" Affetmiyorum "

1.4K 129 70
                                    

Taehyung anlattıklarından sonra herkes düşüncelerine dalmıştı. Salonda çıkan tek ses duvarda asılı olan saatti. Bu büyük sessizliği bozan ilk kişi Namjoon oldu.

"Yani anneni ve babanı aynı kişi öldürdü. Amacı sadece aileni öldürmekti ama sen büyüdün ve şimdide senden intikam almak için senin sevdiklerine saldırıyor. "

Taehyung derin bir soluk aldı. Tüm gözler ona bakınca kurumuş dudaklarının üstüne dilini gezdirip konuşmaya başladı.

"Ve önce sizi şimdi ise sevgilimi hedef aldı. Bu yaptıklarına çok pişman edicem onu "

Hızla ayağa kalkan Taehyungla beraber herkes ayağa kalkıp Taehyung'un hareketlerini izliyorlardı.

"Ne yapmayı düşünüyorsun yine? "

Söze atlayan Jin yavaşça ayağa kalkıp kapıya yaklaştı.

"Sen düşün bizim çok işimiz var. Ha bu arada Jungkookla ilgilen. "

Herkes evden çıkmak için hareketlendi. Hyung haklıydı Jungkook'a özür borcum vardı.

Onları uğurladıktan sonra korumalara evin güvenliğini artırmalarını söyledim. Kapıyı kapatıp önce mutfağa gidip Jungkook için bir şeyler hazırlamaya başladım. İlaçlardan dolayı uyuyordu o uyanmadan güzel yemekler yapmam lazımdı. Duvarda asılı olan önlüğü giyinip buzdolabına ilerledim. Kapağını açıp göz gezdirdim.

Sebzeleri birbir tezgaha koydum. Ardından ellerimi yıkayıp işe koyuldum.

"Biri beni böyle görse tüm karizmam çizilir ya. Koca mafya mutfakta ha bir de önlükle yemek yapıyor... Ah sevgilim neler yapıyorsun bana böyle"

Kendi kendine söylenirken kestiği sebzeleri tavaya atıp pişirmeye başladı. Mis gibi kokmaya başlamıştı. Küçükken annesiyle yemek yapmayı severdi. Annesi mutfaktan hiç çıkmazdı. Saatlerce şarkı söyleyip mis kokulu yemekler yapardı. Zenginde olsak annem hep bana kendi yaptığı yemekleri yedirirdi.Bende o yemek yaparken onu izler, onunla yemek yapmayı öğrenirdim.

Tavanın altını kapatıp hazır yemekleri masaya koydum. Masa hazırdı, her şey tamdı. Jungkook geldiğinden beri mutfak mis gibi kokmaya başlamıştı. Annem öldüğünden beri asla mutfağa girmezdim. Asla bu kadar güzel kokular almazdım.

Mutfak tezgahına yaslanıp gözlerimi yere sabitledim. Aklımın  sildiği annemi hatırlamaya çalıştım. Zaman,önce yüzünü, sonra sesini en son ise kokusunu unutturdu. Önlüğü hızlıca çıkarıp sandalyenin üstüne fırlatıp mutfaktan çıktım. Hızlı adımlarla yatak odamın kapısına gelip yavaşça içeri girdim.

Yatakta ki bedene baktım. O kadar masum uyuyordu ki yeni doğmuş bebek gibiydi. Kapıyı kapatıp yanına yere eğildim. Çarşafın üstünde duran elini tutup defalarca öptüm. Elini o uyanana kadar bırakmayacaktım. Ayağa kalkıp biraz daha baktım ona. Annemi hatırlatıyordu. Bu masum beden, bu çocuk bana annemi hissettiriyordu.

Annem ruhunu taşıyor gibiydi. Belkide annem bana, Jungkook'u yollamıştı. Karanlığımın içine aydınlık olsun diye onu bana yollamıştı. Ruhumu iyileştirsin diye bana onu göndermişti.

Bir elimle, ilk tanıştığımız gün ki gibi önce dudağının üstünde ki çukura dokundum. Ardından o eşsiz benine. Yüzlerimizi yaklaştırıp dudaklarına hafif bir öpücük bıraktım. Çünkü öyleydi. Annemin bana küçükken anlattığı Pamuk Prenses hikayesinde öyleydi. Öpünce uyanırdı.

"Bana bu dünyada iyi gelen tek şeysin. Uyan jungkook , tekrar o gözlerle bak bana. Söz bir daha sana asla kızmayacağım, seni asla üzmeyeceğim. Özür dilerim sevgilim... "

Emerald  | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin