Bölüm - 4

83 8 1
                                    

( Ceviz Ağacı )

29.Mayıs.2015

Spor Dersinden sonra ki gün yani Cuma günü SarıKafa okula gelmedi.

Ancak hafta sonu Rüzgar'lara ziyarete geldi. SarıKafa, çok ümit etmese de her nasılsa izin alabilmişti. Şoförü SarıKafayı getirdi Rüzgarların evine. Bahçede bekliyorduk.

Rüzgarda bir telaş; "Ne yer, ne içer, ne sever?" En son artık tuttum Rüzgarı.

- "Her şey hoşuna gidecek SarıKafa'nın, sen merak etme. Sanırım çok sık arkadaşlarıyla buluşmuyor zaten. Onun için değişiklik olacaktır, sakin ol." dedim.

SarıKafa arabadan indi, gülerek yanımıza geldi, yoldan yiyecek birşeyler almış, onları şoförü eline verdi. Adam da ciddi bir adam, biz yokmuşuz gibi davranıyor, bize selam bile vermedi. SarıKafa'nın ise gözünün içine bakıyor saygıyla-sevgiyle.

Rüzgar hemen lafa girişti.

- Ne yapalım Yağız? Video oyunu oynayabiliriz, Film izleyebiliriz, Filme gidebiliriz..

SarıKafa sırıtarak:

- "Önce bir odanızı görelim Rüzgar bey!"

Hep beraber eve girdik, Şoförü SarıKafanın sırt-çantasını getirdi eve bıraktı, bir gece için biraz büyüktü çanta ama öyle tepeleme dolu gibi de görünmüyordu.

Dışarıda bahçede beklerken güneşten yanmışım, yağmur sıcağı vardı ama gökyüzü bulutsuzdu, eve girince evin serinliği bir tatlı geldi bana! Rahatlamış şekilde serin koltuklara attım kendimi.

- "Ben soğuk bir Limonata içeceğim beyler, siz çıkın yukarı, sonra gelirim ben." dedim.

İkisi gürültülü bir şekilde, gerçi Rüzgarın gürültüsü ikisine de yeterdi ya, yukarı çıktılar, ben Rüzgar'ın annesinin hazırladığı limonatayı büyük bardağa koyarken, Rüzgarın sesini duydum.

- "İşte benim odam Yağız!"

Rahat koltuğa yaslandım. SarıKafanın o gün bizimle orada olması hoşuma gitmişti. Uyumlu bir çocuktu, kafa dengiydi, neşeliydi, eğlenceliydi. Biraz tersi pisti ama o da lüzumsuz yerde olan bir şey değildi. Onuruna, gururuna düşkündü ama yine bu da sonuçta normaldi. İnsanların değer yargılarının farklı olması son derece doğaldı. Kendim gibi biri zaten benim şahsen sinirime dokunurdu.

Sanırım insan kendisinde olmayan şeyleri arıyordu etrafında ki insanlarda. Herhalde böylece kendisini tamamlanmış gibi hissediyordu.

Limonata da içeriden serinlemeyi sağladığından, kendimi mükemmel dengede hissetmiştim. Eklenecek yada çıkartılacak hiçbir şey yoktu o anda bende!

Bunca rahatlama biraz uykumu getirmişti, vücudum tembelleşse de kalktım koltuktan, ev sahibi sayılıyoruz ya, bir bardak limonata doldurdum. Ama böyle veremezdim bunu SarıKafaya, onur konuğumuza!

Mutfağa gittim, Limonata Sürahisinin içinden bir limon dilimini nasıl çıkartabilirdim? Elimi soksam olmazdı, kalanlara ayıp olurdu! Hiç sevmem! Bana yapsalar dalarım yani.

Neyse bir çatal alıp, bin bir cambazlıktan sonra çektim aldım limon dilimini. Al işte, geri zekalı dedim kendi kendime! Limonata doldurduğum bardağı yeniden sürahiye boşalttım. Toz şeker arıyordum, iki dolap sonra buldum, bardağın ağzını sürahiye sokup, ağız kısmını limonata ile ıslattım ve hemen toz şekere soktum. Toz şekerler bardağın ağız kesimine yapışmıştı. Bardağın tam ağız kısmında ve ince bir çizgi şeklinde kristaller gibi görünüyorlardı. Başarılı bir çalışma olmuştu. Kendimi tebrik ettim. İçine limonatayı bardağın ağzında ki toz şekerlere değdirmeden dikkatle boşalttım. Limon dilimini özenle ortasından dışına doğru kestim, diklemesine bardağa taktım. Etrafa baktım pipet yada şemsiye falan var mı diye!

FIRTINA, Sezon IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin