18

749 68 21
                                    



Çoğu gece sevdiğiyle birlikte geldiği bu söğüt ağacında tam 3 gündür tek başınaydı. Sevgilisi gelmiyordu, onu hatırlamıyordu. Belki abisi işin içinde olmasaydı Lissandra'ya gider ve sorunu çözmek için yollar arardı ama şimdi giderse sonunda ölüm olabilecek bir kavgaya tutuşurdu. Lissandra çok güçlü bir büyücüydü, asırlardır. Vampir olan derin bir soluk aldığında ölü ciğerlerinde dinlenen havayla gözlerini yumdu birkaç saniye. Dolunay bütün güzelliğiyle etrafı aydınlatıyordu fakat Jeongguk yine de karanlıktaydı. Geceye boyanmıştı gökyüzü ve güneşi yoktu.

"Aish! Bu ağaç neden bu kadar yüksek ki?" kulaklarının aşina olduğu sesi duyduğunda hızla gözlerini açtı Jeongguk ve kafasını eğdi hafifçe.

Taehyung tırmanmaya çalıştığı tanıdık ağaçtan kayıp düşmüştü ve kalçasını ovuştururken söyleniyordu. Jeongguk onun bu haline kıkırdadığında gözleri kocaman açıldı ve sesin geldiği yöne döndü sarışın oğlan. Jeongguk ağaçtan ters bir şekilde sallanmıştı ve ona gülüyordu.

"Komik mi? Sadece hatırlamak için bana tanıdık gelen yerlere gidiyorum ama ağaca tırmanamadım ve düştüm!" sesi sona doğru yükselirken tekrar tırmanmaya çalışacaktı Taehyung. Kırmızı conversleriyle sıkıca bastığından emin olduğu zeminde zıpladı fakat yine düşecekmiş gibi hissediyordu. Güç bela kendini yukarıya çekmeye çalışırken kendisini dikkatle izleyen vampir yüzünden sinirlenmişti.

"Yardım ister misin?" Jeongguk, Taehyung'un bir santim bile yükselmeyen bedeniyle tırmandığını düşünerek kendini zorlamasına gülmek istiyordu fakat onu kendinden uzaklaştırmak ya da kaçırmak istemiyordu.

"Gerek yok." Taehyung pes ederek sarıldığı ağaçtan ayrıldı ve nefes nefese oturdu toprak zemine. Eline aldığı odun parçasını sinirle toprağa saplarken kaşlarını çatarak Jeongguk ile göz göze gelmemeye çalışıyordu. Neden onu reddetmişti ki? Kolayca yukarı çıkarabilirdi kendisini...

Gözlerinin önüne gelen kalın tabanlı botlarla kafasını eğdiği yerden kaldırdı Taehyung. Kendisine parlayan gözlerle bakan adama karşı içinde kabaran sıcak duyguların ne olduğunu anlayamadan aniden kollarının altından ellerini geçirmişti ve birkaç hamlede ağacın tepesine ulaştırmıştı kendisini, Jeongguk.

"Teşekkür ederim, hyung." Taehyung mırıldanırken Jeongguk yanına oturmasını sağladı esmer bedenin. İçten içe onunla yan yana olmak bile mutlu etmişti vampiri. Eskisi gibi kana susamıyor olması garibine gidiyordu fakat Taehyung ne zaman yakınında olsa bu susamışlık hissi içinde katlanıyordu ve dişlerinin sivrildiğini bile farketmiyordu.

"Nasıl hatırlayacağım?" Taehyung gökyüzünü izlerken mırıldandı. Beyaz tenli olan sorunun cevabını bilmiyordu. Yine de cevapsız bırakmak istemedi sarışın oğlanı.

"Belki seni tetikleyecek şeylere ihtiyacın vardır."

"Nasıl yani?"

"Benimle vakit geçirmek... belki hatırlamanı sağlar."

"Geçiriyoruz işte, vakit yani. O zaman hatırlayacak mıyım?"

"Bilmiyorum, araştırıyorum, gece yarısı güneşi." Jeongguk, Taehyung'un gökyüzünü izleyen çehresine baktı bir süre. İçinde kol gezen bütün boktan duyguların havaya uçuştuğunu hissetti, hafiflemiş gibiydi. Kendi kendine kıkırdadı.

"Ne oldu? Neden güldün?"

"Sadece... sana baktığımda iyileştiğimi hissediyorum."

"Benim yüzümden kara büyünün seni zehirlediğinden bahsetmiştin. Seni iyileştirmiyorum. Sanırım ölmene sebep oluyorum."

"Ölmeyeceğim, bunun için sadece büyüyü yaptırdığım kişinin ölmesi gerekiyor."

"Amcam mı?"

Beauty in death - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin