Adam yüzüme bir yumruk darbesi daha indirdiğinde yüzümün acıdan sızladığını hissedebiliyordum. Ama o kadar fazla kafama darbe yemiştim ki beyin sarsıntısı geçirdiğime neredeyse emindim. Yine de açık olan gözümle ona gülümseyerek baktım. Bir süredir aynı ara sokakta bana cevaplamadığım soruyu soruyordu.
"Bana cevap ver!" Sinirle mideme tekme attığında boğuk bir şekilde kıkırdadım. Lanet herif yüzünden midemde mor bir iz çıkacaktı kesin. Kesilen nefesimi toparlamak için derin nefesler aldıktan sonra ona aynı bakışlarımı yolladım. Konuşmaya pek niyetim yoktu ve bunu anlamasını bekliyordum ama adam geri zekalı olmalı ki beni anlamıyordu.
"Sana cevap vermediğimi ne zaman anlayacaksın?"
"Belki de işe yaramayan o dilini kesmeliyim hm?"
Beni korkutabilecekmiş gibi yaklaşması kaşlarımın havaya kalkmasına sebep oldu. Bundan korkacağımı sanıyorsa büyük yanılıyordu.
"Bunu bir dene ve sana daha sonra neler yaptığımı izle."
Kafamı çevirdiğimde bize doğru gelen Changbin ve adamlarını gördüm. Açıkça sinirli görünüyordu. Nedeni belki de çocukla alakası olduğundandı, bilmiyorum. Şu anda pek düşünebildiğim söylenemezdi. Kafam bulanıktı. Derin bir nefes aldıktan sonra adamların beni bırakmasıyla yere yığıldım. Kemikleri kalkamayacak kadar güçsüz hissettiriyordu. Bitmiş gibiydim.
Doğrusu yemediğim güzel dayağı bu adamdan yemiştim. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattığımda birkaç adım sesi yanıma gelmiş, yüzümü kontrol ediyor gibiydi. Birkaç yumruk sesi, acı dolu bağırışlar ve devamı biraz bulanık. Ne olduğunu bilmiyorum ama yeterince başımın zonkladığını hissedebiliyordum.
∆
Uyandığımda nefes nefeseydim.
Yine aynı kabusu görmüştüm. Annem... Birkaç damla sıcak gözyaşı yanaklarımdan döküldü. Çocukluğumun en büyük travmasından biriydi. Annemi gözümün önünde kaybetmiştim. Elimden kayıp gitmiş, son kez hissetmiştim elinin sıcaklığını. Son gördüğüm andı bir takım adamların onu benden sürüklemesi.
Sonrası birkaç el silah atışıydı. Ne olduğunu asla öğrenememiştim. Sadece babamın değiştiğini ve beni kuklası olarak yetiştirmeye başladığını tam olarak biliyordum. Odanın dışından gelen adım sesleri aceleciydi. Kapı bir hışımla açılmış, sıcak kollar etrafıma sarılmıştı. Uyumaktan bu yüzden nefret ediyordum.
Çünkü her ağlayarak kalktığımda bildiğim tek şey beni saracak sıcak kolların olmayacağıydı. Oysa şimdi bir seri katil kollarını bana sarmıştı. Yutkunup kendime gelmeye çalıştığımda parmakları yüzümü bulmuştu. Zorla kendisine bakmamı sağladıktan sonra pişmanlık dolu gözleriyle bana bakmıştı.
Siyah keskin gözler pişmanlık ve korkuyla doluydu. Nedenini bilmiyordum. Anlamlandıramıyordum.
"Senden hem özür dilerim Chan hem de teşekkür ederim."
Ağlamam kesildiğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. "Neden benden özür diliyorsun? Teşekkür ne için?" Sadece gülümsediğinde beni yataktan kaldırmış tanımadığım evde merdivenlerden aşağı indirmişti. Birkaç gülüşme sesiyle tezahürat sesi kafamı karıştırıyordu. Buraya nasıl gelebilmiştim? Changbin'in evi olduğunu düşündüğüm yer. Aslında onun gibi kokuyordu.
Yanı bala bunu anlamamıştım.
"Chan hyung!"
Dört beden bana doğru koşup sarıldığında karşılık vermiştim. Küçük yamyamlarım ayaklarıma tutunuyor, Jeongin ise kafasını omzuma gömüyordu. "Hey ben iyiyim. Benim için üzülmenize gerek yok ayrıca Changbin'e karşı tarafın halini sorabilirsiniz." Çocuklar benim adımı bağırırken Jeongin gözyaşlarını silip omzuma vurmakla yetinmişti.
Gülerken gözüm arkada suçlu bir şekilde duran küçük çocuğa takılmıştı. Güzel büyük gözleri dolmuş, büyük ihtimalle dağılmış yüzümde dolaşıyordu. Gülümseyerek yanına ilerlediğimde önünde eğildim. O kadar tatlı bir görüntüsü vardı ki. "Merhaba küçük dostum." Bana bakarak gülümsediğinde yere oturup onu kendime çektim.
"Sana daha önce çok cesur olduğunu söyleyen oldu mu-"
"Haruki."
İsmine gülümsedikten sonra saçlarına küçük öpücükler kondurdum. Gerçekten tatlı bir veletti. Ellerini omuzlarıma koyduktan sonra yüzüme baktı. "Merak etme Haruki gayet iyiyim. Yalan söylemeyeceğim biraz ağrıyor ama diğer adamları görmelisin." Bu dediğime kıkırdadığında beklemediğim bir şekilde bana sıkıca sarılmıştı.
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim."
Onu kendime bastırıp saçlarını okşadım. "Önemli değil dostum." Onu kendimden uzaklaştırıp kırmızı burnuna dokunup serçe parmağımı ona yaklaştırdım. "Sırrımı güvende tutman için bir söz almam gerekiyor." Kıkırdayıp küçük serçe parmağıyla parmağımı sarmış, baş parmağını buluşturmuştu.
"Hadi çocuklar uyuma vakti."
Changbin yanımıza gelip Haruki'yi kucağına aldığında sızlanmasına kıkırdadım. Bu konuda doğruyu söylüyordu. Bu yüzden Jeongin ve yamyamlarımı kucağıma alıp Hyunjin adındaki adamın gösterdiği odalara götürdüm. Hepsinin alnını öpüp yataklarına yatırdıktan sonra aralık kapıya gidip sessizce Changbin ve Haruki'ye bakmaya başladım.
Changbin yanında yatmış elinde tuttuğu kitabı okuyordu. Bu sırada da değişik hareketler yapıyor, gülüyordu. Açıkçası ne olduklarını bilmesem bile oldukça tatlı gözüküyorlardı. Buna gülümsediğimde Haruki'nin kapanan gözleri gitmem için bir işaretti. Merdivenlere doğru ilerlediğimde duyduğum kelime duraksamama neden olmuştu.
"Baba!"
∆
akıllanmıyorum dşoıjgaoıdsjgşsıdj
yine tam yerinde bıraktım nihahahhaha
okuyucuların mod;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tag, you're it, binchan
Fanfic"1...2...3... Ve işte buradasın!" Polis Dedektif Bang Chan ve onun baş belası 'sırların adamı' Seo Changbin. 19.04.23