══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════
Arabayı binanın önüne park edip çıktın. Diğer tarafa ilerleyip arka tarafın kapısını açtın Levi'ın inmesi için. "Efendim."
"Tch." Arabadan indi ve hızlıca binaya girdi. Arkasından takip ettin onu. Ona olabildiğince yakın durmaya çalışıyordun. İçeri girdiğinizde Levi asansöre doğru ilerlemeye başlamıştı. O giderken sen yolundaki insanları kenara itiyordun. Zaten çoğu onu gördüğü anda geri çekiliyordu. İnsanlar üzerinde büyük kontrole sahipti Levi.
Asansöre bindiğinizde konuştu. "En üst kat." İkiletmeden en üst katın düğmesine bastın. Kapılar yavaşça kapanıp hareket etmeğe başlamıştı. Siz yukarı çıkarken Levi'nin gözlerini üzerinde hissettin.
"Yanımda senin gibi birisinin gezdiğine inanamıyorum. Hemde bu tiple." İfadesizce baktın ona. "Görünüşümde bir sorun mu var efendim?" İşaret parmağıyla kiyafetlerini gösterdi.
O takım elbise giyerken sen rahat giysilerle gelmiştin. İlk günün aksine onu sadece arabada evine bırakmayacaktın. İnsanların içinden geçecektiniz. Yani bu her şey olabilir demekti. Bu yüzden de işini daha iyi yapmak için hareket etmesi kolay şeyler giymiştin. Olası bir tehlikede takım elbise sana sorun yaratabilirdi. Ancak bunu pek sevmişe benzemiyordu küçük adam.
"Üzgün-"
"İlk gün kendini aileme göstermek için öyle giyinmiştin. Kendini bu işe sokup para kıracaksın." Kendini açıklamak için kafanda cümleler kurmaya başladın.
"Hayır, efendim. Yanlış anladınız. Böy-" Elini kaldırıp susmanı işaret etti. "Yeter." Daha fazla konuşmadın. Seni dinlemeyip sözünü iki kere kesecek kadar sana saygısız olan birine kendini açıklamak ihtiyacı duymadın. Susup durdun yerinde.
Asansör hafif sallantıyla durduğunda kapılar aralandı ve içinden çıktınız. Koridor boyunca ilerleyip en başta duran odaya bir-iki adım kalmış öne geçip kapıyı açtın içeri girmek için. Levi önden sen arkadan girdiniz.
Burası ofisiydi. Çok büyüktü. Masa ortada, arkasında şehire açılan güzel bir cam duvar vardı. Akşam buradaki manzaranın güzelliğini hayal bile edemiyordun.
İçinde kitaplar, dosyalar olan raflar masanın sağ tarafındaydı. Duvarlarda sertifikalar, ödüllerle yanaşı garip sanat eserleri de vardı. Tipik ceo ofisi.Levi masasının arkasına geçti ve telefonun düğmesini basıp konuştu. "Nifa ve Petra'yı ofisime gönder. Hemen."
Sorun çıkarmasın diye sessizce ceketini omuzlarından aldın. Elin istemsizce omuzlarına değdiği anda kafasını hızlıca sana çevirdi. Göz bebeklerini üzerinde gezdirdi bir süre. "Tch. Uzaklaş." Önüne döndü.
Ani tepkisine şaşırmıştın ancak geçen seferki olayları hatırladığında dokunuşu en aza indirmeli olduğunu anlamıştın. "Üzgünüm efendim." Ceketini sandalyesinden astın.
Bir az süre geçtikten sonra kapı tıklatıldı. Levi'nin "gir" emriyle içeri iki kadın dahil olmuştu. Biri paketleri taşıyan kadındı. Diğeri ise ona nazaran daha kısa, turuncu saçlı birisiydi. İkisinde olan korku ve gerilimi, yanındaki küçük adamınsa sinirini hissedebiliyordun. Güzel bir karmaşaya şahit olacaktın.
.....
Aynı şeyi kaçıncı defa tekrar duymuştun? Adam sırf paketler yanlış geldi diye iki saatten fazladır personele yağdırıyordu. Konuşmalardan hataları yüzünden programdan geri kalınmış olabilirdi ancak iki saat artık olmuş bir şey için bağırmaktansa harekete geçmek daha mantıklıydı sana göre. Sanki bütün yıl beklemiş, hırsını iki kıza boşaltmış gibiydi Levi. Personelden başka biri ona toplantıya çağırmasaydı bağırmaya devam edeceğinden emindin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess || levi ackerman
De Todo"Prensesin morali bozuk yine. Kim sıçtı keyfinin kahyasına?" "Sür şu lanet arabayı." "Temizlik mağazası?" "Herhalde."