══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════
Siyah saçlı adam önündeki kâğıtlarla uğraşmaya devam etti. Ellerinin terlediğini hissettiği anda masasının kenarında duran mendile uzandı. Ellerini silip terden kurtulduğundaysa işine devam etti. Bu dosyalarla yaklaşık bir saattir uğraşıyordu. Artık bitirmek üzereydi.
Kapısı tıklandığında dikkatini sese yönlendirdi. Büyük ihtimalle sendin bu. Çünkü bir kaç dakika önce seni çay almak için göndermişti. İşiyle ilgilenirken konuştu. "Gir." Seni görmeyi beklerken elinde bir fincanla Mikasa'yı gördüğünde şaşırmıştı. Biraz da hayal kırıklığına uğramıştı. "Tch, velet, burada ne işin var? Ve şu ahmak nerede?"
Mikasa yüzünde samimi ve imalı bir gülümsemeyle fincanı Levi'a uzattı. Küçük adam uzatılan çayı dudaklarına götürdüğünde konuştu Mikasa. "Yolda karşılaştığımızda fincanı elinden alıp getirmek istedim. Merak etme, sevgilin kapıda duruyor."
Mikasa'nın kullandığı tabir Levi'ın içtiği çayın boğazında kalmasına sebeb olmuştu. Öksürmeğe başladığında fincanı zorla masasına koymayı başarmış, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Öksürmeye devam ederken Mikasa ona yardıma kalktığında durdurmuştu. Bunu kendisi halledebilirdi.
Sonunda düzgün nefes almayı başardığında çatık kaşlarla Mikasa'ya döndü. "Ne söylediğinin farkında mısın sen!?"
Siyah saçlı kadın kafasını neşeyle salladı. Adam tedirgin bir şekilde etrafına baktı. Gergince yutkundu ancak önündeki kadına belli etmemek için yüzünü buruşturdu. "Kapa çeneni. Öyle bir şey yok."
"Lev-" "Sana öyle bir şey yok dedim! Defol burdan!" Sinirle ellerini yumruk yapıp masaya vurdu Levi. Dişlerini sıkıyor, öfkeyle Mikasa'ya bakıyordu. Tek istediği daha fazla konuşmadan susmasıydı. Duyulabilirdi.
Levi'ın böyle sinirlenmesine sinir olmuştu Mikasa. O sadece küçük adam için en iyisini istiyordu. Buna bile sinir krizi geçiriyordu adam. Derinden nefes alıp sakinleşmeye çalıştı Mikasa. Sonra tekrar konuştu. "Levi, beni bi' dinlesen. Senin iyiliğin için konuşuyorum burada!"
Hayır, hayır bu iyilik değildi.
"İstemiyorum bana yaptığın iyiliği." "Levi bak beş dakika sadece." "Hayır!" "Lev-" "Hayır!" Kadının sabrı tükeniyordu artık. Önündeki üvey kardeşi olabilirdi ancak herşeyin bir sınırı vardı. "Levi, bak son kez-"
"Siktir git ofisimden!" Bağırışı odada yankılanırken ardından gelen acı sessizliğe katlanmalı oldu iki Ackerman da. Levi Mikasa'nın ifadesinin şaşkınlıktan, hayal kırıklığına ve nefrete dönüşmesini izledi. Kadın ağzını açmak istediğindeyse hemen kulaklarını kapattı. "Dinlemek istemiyorum!"
Anlayamadığı bir şeyler söyledi kadın. Levi tek bir söz duymamak için ellerini kulaklarına daha da bastırıyordu. Ancak bu çabası bir yerden sonra durdu istemsizce.
"Y/n'nin seni neden bu kadar önemsediğini anlamıyorum."
Bu cümle Levi dondurmuştu. Bütün bedeni sakince bekliyordu şimdi. Ancak hareket etmeden elleri kulaklarında bekledi diyeceklerinin devamını.
"Moralini düzeltmek için benden tavsiye bile istedi! Senin yaptığına bak." Mikasa ne bağırıyor, ne çağırıyordu. Normal bir şey söylüyormuş gibiydi. Sessizlik devam ederken Levi'ın hiç bir şey söylemeyeceğini anladığında çıktı odadan.
Kapı kapatıldığı anda Levi kendi ofisindeki sessizlikle yüzleşmişti. Ancak buna kalbi yardımcı olmuyordu. Çınlayan kulakları, sıcaklayan bedeni onu rahat bırakmadı. Mikasa'nın söyledikleri tekrar yankılandı aklında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess || levi ackerman
Random"Prensesin morali bozuk yine. Kim sıçtı keyfinin kahyasına?" "Sür şu lanet arabayı." "Temizlik mağazası?" "Herhalde."