10

174 28 16
                                    


Doğru duymuştum. Yanlış duymak istediğim bir şeyi doğru duymuştum. Seo Changbin... Evli miydi? Ve bir çocuğu vardı. Sonunda kendime geldiğimi hissettiğimde adımlarımı atıp dış kapıya doğru ilerledim. Öğrendiğim yeni bilgi pek iyi gelmemişti, üstüne üstlük kabusumdan sonra uyuyamayacağımı biliyordum. 

Dışarı çıktığımda arkamdan gelen adım seslerini umursamadım. Her kimse umarım hemen giderdi. Çünkü kimseyle konuşmak istediğimi pek sanmıyordum. Seri katil olarak suçlanan bir adamla flört etmiştim. Yetmedi onun bilmediğim çocuğu için dayak yemiştim. Belki de evliydi ve ben karısını aldatmasına sebep olmuştum.

Ya karısı öğrenir, boşanmak isterse?

O zaman çocuğu elinden alabilirler. Çok aptalsın Chan! Saçlarımı çekiştirirken büyük evden dışarı çıktım. İleride bir yerde herhangi bir yer varsa kafa dağıtmama yardımcı olabilirdi. Bu yüzden adımlarımı hızlandırıp herhangi bir yer aradım. Benim oturduğum yerin aksine oldukça tenha ve aralıklı evler bulunuyordu. Çoğunun zengin evi olduğundan bahsetmiyorum bile. İleride terk edilmişe benzeyen bir park gördüğümde adımlarımı hızlandırdım.

Boş görünüyordu. Keşke kalbim de en az burası kadar boş, sessiz ve cansız olsaydı. Ama değildi. Saçlarımı birkaç kere daha çekiştirdikten sonra salıncağa oturup cebimde bir tane taşıdığım sigara dalını titreyen ellerimle dudaklarımın arasına koydum. Normalde kesinlikle içmezdim. Çünkü annem sigaradan nefret ederdi. Babam her dumanı içine çektiğinde bundan nefret eder, benim önümde kavga etmemek için susardı.

Çakmakla zar zor yaktığım sigaradan derin bir nefes aldım. Aldığım nefesle ağzıma dolan acı duman öksürmeme sebep olmuştu. Bir keresinde çok gençken babamın haberi olmadan arkadaşımla içmiştim. Daha sonra ağzıma sürmemiştim. Yine de kötü alışkanlıkları tekrar ettiren olaylar hayatımda var olmaya devam ediyordu. Bu sefer sigaradan daha sakin bir nefes aldım, belki de doğru yapmıyordum. Sonuçta örnek olmam gereken çocuklar vardı.

Jeongin'i sahiplenen tatlı kadın kardeşlerini de almaya ikna ettiğimde geçimlerini sağlamak benim işim olmuştu. O ve küçükleri seviyordum. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştiğinde bunu da atlatacağımı düşündüğüm için sigarayı parmaklarımla söndürüp çöpe fırlattım. Aldığım duman bana bir süre yeterdi. Umudum esen tatlı rüzgarın pis kokusunu alıp götürmesinden yanaydı. Yanımda bir hareketlilik olduğunda bakışlarımı oraya çevirdim. Yüz çerçevesi oldukça keskindi.

Ama yaşı oldukça fazla görünüyordu. Göz altı torbaları katman katman olmuş, bakışları hayattan çok bir şey beklemediğini belli eden parıltıları taşıyordu. Kaşlarımı çattığımda bana bakıp gülümsemişti. "Ona daha çok benziyorsun." Puslu sesi kulağımı doldurduğunda ciğerlerinin kötü durumda olduğu belli oluyordu. Hafif hırıltı çıkardıktan sonra kaşlarımı çattım. "Affedersiniz sizi anlamadım bayım."

"Anlaman için erken küçük kurt." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yumruklarımı sıkmaya başladığımı fark etmemiştim. Bir tek annem bana öyle söylerdi. Ve bunu ne zaman bana söylese mutlaka ucunda bir sır olduğunu da belirtirdi. Ama hiçbir zaman tam olarak anlatmamıştı. Yutkundum. "B-bu..." Konuşmak istediğimde bütün kelimeler boğazıma takılmıştı. "Çok özel birisi bana söyledi evlat."

Gözlerim yanarken öfkeli yaşlarımı tutup gökyüzüne bakmaya başladım. Birden yanımda biten bu yaşlı adam kimdi bilmiyordum. Bilmek istesem de söyleyeceğini sanmıyordum. "Umarım beni affedersin Chan." Daha sonra yanımdaki salıncaktan kalktı. Elime bir zarf tutuşturup saçlarımı nazikçe okşadıktan sonra bana son kez gülümsemiş, karanlık gecede yanan araba ışıklarına doğru ilerlemişti.

Neler oluyordu? Zaten lanet olası hayatım bir kabustan farksızdı. Bir de üstüne gizem mi eklenmişti? Ne güzel! Nefesimi verdikten sonra kendimi salıncakta ileri geri sallayıp gökyüzüne bakmaya başladım. "Beni duyuyor musun anne?" Titrek bir sesle sorduğum soru kalbime büyük bir darbeydi. "Eğer duyuyorsan, seni çok özledim. Sadece bilmeni istiyorum." Yanağımdan aşağı birkaç yaş aktıktan sonra ayağa kalktım. 

Yorgun hissediyordum. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Hoşlanmaktan daha fazlası olduğunu düşünmeye başladığım adam belki de evliydi. Bu da her canım sıkıldığında gitmek istediğim duraktan silmek zorunda olmam gerektiği anlama geliyordu. Her ne kadar istemesem bile... Derin bir nefes alıp ellerimi ceplerime soktum. Kim bilir belki bir gün bu engelleri de aşardım. Tanrı mutlu olmama izin verirken gelecekteki ben geçmişi izlerdi.

Bilmiyordum. Sadece tahmin etmek de bir boka yaramıyordu. Kalbim kocaman bir boşluk gibi hissettirirken yavaş yavaş geldiğim yolda ilerlemeye başladım. Elimde duran zarf her adımıma ağır geliyordu. Merak duygum vücudumu terk etmişti. Yine de bulduğum ilk yalnız anda bakacaktım. Ayağımı sürükleye sürükleye yolda ilerlerken yavaş yavaş tenha alan azalmış, koşarak kaçtığım yere beni geri getirmişti. 

"Chan!" Vücuduma sarılan sıcak kollar kalbimde filizlenen ağaca can suyu dökecekken ayağımla ezdim onu. Buna izin veremezdim. Sarılmasın karşılık vermediğimde geri çekilip avuç içleriyle yanaklarımı sarmıştı. Büyük ihtimalle gözlerim kızarmış, gözyaşlarım yanaklarımda izini bırakmıştı. Yine de umurumda değildi. Bu yüzden ona parıldayan gözlerimle baktım. Gecede asılı yıldızlara sahip bir gökyüzüydü çünkü o. İstemesem de parlardı gözlerim ona bakarken.

"İ-iyi misin? Seni merak ettim-"

Zor olsa da kendimi bir adım geri çekmeyi başardım. Gözlerim gözlerinden ayrılırken çok üşüdüm ama yine de bakışlarımı yere sabitlemeyi başardım. "Ben iyiyim Changbin. Endişen gururumu okşadı ama dinlenmek istiyorum." Yanından geçip gittiğimde dudağımı ısırmak zorunda kaldım. Çünkü hıçkırıklarım ağzımdan dışarı çıkmak için beni zorluyordu. Senden vazgeçmiyorum Seo Changbin. Sadece düşünmek için zamana ihtiyacım var, beni affet.


olaylara giriş yapıyoruz h.o

o

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
tag, you're it, binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin