"İnsanın gençliğini yeniden Kazanabilmesi için çığlıklarını yenilemesi yeterlidir."
-Oscar Wilde
"Kızlar geliyorsunuz değil mi Akşam hepiniz bowling Oynamaya?" Ali ve Emre bizi bowling oynamaya davet etmişlerdi. Kendilerini severdim. Ergen erkekler gibi değillerdi doğru düzgün davranırlardı ve komiklerdi emre sadece tanımadığı insanlara fazla sert davranırdı. Tanıdığı insanlar Emrenin temiz kalbini ve yufka yürekli olduğunu bilirdi.
"Hm hm geliyoruz. Akşam kaçta orada buluşuyoruz?" Dedim ve kaçta orada olacağımızı bilmediğim için Saati sormuştum.
Ali, "Ben Akşama bir bowling pisti rezervasyonu yaptırmıştım. Saat 21 gibi orada olursak iyi olur." dedi Ali bana bakıp sorumu açıklayarak.
Bade, "Tamamdır görüşürüz o zaman. Ben eve gidiyorum üstüme rahat bir şeyler giyinmeye sonra da biraz ailemle otururum ondan sonra yola çıkarım. Hepiniz kendiniz mi geliyorsunuz ya da yolda birini toplayayım mı?"
Cansu, "Beni şoförüm bırakıyor."
Ali, "Bende kendim geliyorum."
Emre, "Bende kendim geliyorum."
Deniz, "beni de babam bırakır."
"Beni de Mustafa Amca bırakır." herkes nasıl geleceğini söyledikten sonra vedalaşıp hepimiz eve doğru yol almıştık. Beşimiz aynı üniversitede okuyorduk ama farklı bölümlerde ben kızlarla kafede tanışmıştım Ali ve emre ile kütüphanede tanımıştım yardıma ihtiyaçları vardı ben de yardım teklif etmiştim öyle de tanışmıştık. İki sene içerisinde de güzel bir arkadaşlık kurmuştuk. Okul Çıkışına doğru yürürken Mustafa Amca beni bekliyordu. Mustafa amcama doğru adımlarken arabadan çıkışını ve ceketinin düğmelerini iliklediğini izleyebildim. Arabanın yanında durduğumda bana arka kapıyı açtı ve binmeme yardımcı oldu. Arka koltuğa yerleştiğimde Mustafa Amca üstüme kapıyı kapattı ve ön koltuğa binip arabaya çalıştırdı. Havalar çok soğuktu Ellerime baktığımda kızarmışlardı Hafifçe birbirine sürttüm ısınma umuduyla, büyük bir ihtimal burnum ve yanaklarım da kızarmıştı...gözlerim de yaşarmış olabilirdi. Şimdi eve doğru gidiyorduk. Telefonu cebimden çıkardığımda saate baktım ve saat 18:50ydi. Eve saat 19:10 gibi varırdım yemek yiyip hazırlanmam gerekiyordu akşamki plan için. Ne giyeceğimin hakkında hiçbir fikrim yoktu...🦋
Giyinme odamın içinde dikilmiş var olan kıyafetlerime bakıyordum ve sanırım ne giyeceğimi karar vermiştim.
Tayt ve mor bir kazak!Yanıma da bir T-shirt aldım, sıcaklarsam eğer lavaboda soyunurum. Dolabımdan bu parçaları aldım ve bir kenara koyup, lavaboya girdim duş almak için. Suyu açtığımda sesi kulaklarımı doldurmuştu. Üstüme akan sıcak su bedenimi ele geçiriyordu.
Telefonumu elime aldığımda saate bakmıştım ve saat 20:40 olmuştu. Üstümü giyinmiştim ama saçlarımı nasıl yapacağımı karar verememiştim ve hafif bir makyaj yapmak istiyordum. Aynamın önünde dikilmiştim ellerim saçlarıma gittiğinde saçlarım kurumuştu. Uzun oldukları için zor kuruyorlardı açık bıraktığım zaman biraz daha çabuk kuruyorlardı. Üstüme kıyafetlerimi geçirip giyinme odamdan çıktım.
Saçlarımın bir sağ kısmından bir de sol kısmından bir tutam alarak arkada ortada bir tokayla tutturdum aynaya bakınca ne kadar kötü yaptığımı gördüm ve kendime gülmeye bir yandan da sinirlenmeye başladım. Sanırım en iyisi annemi veya suna ablamı çağırmak olacaktı ikisi çocukluğumdan beri saçlarımla ilgilenirdi. Tokayı çıkarıp kapıya doğru yürüdüm ve odamdan çıktım oturma odasına ilerledim sadece babamı bulmuştum...
"Baba, Annem nerede?" Babam bana bakıp gülümsediğini görünce benim de yüzüme bir gülümseme gelmişti.
"Oy benim güzel kızım. Ne tatlı olmuşsun böyle, annen duşta herhalde. Neden ne oldu yardıma mı ihtiyacın var? Varsa eğer, Suna Ablana seslen mutfakta en son bir şeyler yapıyordu." Dedi babam bana bakarak.
"Evet şu saçlarımı yapamıyorum!" Dedim babama bakarak. Babam kaşlarını çatmıştı.
"Çocukken de hep ağlardın kimseye izin vermezdin güzel kızım benim. Ben denerdim ama pek memnun kalmazsın sen bu yüzden koş sen Şuna ablana!" Dedi bana kahkaha atmamak için zor tutuyordu kendini. Görüyordum...
"Baba Gülme hiç de komik değil." Dedim bende söylenerek bende gülmek için kendimi zor tutuyordum ama ne yapayım bende? Utanıyordum. Bu yaşıma gelmişim hala saçımı yapamıyordum...Oturma odasından çıkmış mutfakta bulmuştum kendimi. Suna Ablam bana dönmüştü gözlerinin içi parlıyordu. Ona gülümseyerek baktığımda o da kollarını açmış benim sarılmamı bekliyordu ve elbette sarılırdım o benim ikinci annem gibiydi. Bana sımsıkı sarılırken kokumu içine çekiyordu.
"Mis kokulu yavrum benim." Kollarından ayrılırken ona çaresiz yüz ifademle baktım.
"Ne oldu yavrum? Çok çaresiz görünüyorsun."
"Suna abla saçımı bir şekilde güzel toplaya bilirimsin? Arkadaşlarla çakacağız da klasik olmasını istemiyorum." Derdimi Suna Ablama Açıkladıktan sonra:
"Tabi ki yavrum, Gel odana çakalım." Dedi yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Suna Ablamın önünde yürürken o da arkamdan odama yol almıştık. Aynamın önünde durduğumda biraz eğilmek zorundaydım ki şuna ablam saçımı yapabilmesi için.
"Nasıl yapayım saçını masalım?" Diye sordu şuna abla aynadan bana bakarak.
"Bilmiyorum Suna Abla. Arkadan toplamaya çalıştım olmadı." Dedim bende aynad a bakarak.
"İyi o zaman arkadan toplayayım." Dedi ve elleri saçlarıma gitti.
Hem sağ taraftan alıp hem de sol taraftan alıp arkada birleştirdi ve sıkı bir tokayla tutturdu.
Ben de aynısını yapmıştım neden olmamıştı?
Yüzüm güldü ve Suna ablama dönüp yanaklarına sıkıca dudaklarımı bastırdım ve teşekkür ettim. Suna ablam odamdan çakıp mutfağa gitmişti bende son olan işlerimi hal ettim yanıma bir çanta aldım içine de telefonumu, cüzdanımı ve bir kısa kolluyu aldım ve baş ucuma doğru adım atarak komodinin çekmecesini açıp biraz eğilerek içinden kitabımı çıkardım.
Bilinmeyen bir kadının mektubu...
Onu da çantama koyarken aynamın önüne geçmiştim ve tekrar son olarak bir kendime baktım. Her şeyim olmuştu makyaj da birazcık yapmıştım çok hafif bir makyaj. Kızlar öğretmişti bana. Odamdan çıkıp annemle babamın yanına uğradım ikisi yan yana oturup meyve yiyorlardı ve bir film izliyorlardı. Beni görünce rahat pozisyonlarından doğrulup bana baktılar.
Babam, "sen hazırlanmışsın da güzelim, nereye gidiyordun bakalım?" Diye sordu yüzünde de bir gülümseme vardı.
"Arkadaşlarla bowling oynamaya gideceğiz baba." Açıkladım bende sorusunu.
Annem, "tamam yavrum git sen arkadaşlarına eğlenin. Dikkat et kendine. Bir şeye ihtiyacın var mı?" Sormuştu.
"Yok anne her şeyim var yanımda." Dedim ve ikisinin yanına gidip her bir yanaktan öptüm ikisi de benim yanığımdan öpmüştü.
Annemle Babamla vedalaşıp adımları koridora adım attım ve dolaptan ayakkabılarımı çıkarıp beyaz sneakerlarımı ayaklarıma geçirdim ve dolaptan siyah kısa ama kalın bir ceket giydim üstüme. Kapıyı açtım ve Mustafa amca beni karşıladı nereye gitmek istediğimi sormuştu şimdi de oraya doğru yol almıştık.
Vardığımda girişin önünde Mustafa Amca durdu ve Ön koltuğundan inip bana da Kapıyı açtı. Koltuğumdan doğrulup dışarı çıktığımda soğuk bir rüzgâr karşıladı beni, tüylerim diken diken olduğunu kazağımın altından bile hissediyordum. Girişte Ali, Emre ve denizi görünce kendileriyle selamlaştıktan sonra teker teker sarılmıştık. Bade ve Cansu daha gelmemişti onları da beklerdik dışarda.
Deniz, "Ay badeyi ve Cansu'yu arasak mı? Çok üşüdüm ben bari içeri girelim de orada bekleyelim"
Başımı yola çevirdiğimde iki tane siyah Araba art arda geldiğini gördüm.
"Aramaya gerek yok, Geldi herkes." Dedim Cansu'nun ve badenin arabadan inişlerini gözlerimle takip ettiğimde ikisi de yanımıza gelip herkese sarılmışlardı.
Emre, "Tamadır beyler ve bayanlar artık içeri girebiliriz" dediğinde yüzümüze bir tebessüm yerleşmişti. Hepimiz içeri girerken Cansu, Bade, Deniz ve ben kol kola girmiştik gülüşüp sohbet ediyorduk. Cansu hastayken Selma ablanın kendisine çok güzel kurabiye yaptığını anlatıyordu. Emre ve Ali tezgâhın arkasındaki kadınla konuşurken bize seslendiler.
Ali, "kızlar ayakkabı numaralarınızı söyleyin. Hanımefendi benimki 41."
Emre, "benimki de 43"
Cansu, "benim de 39"
Bade, "benimki 39"
Deniz, "benimki 38"
"Benimki de 39"
Kadın hepsini bir kâğıda yazınca
"Hemen geliyorum" dedi ve arkadaki Odaya girdi. Birkaç dakika sonra kadın ayakkabılarımızı getirmişti ve önümüze koymuştu. Hepimiz teker teker ayakkabılarımızı almıştık.
"İyi Eğlenceler dilerim" dedi tezgâhın arkasındaki kadın bize gülümseyerek.
"Teşekkür ederiz" demişti Emre kadına gülümseyerek.
Pistimizin numarası öğrenip oraya doğru adımlarımızı atıyorduk. Arkadaki pistlerden biri bizimdi. Piste gelmişken hepimiz çantalarımızı masanın üstüne ve ayakkabılarımızı yere koymuştuk.
Cansu yanımda ayakkabılarını giyerken ben de ayakkabımın iplerini bağlıyordum Emre ile Ali isimlerimizi tabelaya giriyordu hepimizin ismini yazıyorlardı.
"Kızlar benimle lavaboya gelmek ister misiniz? Kısa kollu almıştım yanıma onu giymek istiyorum." Diye sorarken çantamdan T-Shirtımı çakardım ve elimde tutuyordum kızlara bakarak.
Bade," bende aldım yanıma hadi gidelim" deyip yanıma geldi. Deniz ve Cansu da almışlardı ellerine.
Deniz, "Ali biz bir lavaboya gidip geliyoruz."
Ali, "tamam bekliyoruz" dedi başını sallayarak. Kızlarla kol kola girerken lavaboya doğru yürüdük ve deniz kapıyı açık tutup hepimizin içeri girmesini bekleyip arkasına kapıyı kapattı. Lavabo güzel tasarlanmıştı mermer taşlarıyla döşenmişti beyaz ışıklar güzel gösteriyordu. T-shirtümü çeşmenin yanına koydum ve kazağımı çakardım T-shirtümü alıp üstüme geçirdim. Saçlarım biraz olsa dağılmıştı bu yüzden at kuyruğu yaptım ve kızların hazır olmasını bekledim çıkalım diye. Kızlar hazırlandığında hepimiz lavabodan çıktık ve ortama geri döndük.
Emre, "evet bayanlar siz başlıyorsunuz"
Cansu, "Ay bakın şimdi kesin strike atacağım" Cansu yanımızda ayrılarak piste doğru gitti ve ilk iki turunu oynadı ve strike atamamıştı...
Oyun komik ve eğlenceli bir şekilde ilerlerken şu anlık birinci olan bade ve Ali'ydi tabii ki kaybedenlerin arasında Cansu, deniz ve ben vardık. Emre üçüncü olmuştu şimdilik...Ali biraz ötede telefonlaşıyordu sonra telefon konuşmasını bitirmişti ve yanımıza geldi "Beyler ve bayanlar bir arkadaşım yoldayken yanımıza uğramak istiyor buraya gelse biraz bizimle takılsa sorun olmaz değil mi?
Deniz, "Yok be olmaz tabii ki gelsin"
Cansu, "Yakışıklıysa gelebilir belki sevgilim olur" dediğinde hepimiz gülmüştük ah bu çılgın kız çocuğu...
Emre, "Ayaz mı aradı az önce?" Diye sordu içeceğini masaya koyarken.
"Hm hm" dedi Ali kafasını sallayarak.
İlk oyun turu bitmişti garson masamıza gelip siparişlerimizi masaya bıraktıktan sonra teşekkür etmiştim ve fazlasıyla içecekler bırakmıştı neyin kimin olduğunu bilmiyordum karıştırmamak için hiç ellemedim herkes kendi alsın içeceğini. Ayağa kalktım ve önde sohbetlerini dinledim yeni tur için ayazı bekliyorduk bizimle oynasın diye, çünkü bu kez gurup olarak oynamak istiyorduk ve ayaz geldiğinde düz bir sayı olup altı kişi oluyorduk ve ikiye ayrılabilirdik. Aramızdan maalesef bade ayrılmak zorunda kaldı, çünkü pek bir geç saatte evde olmak istemiyordu ilk turu kaybedip gülerek yine de eve gitmişti gelecek sefere kazanacağına söz verdi...
Beşimiz ayakta dikilip kimin kiminle guruba gireceğini tartışıyorduk.
Emre, "Ben Ali aşkımla aynı grupta olacağım" Emre Ali'nin üzerine kolunu yaslarken Ali sert bir şekilde Emre'nin kolunu çekti üzerinden kahkaha atarak.
Emre, "Oğlum deme şöyle bak insanlar bakıyor yanlış anlaşılıyoruz" dedi. Hala didişiyorlardı.
"Hem ben senle aynı gurupta olmak istediğimi kim söyledi ben sana hiç bayılmıyorum..."
Ali, "Hiy bak bak laflara bak şerefsiz."
"Ben kiminle aynı gurupta olacağım ben asla Cansu'yla aynı Guruba girmem" dedim ben de ortaya atlayarak.
Cansu, "Ay bu ne biz kimleri arkadaş edinmişiz yaaaa." Dedi bana gülerek
"Selam" Arkamızdan bir ses duyduğumuzda arkamızı döndük be ayaz gelmişti. Elinde arabasının anahtarı vardı. Kendisi beyaz bir T-shirt giymişti ve siyah bir kot pantolon üstündeki beyaz kısa kollu dar oturmuştu bedenine vücudu kaslı olmalıydı kollarından beliydi.
Cansu'ya, Badeye ve bana elini vermişti tokalaşmak için
Ali ve Emreyle de sarılmışlardı.
"Hoş geldin koçum" dedi Emre Ayaza.
"Hoş buldum" dedi gülerek. Gülerken gamzeleri görülüyordu.
Bade, "biz kiminle aynı gruba gireceğiz onu tartışıyoruz. Ben Ali'yle aynı guruba girmek istiyorum. Cansu sen kiminle girmek istiyorsun?" Sordu Cansu'ya bakarak.
Cansu, "fark etmez yeter ki kazanabileyim." Dedi gülerek
Emre, "Tamam o zaman Beyler bayanlar, ben ve Cansu aynı guruptayız, Ali ve bade, ayaz ve Masal. Olur mu?"
Ayaz, "Olur"
Bade, "Süper"
Cansu, "Hay Hay"
Bende "Olur" Şirince herkes tamamlanmıştı
Ali monitörün başına girip gurup için isimlerimizin baş harfini yan yana yazdı. Emreyle masada dikilip ne içmek istediğimize bakıyorduk canımız atıştırmalık için de bir şey istiyordu. Herkes birkaç dakika sonra içeceğini seçtiğinde yanına da iki tabak cips sipariş verdik. Oyun başladığında ilk Cansu'yla Emre başlamıştı. İkisi birkaç koni devirince sıra Badeye ve Aliye gelmişti. En son Ayazda ve Bendeydi, ilk benim başlamamı isteyince isteğini yerine getirdim ve başladım bowling de aşırı kötü sayılmazdın iki tane koni kalmıştı onu da ayaz devirmesi gerekiyordu ki tüm puanı alalım. Ayazın beyaz T-Shirtinin altındaki kol kasları saklanamazdı ve fazla çekici duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah gecenin mavi dalgaları
Ficción históricaYalnızlıklarıyla savaşanlar, içindeki öfke zincirini kıramayanlar, geceye sığınanlar, ışığa kavuşamayanlar... Kırık kalpler, bedenleri terk etmiş olan temiz ruhlar, karanlığa maruz kalmış olanlar, geceye sığınmış olanlar ve ışığa kavuşmak isteyenler...