"Hahahahaha!!! Siz beni yenemezsiniz!!" diye bağırdı siyahların içindeki adam.
"Douglas! Bu kadar yeter, zaten herkesi öldürdün!" diye cevap verdi beyazların içindeki kadın.
"O zaman sen niye hayattasın, Luna?!"
Douglas'ın elinden siyah bir çubuk fırladı. Luna yanındaki kayanın arkasına saklandı. Nefes nefese ve gücü tükenmek üzereydi. Son 36 saattir aralıksız Douglas'la savaşıyordu. Açlık ve susuzluk sınırına ulaşmıştı. Douglas'ın elinden tekrar bir siyah çubuk çıktı. Arkasına saklandığı kaya parçalandı. Ulaşabildiği en yüksek hızla başka kayanın arkasına doğru koştu. Tam kaya ulaştığında başının arkasından siyah bir çubuk daha geçti.
"HA? Yavaşlıyorsun, Luna!"
Bu adam onun iyice sinirlerini geriyordu. Ayağa kalktı ve elinden beyaz bir çubuk çıkmasını sağladı. Hemen ardından kayanın arkasına tekrardan saklandı. Ateşin Koruyucusu öldüğünden beri böyle devam ediyordu. 6 Büyük Elementin Koruyucularından ikisi kalmıştı. Işığın ve Karanlığın koruyucusu. Luna onu yenmek zorunda olduğunun farkındaydı. Ancak tek başına yapamayacağının da farkındaydı. En kötü durumda bile dinlenmeye ihtiyacı vardı. Hareketleri ve kontrolü zayıflıyordu. Başka seçeneği olmadığına karar verdi. Diğer element koruyucularını bulmalıydı.
Derin bir nefes aldı, arkasında saklandığı kaya parçalanmak üzereydi. Douglas'ın sürekli saldırılarına karşı koyamıyordu. Ayağa kalkıp başka kayanın arkasına koşmaya başladı. Tam kayanın arkasına geçerken baldırındaki acıyla dizlerinin üstüne çöktü. Ayağına doğru kayan ıslaklığı hissediyordu. Yeniden derin bir nefes aldı. Bütün gücünü toplayıp avcunda kocaman bir ışık topu oluşturdu. Acıya aldırmamaya çalışarak ayağa kalktı ve ışığı Douglas'ın etrafına sardı. Çok güçlü bir kalkan değildi, onu sadece kısa bir süre tutabilirdi. Arkasını döndü ve koşmaya başladı.
"Kaçabilirsin ama sadece şimdilik!! Seni eninde sonunda bulup öldüreceğim!!"
Koşmaya devam ederken arkasına bakmadı. Sadece başını eğip baldırına baktı. Kanayan üç tane çizgi... İzi kalacak üç çizgi. Kapüşonlu pelerininin kapüşonunu taktı ve kendini Syrga'ların duvarlarının arkasına attı. Artık hiçbir şeyden haberi olmayan insanların dünyasındaydı. Douglas'ın yerini öğrenmek için öldüresiye işkence edeceği insanların dünyası...
Gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Son iki günü çok ağır ve çok saçma geçmişti. En sevdiği, düşünmeden ailem diyeceği insanlar ölmüş, onlardan biri de ihanet etmişti. Şimdi o gittikten sonra burada olacaklar için kendini suçlun hissediyordu. Elleriyle gözyaşlarını silerken kafasının içinde bir gürleme duydu. Sonra Douglas'ın sesi kulaklarında çınladı.
"Git, bul Koruyucularını! Ne sen, ne onlar beni yenemezler! Benimle savaşmaya geldiklerinde korkmuş kediler gibi kaçışacaklar! Hahahahaha!!!"
Birden bütün vücuduna bir ürperti yayıldı. Yanağından aşağıya doğru bir damla ter süzüldü. Koşa koşa şehrin dışına çıktı. Dağların tepesine doğru giderken bir çığlık feryat etti. Bulunduğu yere çok yakın bir şehir biliyordu. Oraya doğru koşmaya devam etti. Kestirmeden gitmek için ağaçların arasından geçmeye başladı. Ayağı yerdeki taşa takılınca aşağıya yuvarlanmaya başladı.
Yüzü kan içinde, bütün vücudu kirlenmiş bir biçimde ayağa kalktı. Artık çok yavaş yürüyordu, bütün enerjisi tükenmişti. Biraz uzakta bir tane ev gördü. İki katlı, ahşaptan yapılmış, ilerisinde birkaç ev daha görünen bir villaydı. Eve doğru yürümeye başladı. Merdivenlere oturmak istiyordu. Kapıyı tıklattı ve en üstteki merdivene oturdu. Kapının açılmasını beklerken bütün dünyası karardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Koruyucuları: Onuncu Nesil
FantasiKaranlığın Koruyucusu diğer Koruyuculara savaş açtı. Elementler dağıldı. Işığın Koruyucusu elementleri toplamak için Karanlığın Koruyucusundan kaçtı.