══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════
Günler geçip gidiyor, Levi'ın durumu ise kötüleşiyordu. Her geçen gün öncekinden daha berbat bir durumda geliyordu. Ya üstünü başını toparlayarak geliyordu, ya da o kadar yorgun oluyordu ki, gözlerini kapatıp başını öylece uzatıyordu. Ne zaman hastaneye gitmeyi teklif etsen seni redd ediyordu. Bu halini işlerin yoğunluğuna bağlamıştın.
Sonunda koleksiyon tamamlanmış, herkese tanıtılmıştı. Sabah erken saatlerden etkinlikler başlamış, Saatlerce Levi'ın arkasından oraya buraya koşturmuştun. Artık akşam olmuştu ve siz son etkinlikteydiniz.
Elindeki kahveyi bitirip bardağı masaya koydun. Çok yorulmuştun. Tek istediğin eve gidip dinlenmekti. Senden az ötede duran masaya baktın. Ünlü insanlarla doluydu orası. Çoğunu reklamlarda, televizyonlarda ve dergilerde görmüştün. Ancak baktığın kişi Levi'dı. Bay Ackerman'ın tam yanında durmuş sakince oturuyordu. Gözlerini masaya dikmiş boşluğa bakıyor gibiydi. Ama yüzü bazen kasılıyor, eliyle alnını ovuyordu. Arada etrafını kontrol edermişcesine bakınıyordu. Kendini tutuyordu sanki.
Sorun ne diye gözetledin etrafı. Tehlike ve ya tehdit görememiştin. Onun ayağa kalkıp bir yerlere gittiğini görünce takip etmek istedin ancak yerinde kalman için işaret verdi. Sinir olmuştun. Görevin korumalıktı. Onu takip etmeliyken sana öylece durmanı söylemişti. "Bekleyelim bakalım."
Bekledin ama Levi gelmedi. Aradan 20 dakika geçtiğinde bu sefer Bay Ackerman ayağa kalkıp gitmişti. Yanlış giden bir şeyler vardı. Onları takip etmek isterken seni durdurdu Eren. "Bunu yapmak istemezsin."
"Nedenmiş o?" "En son denediğimde kafama tekmeden hastanede uyanmıştım. Bay Levi'ın sert tekmeleri var."
Kaşların daha da çatıldı. "Bu daha önce de yaşandı mı?" Kafasını 'evet' anlamında salladı Eren. "Yine bir ürün tanıtımındaydık. O zamanlar Bayan Ackerman bana Levi'ya göz-kulak olmamı istemişti. Aynı az önceki gibi ikisi de gittiğinde kontrol etmek istedim. Girdikleri odanın kapısını açtığım anda Bay Levi yakamdan yapışmıştı. Bana 'Bizi neden takip ediyorsun, pislik!?' diyip suratıma tekme atmıştı."
O anlattığında acısını hissetmiş gibiydin. "Bayan Ackerman biliyor mu bunları?"
Kafasını olumlu anlamda salladı yine. "Ona söylediğimde bunu sık sık yaptıklarını söylemişti. Ancak sebebini kendisi de bilmiyor. Bana da kurcalamamamı söyledi."
Anladığını belli edercesine mırıldandın. Saatine baktın. Gitmeliydiniz. Çok geç olmasına rağmen Levi ve Bay Ackerman hâlâ ortalıkta yoktu.
"Gitmiyor muyuz?" Mikasa arkasında Jean ile birlikte önünüzde belirmişti. "Levi ve Bay Ackerman-"
"Gecikme için üzgünüm! Biz buradayız. Hadi gidelim." Elini Levi'ın omzundan çekip gülümsemeyle Mikasa'ya baktı Bay Ackerman. "Baba, bıktım artık. Partinin ortasında böyle gitmeyi bırakın."
Mikasa'nın önünde hafifçe eğilip konuştu babası. "Üzgünüm, benim güzel kızım. Affetmen için ne yapabilirim?" Elini çenesine koyup düşünüyormuş gibi yaptı Mikasa. "Pasta gecesi yapabiliriz."
Güldü Bay Ackerman. Onu böylesine ilk defa görüyordun. "Oo! Annenle bunu yapığımız günleri hatırlıyor musun? Bu onun favorisiydi."
"Evet." Mikasa'nın sesinde keder duyuluyordu. Bu aileye hir şeyler olmuştu geçmişte. "Tabi, vaktin varsa. Yok-"
Mikasa'nın elinden öptü. "Kızım için her zaman vaktim var. Gidelim, prensesim."
Onlar uzaklaşırken sen Levi'ya döndün. Yere gözlerini dikmiş, bembeyaz olmuş elleriyle ceketini sıkıyordu. Ailenın dışlanmış çocuğuyu belkide. Bu fikir onun için üzülmene sebep olmuştu açıkçası. Kendi kızını bu kadar seven birisi oğlundan böylesine nefret etmesi garipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess || levi ackerman
Random"Prensesin morali bozuk yine. Kim sıçtı keyfinin kahyasına?" "Sür şu lanet arabayı." "Temizlik mağazası?" "Herhalde."