18

513 41 50
                                    

sa

"Ben çok güzel fal bakarım biliyor musun?" motordan inip okulun yakınlarındaki kafeye doğru yürürken konuşmaya başladı Cihangir. Ona dönüp kaşlarımı kaldırarak baktım.

"Hadi ya." başını salladı.

"Hmhm. Eğer istersen sana da bakabilirim." gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırırken omuz silktim.

"Ben pek inanmam."

"Hm...Olsun." ona göz ucuyla baktığımda omuzlarının düştüğünü ve elleriyle oynamaya başladığını görmüştüm. Bu sefer gülümsememi tutamadım.

"İnanmam ama...Bakabilirsin sen." gözleri gülümsememe takılınca onun kalın dudakları da kocaman bir gülümseme için kıvrıldı.

-

"Egeee..." bir eliyle fincanı tutarken boştaki elini ağzına götürdü. "Senin bir sıkıntın var." bana bakıp dudağını büzdü. Hemen bakışlarımı kaçırdım.

"Y-yok." kaşlarımı çattım. Az önce ağzına kapattığı elini ensesine götürüp kaşıdı ve derin bir nefes alıp fincanı incelemeye devam etti. Bir şeyler görüp yorumluyor gibiydi ama söylemeye çekindiğini anladım.

"Söylesene." 

"Şey..." dedi. "Senden hoşlanan biri var ve sanırım senin de ona karşı hislerin var." dudaklarını kemiriyordu. Söyledikleri kalbimin ritmini bozarken uzanıp fincanı elinden aldım hemen. 

"Sıkıldım ben." fincanın içine parmağımı sokup telveyi karıştırdım ve bakışlarımı ondan başka yerlerde gezdirmeye başladım. Bir süre o bana, ben de etrafa baktıktan sonra onun telefonu çalmaya başladı. Kedi miyavlamasına yapılmış aptal bi remixi zil sesi yapmıştı.

"Hm?" gülümsedi ve kolyesiyle oynamaya başladı. "Efendim Arda?" Arda ismini duyunca karnım rahatsızlıkla kasıldı. Dişlerimi sıktım. Tabii ya, bugün Cihangir'in doğum günüydü. Arda'nın ona aldığı altın kolyenin önüne şu an geçemezdim belki de ama bir şey yapmalıydım, kesinlikle bir şey yapmalıydım.

O konuşmaya devam ederken uzanıp omzuna dokundum ve tuvalete gideceğimi işaret edip kalktım. Başını sallayıp beni onayladığında söylediğimin aksine kasaya gittim ve iki kişilik güzel bir pasta bakmaya başladım. Neden Arda'ya hayranlık duyarken bir anda önüne geçmek istemeye başladığımı anlamıyordum ama durum buydu işte.

Sarı rengi sevdiğini bildiğimden sarı tonlarının hakim olduğu bir pastayı seçtim ve bizim masayı işaret edip birkaç dakika sonra mümkünse mum yakarak getirmelerini rica ettim.

Masaya döndüğümde Cihangir'in yüzünde güller açıyordu. Öfkeyle kasılmama engel olamadım. 

"Ne oldu?"

"Hm?"

"Arda'yla konuştuğundan beri yüzünde güller açıyor. Merak ettim." yüzündeki gülümseme sorduğum sorunun üstüne solunca yerimde telaşla kıpırdandım. (not: burda Cihangir Ege'nin hala Arda'dan hoşlandığını sanıyor.) "Gül, gülümse tabi. Sadece merak ettim cidden." ben seni tanıdığımdan beri üzerken onun seni tek konuşmasıyla bu kadar mutlu etmesi beni rahatsız ediyor diyemedim tabi ki.

"Akşam doğum günümü-" sözü karşıdan ellerinde pastayla gelen garsonu görmesiyle kesildi. Masaya bırakılan iki mumlu pastaya donup kalmış bir şekilde bakıyordu.

"B-bu-" dedi, bir bana bir de pastaya bakıyordu. "Ege..." dudağı büzüldü. 

"Doğum günün kutlu olsun, baterist."

dusncelr.

arkaslar sallıom iste bisiler uf ne cabuk degistiler faalan demeyin kellenizi ucururum


baterist (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin