4

241 26 40
                                    

Elyas&Taha-Gece Mavisi

Jeonghan

Canım yanıyordu ve bunun sebebi ise beni en iyi tanıyan insandı. Tamam kendince haklı olabilirdi ama beni ne kadar yaraladığını bildiği konudan vurmamalıydı. Herkesten beklerdim ama ondan asla beklemezdim. Beklemediğin yerden gelirmiş canını en çok acıtan darbeler.

Hem Cheol hem de Sunwoo gideli neredeyse 5 saat falan olmuştu ben hala aynı yerde ağlıyordum. Shua'da gelmemişti hala. Gelse de beni böyle görsün istemiyordum. Bu şekilde parçalanmış şekilde. Tabi bu aralar istediğim şeyler olmadığı için kapının açılmaya çalışılmasıyla kapı sertçe sırtıma çarptı.

Acıyan sırtımla hafifçe yerde kaydım. Kapı açıldığı gibi Shua yanıma çökmüştü. Sanırım olanlardan haberi vardı. Ya da yoktu hiçbir fikrim yoktu bu konuda. Bana sarılan kollara bıraktım kendimi. Ağlamaktan içim çıkmıştı. Nefes almakta da zorlanıyordum ama bir türlü ağlamayı da kesememiştim.

-Nefes al Han nefes al hadi

Nefes almak bile canımı acıtıyordu. Aldığım nefes ciğerlerimi yakıyordu.

-Han çok zor nefes alıyorsun sakinleşmen lazım. Kaç saattir burada böyle oturuyorsun ki? Bembeyaz kesilmişsin. Tanrım lütfen ölme tamam mı? Kaybedemem seni.

Benim için bu şekilde endişelendiği için ve onu bu şekilde üzdüğüm için kendimden bir kez daha nefret ettim. Hep ona bir sorun çıkarıyordum. Belki de Cheol haklıdır. Küçük sorunlu bir çocuk gibiyimdir.
Zorlukla kendimi Shua'dan uzaklaştırdım.

-H-hep sana s-sorun çıkarıyorum. K-küçük bir çocuk gibiyim. O y-yüzden bırak b-beni.

Dedim hıçkırıklarımın arasından. Duyduğu cümle ile donup kalmıştı. Yanlış bir şey söylememiştim ki. Her zaman ona ve diğerlerine sorun oluyordum. "Han hasta o yüzden plan iptal. Han orada yiyemiyor başka yere gidelim. Han şunu sevmiyor yapmayalım. Han bunu sevmiyor o yüzden yapmıyoruz."

Hep bu şekilde bir şeyler oluyordu planlar yapıldığı zaman. Hiçbir şeyden memnun olmayan küçük bir çocuk gibiydim. Kim böyle bir insanla arkadaş olurdu ki? Neden bana hala katlanıyorlardı ki? Ben olsam bana katlanamazdım.

Ben bunları düşünürken gelen sert bir tokatla kafam sağa savrulmuştu.
Tokatın yaktığı yere elimi götürdüm. Bana sinirli gözlerle bakan Shua'ya baktım. Niye sinirliydi ki? Yine kızdırmıştım işte onu.

-Kim sana bu salakça şeyleri söyledi bilmiyorum ama sen küçük bir çocuk değilsin Han. Sen benim en yakın arkadaşımsın ve seni bu şekilde parçalanmış şekilde görmek istemiyorum. Gözümün önünde kriz geçiriyorsun ve ben ne yapacağımı bile bilmiyorum. Ne ara bu kadar uzaklaştık seninle? Ben eskisi gibi olmak istiyorum o yüzden lütfen lütfen eskisi gibi olalım. Neler oldu bilmiyorum ama seni üzen şeyi yok etmek için elimden geleni yaparım. Zamanında senin benim için yaptığım gibi.

Kesilen hıçkırıklarım düzensiz nefeslere dönmüştü. Yavaş yavaş kendime geliyordum sanırım.

-S-shua kalk hasta olucaz. Niye yerdeyiz ki?

Kalkmaya çalıştım ama ne zamandır oturuyorsam ayaklarımı hissetmiyordum. Tekrar güçsüz bir şekilde yere oturmuştum. Beni kendine çeken kollarla kafam Shua'nın omzuna çarptı.

-Shua.

-Han ne olursa olsun ne yaparsan yap asla ama asla bana sorun olmuyorsun tamam mı? Bu düşünceye nerden kapıldın bilmiyorum ama çok saçma bir düşünce. Hem sorun olsan ne olur ki sonuçta sen hala benim en yakınım Han'sın. Bugün bir şeyler olmuş bunu senin bu halinden anlayabiliyorum ama bana anlatman için seni zorlamayacağım. Kendini biraz daha iyi hissettiğin zaman seni dinlemek isterim.

I'M NOT A FRİENDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin