Chase atlantic-Meddle about
Jeonghan
Duyduğum soru ile donup kalmıştım. Böyle bir soru beklemiyordum özellikle Shuadan.
Nefes almadığımı farkedip derince bir nefes aldım. Nasıl cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Çünküsü de yok bilmiyorum yani cevabım ne. Cheol ile uzun zamandır arkadaşız ama hiç birbirimize karşı o tarz davranışlarda bulunmamıştık.-Sorunu cevaplamadan önce sen neden böyle bir şey düşünüp sordun ki?
-Çünkü sana olan bakışlarını görüyorum. Ayrıyetten senin de ona karşı olan davranışlarını görüyorum. Cheol sana orada azıcık soğuk yaptı diye neredeyse ağlayacaktın. Veya en büyük örneği senin moralin bozukken biz bile düzeltmiyorken onun sadece senin yanına oturmasıyla yüzün gülmeye başlıyor. Tabi bu sadece senin için geçerli değil. Cheol de seni kampüste veya gittiğimiz kafede göremezse çıldırıyor. Sen gelene kadar nefes alamıyormuş gibi oluyor. Sen gelince ise her şey çözülüyor. Bak bunların bazıları normal arkadaşlar içinde geçerli ama bardaki olayda Cheol'ün seninle o şekil dans etmesi ve senin onunla dans ederken aşırı huzurlu gözükmen bunlar hepimizin kafasında soru işaretleri oluşturuyor.
Dedikleri beni sert bir duvara çarpmıştı. Ben bunları hiç farketmemiştim. Gerçekten birbirimizi bu kadar etkiliyor muyduk yani. Cheol her zaman bana böyle davrandığı için veya her zaman böyle baktığı için hiç bu şekil düşünmemiştim.
Darmadağın olan düşüncelerimle koltuğa iyice gömüldüm. Daha fazla konuşmayacağımı anlayan Shua sessizce arabayı sürmeye devam etti.Bu konu hakkında düşünmem gerekiyordu. Eğer öyle bir şey varsa da kendim için tabikide bu hislerden kurtulmam gerekecekti. Onunla arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyordum. Onu kaybetmeyi göze alamazdım. Bu yüzden bu konuda daha dikkatli olmalıydım.
Yavaşlayan araba ile eve geldiğimizi anlamıştım. Shua arabayı park ettikten sonra hızlıca arabadan çıktım. Cebimdeki anahtarla evi açıp koşarak odama gittim. Hemen uyumam lazımdı yoksa bugün bir türlü bitmeyecekti.
Üstümü değiştirip kendimi yatağıma bıraktım. Zaten dağınık olan saçlarımı elimle iyice dağıttım. Keşke saçlarımı dağıtabildiğim gibi kafamdaki düşünceleri de dağıtabilseydim. Grupta Cheol ile her zaman daha yakın olan ben olmuştum. Çünkü bir ara yurtta kaldığımız zamanlar ikimiz karşılıklı odalarda kalıyorduk ve ikimizde dizi izlemeyi çok seviyorduk. Ortak sevdiğimiz diziler olduğunu benim The office hakkında verdiğim siparişin ona gitmesiyle öğrenmiştik. The office aracılığıyla onunla arkadaş olmuştuk ve The office dizisini beraber kaç kere izlemiştik kim bilir. Onunla vakit geçire geçire birbirimize iyice alışmıştık.
Ben kitap okumayı çok seven bir insanım. Her türlü kitabı okurum ama favorilerim aşk konulu olanlar özellikle soft bir şekilde işlenen aşklar hep favorim olmuştur. Okuduğum kitapları anlatacak birisi yoktu o zamanlar çevremde. Sanki Cheol bunu hissetmiş gibi günün birinde şey demişti "Okuduğun kitapları anlatmak istersen dinlerim. Çok okumasamda senin okuduğun kitabın kötü olma olasılığı yoktur"
O gün çok mutlu olmuştum. O zamandan beri bazı zamanlar ona giderim ve okuduğum kitapları anlatırdım ona. Bu bizim gizli bir etkinliğimiz gibi bir şeydi. Bana karşı aşırı sıcak birisi ve bu çok özel hissettiriyor.Cheol dışardan soğuk görünse de aslında etrafındaki insanları çok önemsiyor sadece çok belli etmiyor. Yapısı onu tanıdığım zamandan beri böyle. Ama soğuk görüntüsü ona ayrı bir hava katmıyor değil şimdi. Kesinlikle o soğuk görüntüsüne düşen kızlar vardır ki. Her daim ona yürüyen birileri olmuştu ama o her zaman bir şekilde reddetmişti.
Neden reddettiğini sorduğumuz zamanda onlara vakti olmadığını söylemişti. Ama bir nevi onlarla çıkmaması iyiydi.Ben şimdi niye böyle düşündüm ki?
Yan dönerek kafamı yastığa bastırdım. Uyumam gerekiyordu çünkü yine salakça şeyler düşünmeye başlamıştım. Gözlerimi kapatıp uyumak için çabalarken ard arda gelen bildirimle elimi telefonuma attım.Biri bugünkü baterist olan Sunwoo'dandı diğeri ise Cheol'dendi. Elim direkt Cheol'ün mesajına gitmişti.
Cheoll:Yarın bana gelip kitaplarını anlatmaya ne dersin? Hem ne zamandır beraber yalnız vakit geçirmiyorduk hem de biraz dertleşiriz.
Hızlanan kalbime şaşırıp titreyen ellerimle mesaja cevap verdim.
Han:Olur gelirken almamı istediğin bir şey var mı ?
Cheoll:Sadece sen gelsen yeterli başka bir şeye ihtiyacım yok.
Her zamanki mesajlaşma şeklimizdi ama Shua'nın dediklerinden sonra artık bu mesajlar hiçte normal gelmiyordu. Mesajı okuyup Sunwoo'nun mesajını açtım.
Sunwoo:Hey selam eğer müsait isen yarın beraber bir şeyler yapalım mı? Haftaya kadar bekleyemeyecekmişim gibi hissettim.
Han:Üzgünüm Sunwoo yarın için bir planım var ama ondan sonraki gün eğer o zamanda sen müsaitsen bir şeyler yapabiliriz.
Sunwoo:Tamam sıkıntı yok ve senin i için her zaman müsait olabilirim bunu dert etmeden istediğin vakit benimle buluşmak isteyebilirsin.
Sunwoo'nunda mesajını okuyup telefonumu kapattım. Dedikleri aşırı hoştu. Aşırı hızlı atan kalbimle ve titreyen vücudumla kafamı tekrar yastığa gömdüm. Beni kimin bu hale getirdiğini anlamam lazımdı ama kafam bir yarım saate göre daha çok karışmıştı. En iyisi akışına bırakmak yoksa işler iyice mahvolacaktı ama tek bildiğim şu kafa karışıklığı işini hızlıca halletmem gerektiğiydi.
Helloooo yeni bölümle buradayım. Han'ın kafa karışıklığını biraz daha iyi yansıtmak istedim ama tam istediğim gibi olmadı gibi hissediyorum. Diğer bölüm bu kafa karışıklığını hemde duygu karışıklığını yansıtmaya çalışacağım. Diğer bölüm bakalım neler olacak eğer öneriniz varsa da okumak çok isterim.
Hepinizi öpüyorum kocaman
ʕっ•ᴥ•ʔっ♡(> ਊ <)♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M NOT A FRİEND
FanfictionEn yakın arkadaşınıza aşık olduğunuzu fark ettiğinizde ne yaptınız? Çünkü ben şuan ne yapabileceğimi bilmiyorum