Bölüm - 9

74 8 1
                                    

( Pan'ın Çığlığı )

03.Haziran.2015

Rüzgar;

Odasında, yatağının üzerinde oturuyordu. Kucağında bir kutu, odasının kapısının yanında da büyükçe bir kutu daha duruyordu. SarıKafa hayatımızdan çıkalı üç koca ay geçmişti. Yaz tatilinin son ayındaydık. Yağız'ı kaybettikten sonra, ikimizde Okul'a dönememiştik. SarıKafanın hastalığı Okulda büyük olay olmuştu. Herkes tüm bu yaşananlardan sanırım kendince bazı dersler çıkartmıştı.

Bir Cuma günü, SarıKafanın Babası ile Annesi Rüzgarlara bizi ziyaret etmeye gelmişlerdi. Ben de gittim onları görmeye.

Şoför getirmişti her ikisini de.

Sonra adam kutuları taşımıştı Rüzgarın odasına kadar.

Babasının dediklerine göre;

Büyük kutuda Yağızın 'Tüm Tanrıların Tapınağı' anlamına gelen 'Pantheon' adını verdiği, Porselen Heykelcik koleksiyonu vardı. Tek tek kabarcıklı plastiklere sarılmışlar, itinayla yerleştirilmişlerdi. Bunları Rüzgar için getirmişlerdi. Adam 'bunları Rüzgara bıraktı' diyememişti, dili varmamıştı bunu söylemeye. Sonra bir de küçük kutu vardı. Küçük kutunun içindeyse siyah bir dikdörtgen kutu, Pan-flüt ve bir de mektup vardı.

Rüzgar, mektubu hastanede benim başımda, Annemle Babamın gelmesini beklerken kendi kendine sesli okumuştu ama baygın da olsam ben de dinlemiştim o okurken. O nedenle elime aldığımda ne yazdığını, okuduğum kelimeleri ve ve o kelimelerin okuyana geçirdiği tüm duyguları çok iyi hatırlıyor sanki ezbere biliyordum.

Siyah dikdörtgen kutuda Yağız'ın güneş gözlükleri vardı. Babası 'bunu da senin için getirdik', mektupta yazdığı gibi demişti. Rüzgarda, bende o gece hiç birimiz Pan-flütten gözlerimizi alamadık. Çok güzel çalarmış onu Yağız. Annesi gözleri sulanarak anlattı. Çok duygulu çalardı dedi. Gecenin ilerleyen vakitlerinde Rüzgarların evinden yine ikimize de sarılarak ayrılmışlardı. Annemle Babam, bizim eve gittiler. Rüzgar bana "sen kalsana" dediği için ben Rüzgarlarda kalmıştım. Rüzgar'ın odasındaydık.

Kutulara bakıyorduk ikimiz de yine birer eksiktik.

Başım ağrıyordu, sanırım yine kendimi sıkıyordum. Şişme yatağı prize taktım, şişirdim. Rüzgar ın yatağının yanına paralel koydum, çarşafları yastıkları da serdikten sonra içine oturdum, Rüzgar yatağından, yukarıdan bana baktı;

- "Hemen uyuyacak mısın?"

- "Sanırım kendimi çok sıktım yine, başım ağrıyor biraz." dedim.

O esnada kapı vuruldu, çağırılmayı beklemeden Rüzgarın babası başını uzattı.

- "İyi geceler çocuklar! Biz Yağmurun ailesiyle de konuştuk, ne zaman isterseniz, sizi Yağızın ailesini ziyarete ben götürürüm, çekinmeyin bana söylemeniz yeterli!" dedi. Tekrar iyi geceler dileyerek kapıyı kapattı.

Rüzgarla birbirimize baktık.

- "Rüzgar, SarıKafanın Annesinin adı neydi?"

Rüzgar abajuru söndürdü, içerisi karanlık olmuştu. Pencereden ay ışığı içeri vuruyordu.

Rüzgar sonunda cevap verdi.

- "SarıKafanın Annesi!"

İnsanların isimlerini bile öğrenememiştik. Şoföre sorsak o bize söylerdi halbuki.

FIRTINA, Sezon IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin