Bölüm - 8

52 8 1
                                    

(Göz Yaşları)

02.Haziran.2015


Göz yaşları, kalbimizin söyleyemediği, söylemeye cesaret edemediği sözlerimizdir.

Ben ağlayamamıştım. Tartarustaydım. Kronos'u görürsem, ona söyleyeceğim bir çift lafım vardı gerçi. Rüzgar eğer Tartarusta Kronosa söyleyeceğim o bir çift sözü işitecek olsa, herhalde hayatımın geri kalan tüm günlerinde, ceza olarak, Rüzgar'dan; sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç defa okkalı birer tokat yerdim.

Sevgi hissediyordum. Yani ben hissetmiyordum ama bana sevgi aşılanıyordu sanırım. Serum gibi, iki-üç doz sevgi mi veriyorlardı bana?

Sağ elime odaklandım, uyuşmuştu. Tamamen hissizdim. Uzay-Zamanda, 'beden' isminde ki gemimin hiçbir bölümü, hiçbir personeli bana cevap vermiyordu. Sistemlerin tamamı 'OFF' pozisyonundaydı. Uzay - zaman boşluğunda mütemadiyen sürükleniyorduk. 

Varsın, olsundu.

Rüzgarın sesini duyuyordum geminin içinde parazitli bir telsiz frekansında.

- "Biz Yağız'ın babasıyla üzüntüyle ağlarken, Yağızın babası, "Yağmur!" dedi.

Kafamı kaldırdım Yağmur'a baktım, ayakta zor duruyormuş gibi sallanıyordu, burnu kanıyordu. Önü kandan kıp-kırmızı olmuştu.

Yağızın Babasının seslenmesiyle, Şoförle birlikte doktorlar içeri girdiler, yerimden fırladım, tuttum Yağmuru. Burnundan oluk gibi kan akıyordu. Benim üstüm başım da ondan kan oldu. Çok korktum. Şoför, Doktorlarlar, Yağız'ın Babası falan hep birlikte yatırdık Yağız'ın yatağına ama Yağmur bu arada bayılmıştı."

Karanlıkta oturuyordum, Tartarusun derinliklerinde. Karanlık beni çepeçevre sarmıştı. Issızlık! 

Sessizliğin sesi vardır bilir misiniz? Microkozmos ta atom altı parçacıklarımız yani 'quark' lar titreşirler, her şeyin bu sebeple bir titreşimi ve doğal olarak da sesi vardır. Bizim bile bir vücut titreşimimiz vardır. Bu titreşim bozulur, hastalanırız, bu titreşim düzelir, iyileşiriz, müzik dinlerken de baslar-tizler bizim bu atom-altı moleküler titreşimimizi düzenler. 

Bu sebeple bazen bazı şarkıları dinleme ihtiyacı hissederiz. Hatta uzun süre müzik dinlemeyenler, bu ihtiyacı giderebilmek için kendi kendilerine şarkı söylemeye, mırıldanmaya başlarlarmış. Hayatın ve dahi Gezegenlerin bile bir tınısı varmış.

Sessizlik dediğimiz şey de aslında boşluk değildir. Çok derin ve sağır edici, gürültülü bir sesi vardır sessizliğin. Kulaklarınız patlayacak gibi olur. Gözlerim yokmuş gibi bir karanlık. Işığı hiç görmemişim gibi bir karanlık. Sadece bayılmışım işte. Yağız'ın yatağındaymışım işte. Limon ağacı kokusu geliyor burnuma. Ferahlatıcı, eğer bir şeyin içine güneşin ışıklarını hapsedebilseydiniz eğer, bu limon olurdu.

Böylece ferahlarken, yine geminin telsizinden ve çok uzaklardan cızırtılı Rüzgar'ın sesini duyuyordum. Adamın sesi Tartarus'un derinliklerinde bile duyuluyordu. Şaşırdım. Demek ki bizim onunla olan frekansımız, birbirimizi burada bile bulabiliyordu. Çekim alanımız, evrenler arasında bile güçlüydü. Aslında bu korkutucu bir durumdu. bu bir yerde, Rüzgar'dan bana kurtuluş yok anlamına da geliyordu.

Kendi, kendime bunu düşünüp gülerken birden ışığa çıktı 'beden' gemisi uzay-zamanda! Gözlerim halen kapalıydı ama artık ışık sızıyordu içeriye. Gözlerimi açtım. İlk gördüğüm şey, Tartarus'un derinliklerinde dolaşırken sesinden bile kurtulamadığım Rüzgar'ın suratıydı, bana bakıyordu.

FIRTINA, Sezon IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin