçe çatılmış olduğunu gördüğünde sorunun uğraştırıcı olduğunu anladı, haberi olmasa da Merih'in beşinci denemesiydi.
Ona bakarken yaşadıkları şu bir ayın üzerinde bıraktığı şaşkınlık kendini yeniden belli etti. Daha bu ayın başında onun kendisine ders çalışmayı teklif ettiğini düşünemiyordu bile, üstünde durmaya gerek bile görmeden reddederdi. Kabul etmesi için bir neden mi vardı ki? Bu garip kaçardı, neticede aralarında arkadaşlık sayılacak bir ilişki bile yoktu. Sadece Pınar konuşur ve Merih de sessizce onu dinlerdi.
O zamanlar, diye düşündü. Aralarında bir anlaşma gibi yazılmış duran sessizlik artık etkisini daha az gösteriyordu. Bu o zamanlar için geçerliydi. Şimdi yanımda oturuyor, bana ders anlatıyor.
Bana sarılıyor, beni sakinleştiriyor.
Onu arkadan tuttuğu ve özür dilediği, ilk kez sarıldıkları o gün kendi minik dünyaları için bir milattı. Her şey o gün değişmemiş miydi? Belki o günün öncesi için aralarında bir ilişki olmadığını söyleyebilirdi ama şimdi, hayır, bir şeyler vardı. Bir şeyler çok fena değişmişti.
Neden yanına gelmeye başladığını merak etti. İlk kez yanına geldiğinde ona sadece bir kez dönüp bakmış ve hiçbir şey yapmamıştı. Onun iyi olmadığını görmüş ama sorgulama gereği duymamıştı, ona neydi ki? Kötüyse bile kendine kötüydü, kendi dertleri yetmezmiş gibi bir de kim olduğunu bilmediği birinin sıkıntılarının peşinde mi koşacaktı?
Aslında yanına oturan kişi o olsa da oradan kalkmak istediğini de hissetmişti zira aynı his kendine de uğramıştı ama nedense, iki taraf da hareketlenmemiş ve o karanlığın kendilerini yutmasına izin vermişlerdi. Pınar bunun nedenini asla öğrenemeyecekti.
Başlarda her şey çok rahatsızlık vericiydi ve bunun tek sebebi, yanında herhangi bir erkeğin oturma fikrinin bile Barbaros'a ihanet ediyormuş gibi hissettirmesiydi. Belki de bu yüzden lisede hiçbir erkek arkadaşı olmamıştı, üstüne hiç düşünmemişti ama onu buna itenin bu olması mantığına yatıyordu. Aynı sebepten, Merih yanına gelmeyi bir süre sonra sürekliliğe bağlayınca onu kovmaya başlamıştı. Hatta bu seferlerin birinde gencin yanına bir hafta boyunca gelmediğini hatırlıyordu, pek tabii rahatladığını da. Ama neden sonra gelmeye devam etmişti işte. O zamanlar içinden yüzsüz diye geçirmişti ama şu zamanlarda içten içe geri döndüğü için mutluydu. Eğer o olmasaydı kendisini kaç sefer mahvederdi tahmin bile edemezdi. Sinir krizi geçirdiği zamanlar bir de buna ağlardı, yanında hiç gerçek birinin olmayışına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik
General Fiction"Yapma..." • Belki de her öğle arası buraya gelme nedeni bu karanlığa her baktığında gözlerinin önüne gelen elalardı. Artık hiçbir bakış onunkilerden daha anlamlı, daha güzel gelmiyordu. |23.08.2022- 𝘤𝘰𝘴𝘦𝘥𝘪𝘷𝘢