-14-HERŞEY BAŞLAR VE...

46 32 28
                                    

Kaç saattir baygınım bilmiyorum. Gerçi öğrensem de ne işime yarayacak ki. Bilincim yerine geldi ama benim gözlerimi açacak halim yoktu.
Biri beni kucaklamış, sanki bana zarar gelmesin diye beni çok narin tutuyordu.
Gözlerimi açtığımda göreceklerimden korkuyordum.

Katy'nin ağzından
Yelda direkt bayıldı. Ne olduğunu anlamadık. Biz onu uyandırmaya çalışırken Isaac geldi. Yelda'yı baygın görünce korktu. Bize nedenini sordu. Dana anlattı herşeyi.
Isaac bayağı telaşlandı. Yelda'yı kucakladı ve sedire yatırdı. Bunu Justin de yapabilirdi hemen bu görevi üstlenmesi hoşuma gitmedi. Dana da değişik bir koku getirdi. Gözlerinin üstüne ve burnuna sürdü. Daha çabuk ayılır dedi.

Bu insanlar bizi gerçekten düşünüyorlardı demekki, çünkü Yelda'nın bu hale gelmesi onları üzmüştü. Dana da sürekli benim yüzümden oldu diye sayıklıyordu. Isaac ise doktor çağırmaya gitmişti.
Ben ve Dana, Yelda'nın başında uyanmasını bekliyorduk. Dana aynı zamanda Yelda'nın kolundaki yaraları sarmaya başlamıştı. Önce kremliyor sonrada sargı beziyle sarıyordu.

İşini bitirdi ve beklemeye Isaac'i beklemeye başladık. Kapıdan içeri biri girdi. Biz Isaac gelmiştir diye seslenmedik. Ama bize biri:
-Neredesinizi, Yelda nerde! Diye bağırdı. Dana'nın gözleri faltaşı gibi açıldı ve hemen ayağa kalktı:
-Buradayız sevgili kralımız.
Ne ne ne! Bu gelen Kral mıydı? Hem de Yelda'yı soruyor. Yelda uyansada anlatsam hepsini!
Kral odadan içeri girdi. Gözleri Yelda'yı aradı. Onu görünce mimikleri hareketlendi. Yanına gitti ve Yelda'nın elini tuttu. Sonra:
-Ne oldu ona, buradan geçenler onun çok fazla bağırdığını sonra da bayıldığını söylediler. Ona ne yaptınız!
Şaka mı bu! Bide bizi suçluyor. İçimden merak etme Joseph Yelda'cığına birşey yapmadık diye bağırasım geldi. Ama sustum. Açıklamayı Dana'nın yapması daha doğru olurdu.
-Kralım aslında Yelda'nın kollarında yaralar vardı. Bize de onları patlatmamızı söyledi. Acıdığı için bağırıyordu. Daha sonra birden bayıldı. Çok acıdığı için bayıldığını düşünüyoruz. Birazdan uyanır. Ama bunu yapmamızı kesinlikle kendisi istedi kralım. Öerak etmeyin birşeyi yok.
-Demek öyle. Ben de ona zarar vermeye çalıştığınızı düşündüm. Ona çok dikkat edin. Ona zarar gelmemeli. Onu herşeyden koruyun.
Dedi ve gitti. O çıktıktan sonra adamı geldi ve bana bir kağıt verdi:
-Kralım bunu Yelda hanım uyandığında ona vermenizi söyledi. Ama sakın o uyanmadan açıyım demeyin.
Elimdeki kağıda baktım. İçinde ne yazıyor olabilirdi ki? Merak ediyordum ama Yelda açtığında onunla birlikte okurdum zaten o yüzden şimdilik kalsın dedim ve kağıdı Yelda'nın yanına bıraktım.

Aradan biraz daha zaman geçti ve Isaac geldi. Doktor şuanda müsait değil diye gelememiş. Ne kadar saçma! Burada doktorlar hastalarını seçerek mi muayene ediyorlar? Neyse ki Yelda'nın durumu ağır değildi.

Yelda çok terlemişti. Hala da uyanmadı. O yüzden Yelda'yı kucakladım ve üstünü değiştirdim. Sonra yatağına tekrar yatıracaktım ki içeri Kralın az önceki adamı girdi. Yelda'yı sordu. Uyanmadığını söyleyince içeri bu seferde kral girdi.

Gerçekten çok telaşlı görünüyordu. Yelda'yı benim kollarımdan aldı ve kendi kucağında yatar duruma getirdi. Sonra da yere - bizimle aynı yere! - oturdu. Onu dikkatlice izlemeye başladı.
Nasıl oldu anlamadık ama Yelda onun kucağındayken birkaç dakika sürmeden ayıldı. Kıpırdanmaya başladı ve kral bunu farkedince hemen onu yere yatırdı ve odadan çıktı. Ve bana:
-Ona sakın söyleme. Onu benim kucakladığımı sakın öğrenmesin. Sen ona kağıdı ver o zaten kendi kararını verecektir.
Başımla onayladım ve oda odadan çıktı. Bu Joseph vu evi iyice meskeni haline getirdi. Bakalım bir daha ne zaman karşılaşacağız Joseph beyle?

Yelda hafif hafif gözlerini açtı ve direkt sordu:
-Az önce kimin kollarındaydım?
Demek ki birinin kucaklarında olduğunu anlamış. Yalan söyleyecektim. Kralın gazabına uğramak istemem.
-Yeldacım az önce benim kucağımdaydın. Hem sen neden bu kadar süre baygın kaldın? Hepimizi çok korkuttun.
-Alerjimden dolayıdır. Bu kadar uzun süre o şekilde dolaştığım için bayıldım. Daha önce yaşamamıştım ama bu sefer böyle oldu.
Haklıydı. Bana daha önce böyle bir şey yaşadığını anlatmamıştı. Neyse ki bu sefer de bir beladan kurtulduk. Artık Yelda'ya daha çok dikkat etmeliydik. Sonuçta onunla ilgilenen koskoca bir kral vardı.

Daha önce bana biri Yelda'nın bir kralla olacağını söylese dalga geçtiğini falan düşünürdüm. Ama hayatta herşey olabiliyormuş.

Kral burada zaman geçirdiği için ve Yelda ile ilgilendiği için Isaac çok bozulmuştu. Umarım bu çocuk Yelda'dan falan hoşlanmıyordur çünkü buradan kurtulmamız imkansız gibi birşey olur. Hem bana biraz da kraldan korkuyor gibi geldi.
Artık Isaac'ten korkmaya başladım!

Ayyy! Az daha unutuyordum. Yelda'ya hemen kralın ona bıraktığı kağıdı vermeliydim. Ama burada olmaz. Bütün herkes buradayken veremezdim. Yelda'yı bir bahane bulup buradan çıkarmalıydım.
Sanırım buldum!
-Yelda, arkadaşım hadi gelde üstündekileri çıkaralım tekrar çok terlemişsin.
Anlamaz tavırlarla ayağa kalktı ve peşimden geldi. Bizim odaya geçtik.

Yelda'nın ağzından
Katy beni uyanır uyanmaz odaya çağırdı. Aslında üstümdeki kıyafetler kuruydu. Kesin söyleyeceği birşeyler vardı. Sordum:
-Ne oldu Katy? Neden geldik odaya?
-Bak Yelda, sana Joseph bir kağıt getirdi. Uyandığında sana vermemizi istedi. Hadi aç bende çok merak ettim.

Kağıdın içinde yazanları okuduk.

O gül solar mı hiç?
Dikenlerine razı oldum yanaklarında bade,
Gel, ömrümü vereyim sana,
Kalbimdeki ateşi daha korlama,
Kaçar gidersen bir kuş gibi,
Bende atlar nehire olur bir balık,
Senin karnında yer bulurum belki.
Gel, ömrümü vereyim sana,
Aşkımda nefret arama...

İstersen olmak her daim yanımda,
O geceki elbisen ile,
Gelirsin bu gecenin kör vaktinde hep adamının seni beklediği yere.

Krala bak sen! Bunun sevgisi bayağı katlanmış. Ne yapacağıma tabii ki de ben değil Katy ve Justin karar  verecekti. Ve muhtemelen gitmemi söyleyeceklerdi.
Katy:
-Yeldaaa! Eline bir fırsat geçti. Buradan düşündüğümden daha çabuk kurtulacağız.
Haklıydı. Ben kesinlikle bu gece orada olmalıydım.
Odadan çıktık. Dana çoktan yemekleri hazırlamış bizi bekliyordu. Hemen yerime geçtim ve tepsimi aldım. Baygınlık beni daha çok acıktırmıştı galiba.

Yemekten sonra olanları Dana'ya da anlattık. Benim adıma çok sevindi. I gece giydiğim elbiseyi bir şey olmasın diye dolaba kaldırdığını söyledi. Ve bana getirdi.
Giydim ve elbise bana yine çok yakıştı galiba.
Ben gerçekten güzel bir kadınmıydım?
Hemen hazırlandım ve dışarı çıktım. Tabii ben de ona bir şiir yazmayı unutmadım. Oraya gidince eline verecektim. Gittiğinde okusun diye.
Bende şiir işinden az çok anlıyorum tabii.
Oraya gittim ve beklemeye başladım.
Çok olmamıştı ki o geldi.

KARADELİĞİN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin