Bölüm 15

2.3K 324 64
                                    

Merhabalar ve iyi akşamlar

Geçmişe doğru minik bir yolculuk yapacağız bu bölümde. Bir şeyler kafanızda daha da netleşecek

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın

Keyifli okumalar dilerim~

Yıl 1997

1 Ekim

Tanrı evreni yaratırken beraberinde bir çok canlı türü de yarattı Birbirinden farklı dünyalar ve aynı dünyanın üzerinde farklı diyarlarda yaşayan ırklar... Büyücülerin yaşadığı o diyarların birinde büyük bir savaş vardı. Yarı insan yarı büyücü ırkından dünyaya gelmiş melez bir çocuk büyücüler diyarındaki bütün huzuru kaçırmıştı.

Henüz bir aylık olan minik bebek, şimdiden bembeyaz teni, kocaman parlak gözleri ile adeta ışıldıyordu. Ebeveynlerinin yasak aşkının kurbanı olacağını bilmeden etrafına gülücükler saçıyordu. Yasak olanın o bütün çekiciliğinin beden bulmuş hali gibiydi. Güzelliği ile kendisini gören herkesi etkisi altına alıyordu. Damarlarındaki asil kan onu herkesten daha özel ve değerli kılıyordu.

Yaratılışı bütün o yasak ve kurallara karşı adeta bir baş kaldırıştı. Damarlarında gezinen yarı büyücü yarı insan kanı, tahtının tek varisi olduğu diyarda bir savaş başlatmıştı. Her şeyden bir haber kocaman meraklı gözleri ile etrafına bakarken bir insan olan babası idam ediliyordu.

Geniş omuzlu alfa beyaz çarşaflar üzerindeki Jungkook'u kucağına aldı. Minik bebek bir yabancının kucağında olmayı yadırgamamıştı. Bir elini kendisini kucağına alan alfanın suratına yerleştirirken hafif çıkmış ön iki dişiyle gülümsüyordu.

Alfanın gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "Özür dilerim." diye fısıldadığında sesi çatlamıştı. "Senin varlığından haberim yoktu."

Jungkook'u sıkıca tuttuğuna emin olduğunda odadan çıkmak için hareketlendi. Hızlı adımlarının hedefi köşkün büyük salonuydu. Odadan çıktı, koridoru aştı ve merdivenlerden indi. Salonun altın süslemeli büyük ve geniş kapısının önüne vardığında aşık olduğu omega ile karşı karşıya geldi.

Gözlerini yere dikti, öne doğru eğildi ve onu saygıyla selamlarken, "Kraliçem..." diye fısıldadı.

Kraliçenin yaşlı ve kızarık gözleri alfayı es geçti ve Jungkook'u buldu. Ağlamamak için kendisini sıkarken "Bebeğim." Diye mırıldandı ve ona ulaşmak için öne doğru atıldı. Ne var ki bu hamlesi başarısızlık ile sonuçlandı. Alfa geriye doğru bir iki adım atarak kraliçeyi kendi çocuğundan uzak tuttu.

"Sen," diye konuştu kraliçe dişleri arasından adeta tıslayarak. Yumruklarını sıkıyor, öfke ve üzüntüyle tir tir titriyordu. Bir kaç saat içinde her şeyini kaybetmişti. Önce eşinden sonra ise bebeğinde mahrum bırakılmıştı. "sınırını aşıyorsun."

"Üzgünüm," dedi alfa kraliçenin yüzüne bakmamak için çabalarken. Ona karşı kırgın hissediyordu. Kollarında sevdiği kadının bir başkasından olan çocuğunu taşıyor olmak fazlasıyla garipti. Yüreğinde bir burukluk vardı. Bu hisle başa çıkmak fazlasıyla güçtü. "Jungkook'dan uzak durmanız gerekiyor. Bunu hem onun hem de ülkemizin geleceği için yapmalısınız."

Alfanın sözlerinden sonra, "Her şeyi mahveden kişi sensin!" Diye bağırdı kraliçe. Dudakları titriyor, nefes almakta zorlanıyordu. "Senin yüzünden eşim öldü, ülkem büyük bir savaşın tam ortasına düştü, bebeğim lanetlendi. Şimdi de oğlumu benden uzak tutmaya çalışıyorsun." Cümlesini bitirdikten sonra alfaya doğru bir kaç adım attı. "Seni öldürürüm. Bunu yaparken bir saniye bile tereddüt etmem."

Cursed Love | TAEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin