-4-KARADELİKTE YAŞIYOR MUYUZ?

61 38 13
                                    

Karadeliğin çekim alanına girdiğimizde güçlü çekimden dolayı cama yapıştık. Ama sonrasını hatırlamıyorum. Ta ki kendimi bir zeminde Katy'nin çığlığını duyup ayılana kadar.

-Bu kollar benim değil, saçlar hiç değil ne oldu bana böyle! Neredeyim Tanrım!
-Katy'ciğim lütfen sakin ol hayatım. Çünkü bu durumu bir tek sen yaşamıyorsun! Baksana benim bacaklarım ve saçlarım bana ait değil. Saçma ama gerçek!
-Çocuklar şuan ne oldu bilmiyorum ama benim de vücudumdaki bazı uzuvlar bana ait değil!

Açıklayabileceğim tek şey:Bir karadelik tarafından yoğun bir şiddetle çekilmiştik ve önce hücrelerimize kadar ayrılıp daha sonra ise tekrar birleşmiştik. Ama bu yeniden yaradılış kısmında manyetik güçler bazı uzuvlarımızı birbirine karıştırmıştı.

Sonuç olarak benim bacaklarım Justin'e, onunkiler Katy'e, Katy'ninkiler bana gelmişti. Ayrıca Justin'in her gün özenle bakım yaptığı sarı saçları bana, benim saçlarım Katy'e, Katy'ninkiler Justin'e gitmişti.
Çok saçma olduğunu bilsemde daha kötüsü, olmadığı için şanslıydık. Çünkü karadeliğin içi hakkında birçok teori vardı. Bunların hepsi göz korkutan teorilerdi.

Hatta birkaçından bahsedeyim:Kişi ince bir makarna benzeri şekle girecek düzeyde gerilecek ve hayatta kalamayacaktır, içine giren herşey zerresine kadar ayrılıp yok olacaktır, bazı teorisyenler, kara deliklerin aslında solucan deliği adı verilen bir uzay-zaman tünelinin parçası olduğunu düşünmektedirler. Solucan delikleri, Evren'in farklı kısımlarını birbirine bağlayan uzay-zaman tünelleri gibi düşünülebilir.

Biz şuan hangisini yaşadığımızı tahmin edebiliyorduk. Bir zaman tünelinden herhangi bir zamana geçmiştik!

-Katy, Justin'im benim, iyiki bacakların için epilasyona falan gitmişsin. Yoksa şuan iğrenip kusabilirdim. Bir de Yelda, saçların limon ve çilekli bir içecek gibi kokuyor. Kendi dünyamıza gittiğimde senden markayı kesinlikle alacağım.
-Katy, saçlarım benim hassas noktamdı. Bari onlar elimden alınmasaydı. Neyse ki senin kusursuz bacakların bana düştü. Off! Tanrım cidden konuştuğumuz şu konuya bakarmısın!
-Katy benim saçlarımı çok seviyordu Yelda artık mekikte ne kadar kıskandıysan onlar da sana düşmüş.
-Justin tüm bu olanların tek suçlusu sensin. Hastalığının olduğunu bile bile neden o kadar çok şey yedin!
-İki, gün boyunca bize yarım porsiyon yemek verdiler. Doyabilmek için on tane konserveye ihtiyacım vardı.

-Bu sohbeti burada bitirseniz iyi edersiniz, Yelda ve Jus'ım. Burada birileri varmı kontrol edelim.
-Ondan da önce üstümüzdeki astronot kıyafetlerini çıkarmalıyız. Birileri bizi böyle görürse tuhaf tepkiler toplayabiliriz.
-İyi de Yelda, şuanda hangi zaman diliminde olduğumuzu bilmiyoruz.Sonuçta bizi öbür türlüde garipseyebilirler.
-Çocuklar, siz bir konu açılınca neden hep zıt ve aşılmaz sorular soruyorsunuz? Biz şu anda bizim için en doğru kıyafetleri seçelim. Oldu mu Yelda? Yada Justin?

Dışardan hurda yığını gibi görünen mekiğimize girip bizim için normal kıyafetleri giydik. Ben mavi tişörtümle siyah eteğimi, Katy mor cropuyla beyaz pantolonunu Justin ise beyaz tişörtüyle mavi pantolonunu giydi. Evet, hazırdık.

Mekiğimizi orada bırakıp etrafı dolaşıp insan aramaya çıktık. Etrafta Akdeniz iklimini andıran kısa ağaçlar ve birçok ot vardı. Hava güneşliydi ve etraf böcek kaynıyordu. Aniden arkamızdan ayak sesleri geldi. Şimdiye kadarki uzmanlığımdan iki kişi olduklarını anladım. Ama insan canlısı oldukları hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

KARADELİĞİN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin