²

577 61 39
                                    

══════⊹⊱≼≽⊰⊹══════

Arabanın aynasını bakıp kravatını tekrar düzelttin. Lanet şey bir türlü rahat durmuyordu.

"Nerede kaldı bu?" Bir kez daha saatine baktın. Eve gitme zamanının yaklaşmasına rağmen koruman gereken kişi ortalıkta gözükmüyordu hâlâ. Kafanı çevirdiğinde gördüğün tek şey ışıkları gece vakti bütün sokağı aydınlatacak kadar güçlü, lüks binanın karşısındaki insan topluluğuydu. Elinde telefon, kamera, mikrofon ve başka şeyler olan insanlar bir-birine karışmıştı resmen.

Navigasyona baktın. Başka yola sapıb işini ilk saatlerinde kaybetmek istemiyordun.

Bir kaç saat önce görüşmüştünüz Mikasa ile. Kartta yazılan parka geldiğinde seni bir araba karşılamıştı. İçine girdiğinde Mikasa ve ondan yaşça büyük gözüken bir adam vardı. Sonradan onun Mikasa ve koruman gereken kişinin babası olduğunu açıklamışlardı.

Bay Ackerman. Kendisi Ackerman şirketinin sahibiydi. Koruman gereken kişi onun oğlu, şirketin ceo'su Levi Ackerman'dı.

Saatlerce konuşuldu iş hakkında. Buradan Mikasa'nın ve bay Ackerman'ın Levi'ı çok sevdiğini anlamak mümükündü. Çok şey anlatmışlardı görevlerin hakkında. Mesela, Levi'ın çok titiz ve temiz olduğunu, temizliğe çokça önem verdiğini söylemişlerdi. Soğukkanlı, sert, insanlarla pek arkadaşcanlısı olmayan, kaba birisiydi. Aynı zamanda sinir krizleri geçirdiğini de söylüyorlardı. Hatta bazen bu yüzden evden uzaklaştığını öğrenmiştin. Rutininin aksatılmasından nefret ettiğini söylemiştiler. Ve böyle bir kaç şey daha.

Tek istediğin aranızda kötü şeylerin olmamasıydı. Seni konuşturmasın, Sen konuşma, işini yap bu kadar. Ancak bu pek olası gözükmüyordu.

Sen bunları düşünürken arabanın dışarısından çığlık sesleri gelmeye başlamıştı. Flaşler patlıyor, insanlar bir şeyler söyleyip mikrofonlarını uzatıyorlardı. Bazıları telefonuyla fotağref çekmeye çalışıyordu. Levi Ackerman'ın geldiğini anlamıştın.

"Hadi bakalım." Kravatını son kez düzeltip çıktın arabadan. Diğer tarafa geçtin ve kırmızı halının tam bittiği yerde durdun. Eren ve Jean'la birlikte onlardan bi' hayli kısa bir adam geldi. Siyah takım elbise ve gözlük takmış, ellerinde eldivenler, yüzünde maske sana yaklaşıyordu. Diğer ikisi uzatılan elleri küçük adamdan uzaklaştırıyor, itiyordu herkesi. Adam da zaten hızlanmıştı. Arabaya bir kaç adım kala kapıyı açtın. Adamın arka koltuğa oturmasının ardından kapıyı kapattın.

Gitmek için döndüğünde birisi sıkıca kolundan kavradı. "Ne var Jean?" İşin gereği dövdüğün şahısların isimlerini öğrenmiştin. Eren ve Jean Mikasa'nın korumalarıydı.

"Bekle, paket var." Birden arkadan zar-zor yürüyen bir kadın geldi. Elleri kutularla doluydu. Ben kadının elinden kutuları alırken Eren ve Jean insanları tutuyordu.

"Hah! T-teşekkür ederim ama izin verin ben taşıyayım!" Koyu kırmızı saçlı kadına şaşkınlıkla baktın. "Hanımefendi, yardım etmeme izin verin. Burda daha fazla dayanmamalıyım. İnsanları tutmak zorlaşıyor."

"A-a-ama.." Zamanın daraldığından onu dinlemeğe vaktin yoktu. Bir şey demeden hızlıca kaptın kutuları. "Lütfen dikkatli olun! Bozulursa mahv olurum ben!" Kafanı salladın ve elinde kutularla arabanın diğer tarafına ilerledin. Arka tarafın kapısını açıp paketleri içeri dikkatlice koydun. İçlerinde ne vardı bilmiyordun ancak dikkatle davranılması gerekiliyordu.

"Tch, ilk işini beceremiyorsan ne diye bu işe girdin. Çabuk ol."

Derin nefes verip başını sallayarak kapattın kapıyı. Nereden baksan gıcık tipti. İşin mükemmel olucaktı.

princess || levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin