══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════
Koca salonun gözlerden uzak köşesinde oturdun. Çok yorulmuştun. Dirseklerini dizlerine yaslayıb nefeslendin biraz. Yüzünden ve bedeninden terler akıyordu. Nefesini düzene soktuğunda kenardaki çantandan su şişesini çıkartdığın gibi diktin kafana. Ağzını silip geri soktun şişeyi. Kafanı soğuk duvara yasladın.
"Hadi y/n. Kalk ayağa. Her gün yaptığın şeyin aynısı."
Yorgunluğunun hafiflemesini bekledin. Ardından çantanı toparladın ve çıktın spor salonundan.
Ağır makine, ter kokusundan sonra açık hava nimetdi senin için. Havayı derinden içine çeke çeke ilerledin eve doğru. Gökyüzü hafiften kararmıştı. Kol saatine baktın. Zaman çok çabuk ilerliyordu sana göre. Sabah evden kahvaltıyla çıkıp bi' dövüş sanatları derslerine, bi' de spor salonuna gitmiştin. Çıktığındaysa seni karşılayan şey artık kararmaya yüz tutan hava.
"Hayatım çok rengarenk."
Apartman dairesinde yaşıyordun. Yaşadığın yere ulaşmak için ormanlık alandan geçip gidiyordun. Yollar biraz ıssızlaşıyordu. Buralarda pek olaylar olmuyordu ancak bazen sik kafalı insanlara rastlayabiliyordun.
"İmdat! Yardım edin!" Aynı bunun gibi.
Ses yolun kenarındaki ormanın içinden geliyordu. Telefonunu evde unuttuğun için kendine güzelce lanetler yağdırdıktan sonra yavaş yavaş ilerledin sese doğru. Yerden bir odun alıp ağaçların arasından geçerek sese yaklaşmaya başladın.
Sonunda vardığında bir arabaya rastladın. Arabanın ışıkları yanıyordu ve önünde bir kadınla bir erkek vardı. Dikkatle baktığında arabada da bir erkek daha olduğunu görmüştün. İki kişiye karşı ne kadar şansın vardı bilmiyordun ama kadını burada öylece yalnız bırakamazdın.
"Lanet olsun, dövüş sanatlarına gidiyorum ben."
Elindeki sopaya baktın. Bu işini görürdü. Önce kadının yanındaki esmer, uzunboylu erkeği hedef aldın ve attın. Adamın kafasına denk gelmişti odun. O affalarken sen hızlıca kadına ilerleyip kolundan tutarak ormana ittin.
"Kaç ve polisi çağır! Ben oyalarım onları!"
Arabadan diğer adamda çıkmıştı. Pisliklerin ikisi de uzundu.
"Şimdi bittin." Hayatın gözlerinin önünden geçerken kendini toparlamaya çalıştın. 'Sakin ol y/n. Bunu yapacaksın. Bunu yapmalısın. O kadar spor, eğitim boşa değil.'
Derin nefes alıp savunmaya geçtin. İlk hareketi onların yapması senin için avantajdı.
Açık kahverengi saçlı adam yaklaştığında sertçe yumruk attı sana. Kollarını birleştirip savunmaya geçtin hemen. Ardından bileğinden tutup kendine çektin ve belininde yardımıyla omzunun üzerinden ağaçların birine fırlattın. Kafasına odun attığın adam sonunda ayağa kalkmış üstüne geliyordu. Göğsüne attığı tekmeyi daha değmeden yakalayıp bileğinden büktün. Kafasını yere çarpmıştı.
Adamları kendine dokundurtmamaya çalışıyordun çünkü gerçekten güçlülerdi. Her an bir yerlerini kırabilirdin.
Arkanda hareketlilik hissettiğinde bu sefer adamın dizini hedef alıp var gücünle tekme attın. Adam dengesini kaybedip düştüğünde karnına güzel başka bir tekmeyle yerde kalmasını sağladın. Sonra diğer adama dönüp yine aynı hareketle omzunun üzerinden diğer adamın üzerine fırlattın. Üstteki esmer adamın kolunu bileğinden tutup büktün ve diğer elinle de boynuna baskı uyguladın.
"Tamam, tamam. Bu kadar yeterli. İşe alındın." Az önceki kadındı konuşan. Size doğru yaklaşıyordu. Bunca zamandır burda mıydı? Oyuna mı gelmiştin şimdi sen?
"Hanımef-"
"Dostum bizi bırak artık." Bir dizinin altındaki iki kişiye, bir de yanındaki kadına baktın. Çok pis oyuna gelmiş gibi gözüküyordu. Yavaşça tutuşunu gevşettin ve geri çekildin. Gardını böyle çabucak düşüremezdin.
İkiside ayağa kalktığında boy farkını daha iyi görebiliyordun. İçlerinden biri kesinlikle 190 olmalıydı.
"Neler oluyor burada?"
Kadın öne çıktı ve konuşmaya başladı.
"Ben Mikasa. Mikasa Ackerman.""Hani şu..?"
"Evet. Ackerman şirketi. Kozmetik ürünleriyle ünlü olan." Takip ettiğin konu değildi kozmetik. Ama neredeyse her tarafda reklamı olduğundan adını duymamak mümkünsüzdü.
"Ne istiyorsunuz?"
"Sana bir iş teklif edeceğim. Merak etme, çok yüksek paralar alacaksın."
Dinlemek ne kadar doğruydu bilmiyordun. Ancak sonunu duymaktan zarar gelmezdi.
"Seni çevreden soruşturarak bulduk. Bir azcık takip etmişte olabiliriz, neyse."
Ürktüğünü kabul etmeliydin. Takip edilmek fikri hoşuna gitmemişti.
"Birine korumalık yapmalısın. Her şekilde."
Kaşını kaldırarak baktın. "Derken?"
"Her zaman yanında olmalısın. Bir an bile ayrılmayacaksın ondan. Hangi odaya, hangi toplantıya giderse gitsin, nereye kaçarsa kaçsın onun peşinden gideceksin ve günün sonunda eve getireceksin. Şöförlüğü de sen yapacaksın. Bir şeyleri taşımanı isterse taşımalısın. Ha, bir de sabırlı ve temiz olmalısın."
"Benden birini tutsak olarak tutmamı bekleme." Bu kadın ne gevezeliyordu? Birisi istediği her yere gidebilirdi. Yoksa suç ortağı mı olmanı bekliyorlardı senden?
"Yanlış anladın. Dediğim kişinin bazı problemleri var. Bu konuda daha sonra açıkça konuşulacak seninle. Ee? İşi kabul ediyor musun?" Kadın gri gözleriyle sana baktı. Seni soruşturduğuna göre işe ihtiyacın olduğunu da biliyordu büyük ihtimalle.
"Düşüneceğim." Cevabını tahmin etmiş gibiydi. Yanındaki adamlardan birine döndü. "Eren, arabadan kartımı getir lütfen." Esmer adam başını sallayıp arabaya ilerledi. Dövüştüğün adamlardan birinin ismini öğrenmiştin.
Getirilen kartı sana uzattı kadın. "1 hafta içerisinde işi kabul edersen bu adrese gel." Üzerinde yazılanlara baktın. Yer yakınlardaki bir parka aitti.
"Bittiyse gidiyorum." Arkanı dönüp uzaklaştın onlardan. Çantanıda artık nereye koyduysan.
"En çok kaç kilo taşıya biliyorsun!" Arkandan bağıran kadına gözlerini devirdin ve yoluna devam ettin. Bu bilgi neyine gerekecekti ki?
Eve giden yola ulaştığında yerde duran çantanı farketmiştin. Yerden alıp omzuna atarak ilerledin. Teklifi iyice düşünmen gerekecekti.
══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════
•uzun zamandan sonra fic yazmak zormuş lan
•yazım hataları olabilir ehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess || levi ackerman
Random"Prensesin morali bozuk yine. Kim sıçtı keyfinin kahyasına?" "Sür şu lanet arabayı." "Temizlik mağazası?" "Herhalde."