regulus telaşlıydı.
yoktu işte, bulamamıştı. pekâlâ küçük olmayan şato da sadece sesini bildiği bir kızı arıyordu, imkansızı deniyordu resmen.
bazen oturup bu olanlar hayal gücümün bir oyunu mu diye düşünüyordu. her gece yalvardığı tanrı ona ses vermiyordu, gerçi tanrı olsaydı bu olanlara izin verir miydi?sakin kalmak için verdiği uğraşları oturduğu o karanlık köşe bilirdi.
oturduğu koltukta başını arkaya bıraktı, gözlerini yumdu. içinde ağlama isteği uyandıran o kızı ya bulmak ya da unutmak istiyordu. en çok bulmak istediğine emindi gerçi. gökyüzünde bütün olan aya baktı, aslında sadece gölün içinde gözüken yansımasına. "black." ona doğru gelen son sınıf öğrencisi evan'a döndü. "bu sana aitmiş." eline bir kağıt tutuşturup yanından geçen evan'a görmese bile başını salladı. çatılı kaşları ile elinde ki kağıt parçasına baktı, içinde eğik bir yazıyla "seni bekliyorum, aynı yerde."
hışımla yerinden kalktı, âşk bekletilmekten hoşlanmaz. sonra güldü düşündüğü şeye. ne aşkından bahsediyordu, daha kızın ismini bile bilmiyordu. bu düşünce adımlarını hızlandırdı, ortak salondan attı kendini.
kafasında ki bütün kötü düşünceleri yok etti, en azından çabaladı. midesi bulanıyordu halbuki akşam yemeğini kaçırdığından midesi boştu. derin bir nefes aldı. karanlığın içine karıştı ve hızlı adımlarla aşina olduğu yere doğru ilerledi.
"geldin."
"istedin."
"haklısın evet." kıkırdadı. "bana dediğin şeyi düşündüm regulus, beni tanımalısın." kenara kayıp yanında ki yeri gösterdi. tereddüt etmeden oturdu çocuk. istediği şey buydu elbet, şuan dünyanın hatta evrenin en mutlu insanı olması gerekiyordu. olamadı, gülümseyemedi. sustu öylece, zihni ona zora sokuyordu ve çıkışı bulacak kadar cesur değildi. küçük bir çocuk gibi ayaklarını kendine çekip dizine kafasını dayadı ve onu bekledi.
"sen sorsan ve ben anlatsam olur mu? her şeyi bir araya toplayamıyorum." kız gözlerini diktiği gölden kaldırıp çocuğa baktı. regulus kafasını kaldırmak zorunda hissedince ayaklarını geri uzattı ve onayladı.
"seni burada ilk gördüğüm gün ağlıyordun değil mi?" kızdan cevap gelmesini bekledi ama kısa bir süre sessizlik oluştu. ikisi de sustu ta ki kız yine kıpırdanıp cebinden paketi çıkarasıya kadar. bir dal aldılar ikisi de, birlikte yaktıkları üçüncü dal sigara ve ölüme doğru birlikte attıkları üçüncü adım.
"ağlamayı sevmiyorum, zayıflık." dumanı eliyle savuşturdu. "ama bazen, ama bazen öyle bir şey oluyor ki en saçma bir konuda bile gözlerim doluyor. üçüncü senemden beridir buraya gelip içimi dökerim ben, bir dal yakmadan da kalkmam." dedi kız, sonra da aklına bir şey takılmış gibi konuştu. "ilk ismimi soracaksın sanmıştım."
"öyle yapacaktım ama uzun zamandır düşündüğüm buydu. lakin şimdi soracağım soru o. "
"hatırlıyor musun regulus? üçüncü sınıfa giderken bir aşk mektubu gelmişti sana."
"elbette, her zaman bir aşk mektubu almadığım için unutmam pek mümkün değil. ayrıca yanılmıyorsam bu sadece benim ve barty'nin bildiği bir konu. sen nereden bilebilirsin?" şaşkınlıkla konuştu çocuk.
"onu yazan bendim."
"ne?"
"duydun dediğimi, bir şeyi iki defa tekrar etmekten hoşlanmam." silkelenip ayağa kalktı. bu sefer çocuğa elini uzatmadan devam etti karanlığın içine doğru.
"hâlâ ismini söylemedin." regulus arkasından ilerlerken bağırdı. yine sessizlik çöktü. şatonun girişinde kız arkasına doğru bakarak konuştu.
"Estela Da Silva."