22

305 28 12
                                    


bu hikaye icin baya uppppuzun bi bölüm oldu he

iyi okumalar. yorumlarınızı bekliyom.



"Ege?" arkamdan gelen kalın sesle irkildim. Dalgındım ve Cihangir'in umduğu gibi bir şeyler tıngırdatmak yetmemişti pek. "Uykun varsa koltuğa geç uzan biraz."

"Yok." sabah uyandığımdan beri ağzımı ilk kez açtığın için sesim kısık çıkmıştı. "Yok." diye daha yüksek sesle tekrarladım kendimi.

"Ege sen..." Cihangir endişe dolu bakışlarını kaçırıp gözlerini yumdu ve derin bir nefes alıp bana yaklaştı. Yavaşça yanıma yerleştiğinde ellerimle oynamaya başlamıştım. "Ne oldu sana?"

"Hiç."

"Peki bu hiç neden bu kadar üzdü seni?" yumuşak ses tonu kulaklarıma dolduğunda göğsümde bir sızı hissedince kaşlarımı çattım.

"Neden soruyorsun ki?" bakışlarımı ona kaldırıp başımı sorarcasına iki yana salladım. "Öğrenince ne olacak?"

Bir sürelik duraksamanın ardından cevap vermişti.

"Çözmen için elimden geleni yapacağım." hafifçe gülümseyip koltukta duran elime dokundu. "Biz grup arkadaşıyız Ege. Bak, yarından sonra konserimiz var. Birlikte güzel işler yapıyoruz." onu dinlerken yavaş yavaş sakinlediğimi hissediyordum. Bunun durumun geçici olacağını biliyordum ama ilginçti işte. "Ama ben sadece bu güzel anlarda değil, kötü günlerinde de olmak istiyorum. Anlıyor musun?"

"Ben..." bakışlarımı kaçırıp koltuğun kenarında yaslı duran gitarı aldım elime. Kendi gitarımın rengine tezat, okulun malı olan beyaz renkli bu gitar, provalarda her gün kullanıyor da olsam kendi gitarım elimden gittiği için çok yabancı gelmeye başlamıştı bana.

"Babam..." ağlamamak için alt dudağımı dişlerken ona yaşlı gözlerimle baktım. "Gitarımı kırdı Cihangir, p-parçaladı. Un ufak oldu gitarım-" çenem titrerken elimdeki gitarı yine eski yerine bıraktım ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp yüzümü ellerimin arasına aldım. Gözlerimi sıkıca yumdum. Liseden önceki yaz canımı dişime takıp çalışarak kendi paramla aldığım, hayatta benim için en önemli şey olan gitarımı sınav notlarımı görünce kırmıştı babam. Gözümün yaşına bir kez olsun dönüp bakmadan hem de.

"Ege..." üzüntüyle mırıldandığında gözlerim ince bir şaşkınlıkla aralandı. Buna bu kadar üzülmemi, kahrolmamı aptalca bulur sanmıştım çünkü.

Omzuma dokunduğunda bakışlarımı ona çevirdim ve hafifçe büzülmüş dudaklarını ve belli belirsiz kızarmış yanaklarını gördüm.

"Hallederiz gitar işini, tamam mı Ege?" omzumu hafifçe sıkarak konuştuğunda alayla gülüp başımı iki yana salladım.

"Halletsek, başka gitar bulsak onu da kırar." dişlerimi sıktım. "Öyle dedi çünkü, 'Bu eve bir daha sanat sepet taşımayacaksın, oturacaksın eşek gibi çalışacaksın o masada.' dedi."

Cihangir kısa bir sessizliğin ardından konuşacak gibi olduğunda tekrardan ben söze girdim. Buna son anda pişman olsam da konuşmaya başlamıştım artık.

"Mühendis olmak istemiyorum ben, doktor olmak istemiyorum Cihangir." başımı hırsla iki yana salladım. "Şarkı söylemek istiyorum, gitar çalmak istiyorum, müzik yapmak istiyorum amına koyayım." önümdeki tabureye küçük bir tekme atmıştım ama zaten çok hafif olduğundan oldukça uzağa savrulması bir süre duraksayıp taburenin durmasını beklememe sebep oldu.

"Beni müzik yaşatıyor." bu sefer her hareketimi ilgiyle izleyen gözlerine bakarak konuştum. Bakışlarım, gözlerine çıkmadan önce ben tabureye tekme attığım zaman refleksle havaya kalkan ellerinde oyalanmıştı. "Anlıyorsun, değil mi?"

"Anlıyorum Ege." Anlamadığını biliyordum.

"Konservatuvara gideceğini biliyorum, yalan söyleme Cihangir." sinirle güldüm. Her şeye sahip olmasına, hep bu kadar pozitif ve mutlu olmasına sinir olmuştum yıllardır, dokuzuncu sınıfta bana yanlışlıkla çelme takması tabi ki bahaneydi. Bu siktiğimin herifi doğuştan her şeye sahipti. "Anlamıyorsun beni."

"Ben-"

Burnumdan çıkan 'hıh' sesiyle güldüm.

"Sen?"

"Ailenin onayına ihtiyacın yok." az önce söyleyeceği şeyden vazgeçip konuştuğunda bakışlarımı milyonuncu kez kaçırıp omzumu silktim. "Hayatın, senin. Sen yaşayacaksın. Ömrün boyunca nefret ettiğin bir şeyi yapamazsın. Eğer gerçekten bu işi istiyorsan Ege, savaşacaksın. Boyun eğmeyeceksin, 'Tamam babacığım.' demeyeceksin. Onlara kızmanı söylemiyorum, onlar sana iyilik yaptıklarını sanıyor ama...Senin geleceğin çok parlak Ege. Öyle olduğunu bilmesem sana bu konuşmayı yapmak yerine mühendisliğin ne kadar keyifli olabileceğinden, ne kadar iyi para getirdiğinden bahsediyor olurdum şu anda." daha önce parça parça da olsa farklı insanlardan dinlediğim bu cümleler onun dudaklarından döküldüğünde kulaklarım gıdıklandı sanki, karnım sancılandı sonrasında da. İstediğinde ne kadar ciddi olabildiğini görmek mi yoksa harfi harfine doğru olan konuşması mı beni etkilemişti bilmiyorum ama kalp atışlarım hızlanmıştı.

"Tabi ki mühendis olmayacaksın, tabi ki doktor olmayacaksın Ege." başını alayla gülerek iki yana salladı. "Bu melek gibi sesle ne mühendisliği ne tıbbı Allah aşkına?" çekingen karakterinin konu birine destek olmak olduğunda bu denli değişmesi çok ilginç gelmişti. "Tanrı seni şarkı söylemen için yaratmış. Bu yüzden aramıza yollamış ve sen gidip kablolarla falan mı uğracacaksın?" güldü. "Yok öyle bir şey."

Bakışlarımı ona kaldırıp dudaklarımı dişlemeye başladım. 

"Yok, değil mi?" 

"Yok." dudaklarını ve ardından yanaklarını geren gülümsemeyi gördüğümde başımı yavaşça eğdim. Yanaklarımın yanmasına anlam veremezken ellerimi yüzüme götürmüştüm. Konuşmasından gerçekten çok etkilenmiştim sanırım.

"Yok..." sessizce mırıldandım. Yok.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

baterist (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin