Bölüm 29

1.3K 217 29
                                    

Merhabalar ve iyi günler

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın

Keyifli okumalar dilerim ~

Sabah saatlerinde, gökyüzünde kara bulutlar kol gezinirken bir uçurumun dibinde ölüme bir saniye kadar uzakta olan iki aşık beden vardı. İkisinin de yaşlı gözleri birbirine kenetlenmişken soluk sesleri bir kaç saniyeliğine oluşmuş boşluğu yarıp geçiyordu.

"Bu benim meselem." dedi Jungkook cılız bir sesle. "Yeterince dahil oldun. Daha fazla dahil olmanı istemiyorum. Zaten seni kendi lanetime bulşatırdığım için pişmanım. Lütfen, sana yalvarıyorum bir de beni senin ölümüne sebep olmanın pişmanlığı ile sınama."

Jungkook'un sözlerinin ardından Taehyung'un dudaklarından sıkıntılı bir nefes soğuk havaya karıştı. "Elimi uzatsam seni çekip kurtaracak kadar sana yakınken ölümüne engel olamayışının doğurduğu pişmanlık ile yaşabilir miyim sanıyorsun. Ölümüme sebep olacağın fikri ne kadar ağır geliyor değil mi? Düşüncesi bile fazla kötü. Bundan daha acı olan şey ne biliyor musun?" Kendisini açıklamaya çalışırken Jungkook'un gözlerinin en derinine bakıyor, onun kendisini anlayabilmesi için 'belki de son sözlerim' diyerek bütün çabasını ortaya döküyordu.

"Sensiz yaşamak." dedi kendi sorusunu cevaplayarak. "Vicdanımın sızısı elbet bir gün diner ama yüreğimin ki dinmez."

"Saçmalıyorsun." diyen Jungkook başını onu onaylamaz biçimde iki yana doğru salladı. "Git burdan."

İkisi de sustu ve derin bir sessizliğe gömüldüler. Jungkook'un daha fazla konuşacak hali yoktu. Buna rağmen Taehyung'u ikna edebilmek için bir şeyler yapmak istiyordu fakat onun da en az kendisi kadar kararlı olduğunu görmek onu tedirgin etmiş, aynı zamanda da geriye söylenecek pek bir şey bırakmamıştı.

Üzerlerine çöken bu kan dondurucu sessizlik daha koyu tenli olanın sağ ayağının altından bir taş parçasının kopup aşağı doğru büyük bir gürültü eşliğinde yuvarlanmasıyla son buldu.

Taehyung'un dengesini kaybettiği o bir kaç saniyelik zaman diliminde Jungkook'un canından can gitti. Alfanın bir ileri bir geriye doğru savrulması onun bedenini buz kesti. Lanetten dolayı öne atılıp onun bedenini tutamıyordu bile. Neyse ki alfa dengesini korudu ve nerdeyse düşmekten son anda kurtuldu.

Göz yaşları hızlanırken, burnunu çekti ve  "Seni aptal!" diye var gücüyle bağırdı. Korkuyla gümbürdeyen ve acı eşliğinde sıkışan kalbinin üzerine elini koydu. İşte Jungkook'un pes ettiği o an buydu. Gözleri adeta yuvalarından fırlayacakmışcasına büyürken geriye doğru bir kaç adım attı. Taehyung'u uçurumun en uç noktasında gördüğü o an içinde bir şeyler vaz geçişin eşiğine doğru kırılmıştı. Beklemediği şey ise onun ayağının altından kopan taş parçası ile ölüme fazlasıyla yaklaşması oldu.  "Geri çekil." dediğinde titreyen ve soğuktan ötürü buz kesmiş ellerini ona doğru uzattı. "Buraya... gel...nolur." Onun için o an konuşmak her zamankinden çok daha zordu. Hıçkırıkları nedeniyle kelimeleri bölünüyor, düzgün bir şekilde cümle kuramıyordu.

Taehyung yaşadığı o dehşet dolu anlardan sonra bile tebessüm etti. Jungkook'un intihardan vaz geçişi ile onun bedenini muhteşem bir rahatlama hissi ele geçirdi. Dakikalardır tuttuğu nefesini dışarıya doğru uzunca üfledi ve Jungkook'a doğru yaklaştı.

Taehyung'un uçurumdan uzaklaştığını fark eden Jungkook olduğu yere çöktü. Omuzlarını kendisine doğru çekti ve bedeni olduğu yerde küçüldü. Çatlamış sesiyle "Aptal!" diye sayıklıyorken hıçkırıkları içli ağlayışlara dönüşmüştü. Önceklilerinin aksine ağlamamak için kendisini sıkmıyordu. Gerdiği o bütün kaslarını serbest bırakmış ve içindeki o sıkıntıyı dışarıya kusarcasına göz yaşlarını akıtıyordu.

Cursed Love | TAEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin