35|| yaz ve bahar geceleri

144 19 27
                                    

Güneşin batmaya başlamasıyla geçen bunaltıcı sıcak, yerini tatlı bir esintiye ev sahipliği yapan rüzgara bırakmıştı. Küçük balkonlarında, tahtanın üzerine örme desenler geçirdikleri iki kişilik bankımsı sallanan sandalyede tek başına oturan Taehyung gözlerini kapamış, tenini yalayan rüzgarı dinliyordu. Jungkook'un zamanında kapısına bıraktığı pembemsi mor renklerindeki çiçek salkım salkım açmış saksısından dışarı taşıyordu. O kadar çok tomurcuk vermişti ki rengarenkti saksıyı koydukları yer. Çiçekler ve yapraklar balkondan aşağı sarkıp görsel bir şölene eşlik ediyordu.

Jungkook geleli 1 saat olmuştu veya olmamıştı. Gelir gelmez önce Taehyung'a olan özlemiyle ona hemen sarılmış sonrasında da kendini hemen duşa atmıştı. Islak saçlarını kurulamaya çalışırken Taehyung'un balkonda oturduğunu görüp yanına gitmeden önce mutfakta bir şeyler hazırlamaya karar vermişti. Yaz meyvelerinin hafiften çıkmaya başlamasıyla dolaplarında semt pazarından birlikte aldıkları renkli renkli meyveler vardı. İnsan ne kadar büyük bir şirkette çalışsa da damak tadından vazgeçemiyordu. Böyle alışmıştı küçüklükten Jungkook, böyle de devam ediyordu.

Hoşgeldin, merhaba dışında çok bir iletişime geçmediklerinden ikisi de bir an önce bir araya gelmek istiyordu ve şimdi Jungkook, güzelce oturup konuşabilmeleri için ikiliye bir meyve tabağı hazırlıyordu. Taehyung balkondaydı, bir öne bir geri tahta salıncakta esintinin etkisinde hafifçe sallanıyordu. Bir an Jungkook hiç gelmeyecek sandı. İçeri gitmeyi düşündü ama balkon demirlerine konan yavru martıyla bundan vazgeçti. "Bu saatte ne arıyorsun sen burada tatlı şey?" diye sorarken yüzünde bir gülümseme oluştu. Kuşlar balkonlarına genelde sabah uğrardı, bu saatte hepsi kendi yuvasına çekilmiş oluyordu. Bu nedenle Taehyung kuşun gelişini ilk başta garipsese de sonradan içinde ona karşı bir sempati duydu. Belki de bu kuş yuvasızdı. "Ne güzel gülüyorsun öyle." Jungkook'un kapıdan girişiyle kuş kanatlarından çıkan havayı itme sesiyle gün batımına doğru havalandı. Okyanusa doğru gidiyor olmalıydı. Sallanması anlık duran sandalyeyle Jungkook elinde özenle dizdiği meyve tabağını tahta salıncağın birazcık önünde duran ayakları meşe ağacından yapılma cam sehpaya bıraktı. Taehyung'un yanında yerini alırken kafasını hemen Taehyung'un göğsüne yaslayıp tek koluyla sığındığı bedene sarıldı. Belinde hissettiği elle de gözlerini kapadı. Huzurun tanımı onun için buydu, şimdi gerçekten hafiflemiş hissediyordu.

Batan güneşin turuncu rengi daire şeklindeki mavi yeşil karışımı tabağın üzerindeki meyvelere yansırken Taehyung elini uzattı ve küp küp dilimlenmiş mango parçalarından bir tane aldı. Mangoların yanında çilekler, yaban mersinleri, kiviler, yeşil elma ve kirazlar dizilmişti. Renk cümbüşü insanın gözünü alıyordu. Hoşuna gitmişti, estetik şeyler hep hoşuna giderdi. Mangoyu ağzına attı. "Güzel seçmişiz, tam sevdiğim gibi." dedi. "Mmm öyle mi diye yüzünü kendisine çeviren Jungkook'a karşılık uzanıp tabaktan bir Mango daha aldı ve Jungkook'un büzdüğü dudaklarının üstüne bıraktı. Tabağa uzandıkça salıncağın sallanışı ivmeleniyordu. "Gerçekten güzelmiş, ferahladım." dedi Jungkook ve doğrulup Taehyung'un yanağına bir öpücük bıraktı. "Böyle durgun durman beni çok üzüyor. Anlat bana ne olursun, mesajda konuştuğumuz konuyu, kafana takılan ne varsa... her şeyi anlat bana-" sonra biraz durdu. "anlatmak istersen tabi."

Taehyung derin bir nefes aldı, kollarının arasındaki genç ona güç veriyordu. "İlk girdiğim firmada masa başı borsayı takip ederdim. İyi bir üniversitede ekonomi okumuştum ama neden öyle bir işle giriştim bu hayata bilmiyorum. Yeni mezun diye düşük bir maaşla başlattılar işe. Kıdemli olmak için çok çalışmak gerekiyordu ve ben yeniydim. Senin Jane dediğin patronun gibi bir menörüm vardı. Çoğu zaman onu örnek aldım, yükselmek için çabaladım ama seneler geçti, yaşım 30'lara gelecekti ve hala gurur duyduğum bir mesleğim yoktu. Çoğu işte adımı geçirmiştim, takipte iyiydim, marketlerle ilişkilerde iyiydim ama her zaman daha gözde ve daha parlak insanlar vardı. Aralarında parlamak için kendimi paraladıkça ileri gittiğimi sanıyordum ama yerimde debelenmekten ileri gidemiyordum. Tabii ki deneyim oluyordu ama insan bir noktadan sonra ilerlemek istiyordu, verdiği emekle gerçekten bir şeyler başarmak istiyordu. Biliyorsun işte, bu yüzden gittim şirket diğer şubesinde finans konusunda bir yöneticilik verdiğinde."

haykırışlar ve yakarışlar üzerine | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin