Herkese merhaba!
Yeni bir bölümle karşınızdayız. Fikirlerinizi ve bölüm hakkındaki yorumları çok merak ediyorum.
Bu bölümde karakterleri biraz daha tanıyacaksınız. Karakterler hakkında merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.
Oy vermeyi unutmayalım herkese iyi okumalar diliyorum.
***************
Zihin bin bir karmaşadan oluşan karanlık bir girdaptı. Hatıralar orada bir süre yaşar daha sonra üstünü tozlar kaplardı. Bazen bir yel eser o tozları kaldırırdı. Tozlar uçuşup zihnini bir fırtınaya bırakırken sen sadece gülümserdin. Kimi zaman acı bir gülümseme peydah olurdu yüzünde kimi zaman yaşanmışlıkları selamlar gibi güzel bir tebessüme ev sahipliği yapardın.
Karanlık geceye karışan şarkının sözlerine eşlik eden adamın sigarasından usul usul dağılan duman tıpkı zihninden kalkan tozlar gibiydi. Kimi kandırıyordu? O yeşil gözler asla tozlu bir hatıraya dönüşmüyordu. Günlerdir gözünü her kapattığında o zümrütler karanlığa bir ışık gibi doğuyordu. İnsan her rüzgar estiğinde aynı kokuyu alır mıydı? Mardin bu gece çok rüzgarlıydı ve adam artık uzaktan uzağa bu kokunun müptelası olmaktansa gidip doyasıya içine hapsetmek istiyordu.
“Zümrüt gözlüm koru kendini… Bizim gibilerin bitmez kederi.”
Şarkı sözleri avluda yankılanırken düşünceleri kafasını kurcalıyordu. Bugüne kadar asla bir kadının evi olmak istememişti. Her soluğunu hissetmek, saçının her teline ayrı ayrı sevdalanmak ona çok uzaktaydı. Aşk mantığına sığmayan aptal bir his gibi geliyordu. Yanlış anlaşılmasın ilk defa gördüğü kadına aşık değildi ama bu içindeki hissin adını ne koyması gerektiğinden de emin değildi. Vatan sevgisini bilirdi hem de gözünü kırpmadan canını verecek kadar… Bir kadını sevmek vatan sevmeye benzer miydi? Sigarasından son bir nefes alarak dudakları arasından dumanı serbest bıraktı ve izmariti küllüğe bastırdı. Eli radyoda çalan şarkıyı durdurmak adına uzanırken çoktan ayaklanmıştı.
“Nereye gidiyorsun, hani sohbet etmek istiyordun?” Gözleri avluya giren kardeşine dönerken tebessüm etti. Normalde sohbet etmekten hoşlanmazdı. Çenesi sadece dönme ihtimalini düşük bulduğu görevlere gideceği zamanlarda veya çok mutlu olduğunda düşerdi. Bunu evdeki herkes bilirdi ama sohbet etmek istiyorum dediğinde geri çevirmezlerdi. Ceketini dikkatle giyerken kardeşini cevapladı.
“Hastaneye gidiyorum.” Kardeşi kaşlarını şaşkın bir şekilde kavislendirerek konuştu. Birkaç gündür kendi kabuğundan çıkmayan adamın neden sohbet etmek istediği belli olmuştu. Biraz uğraşmak istiyordu.
“Ben genel cerrahi uzmanı Giray ALAZ. Meziyetlerim arasında pansuman yapmakta vardır.”
Genç adam gözlerini devirdi.
“Memnun oldum sevimsiz, ben kendi doktoruma gidiyorum.” Giray ağabeyinin kendi doktoruna neden gittiğini biliyordu. Besbelli Zeran onun dikkatini çekiyordu ama zihninde bir yerlerde Baran’ın bu işten eli boş döneceğine dair düşünceler dolaşıyordu. Zevzekliği bırakarak anlatmak adına konuştu.
“Ağabey seni baştan uyarmak istiyorum. Zeran’ı neredeyse bir yıldır tanıyorum ve yakın arkadaşım. O hayatını birini almaz. Bu işten elin boş dönebilirsin… Hem hani senin dünyanda ikinci bir kişiye yerin yoktu. Dünyanı ters düz etmeye değecek mi?”
Baran bir süre ifadesiz bir suratla kardeşini dinledi. Söylediklerinde haklı olabilirdi ama her şey gibi bu da bir ihtimaldi. Denemeden sonucunun ne olacağını bilemezdi. Bu sefer aklıyla değil belki de uzun zaman sonra ilk defa kalbiyle hareket edecekti. İhtimaller dahilinde dünyasını ters düz edecekse bile bu kadına ne olursa olsun ev olmak istiyordu. Belindeki silahı kontrol ederek kardeşine göz kırptı ve avluda ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulu Adamın Sevdası +18
General Fiction(!) KURGU İÇİNDE ŞİDDET, ARGO, YETİŞKİN İÇERİK BULUNUR. Aynadaki aksine bakan kadın bir an geçmişi düşündü. Yüzünde yer edinmiş yaşanmışlıktan satır satır kendini okuyordu. Yapmak zorunda kaldıklarını, kırdığı kalbi... Nefesi ciğerlerini doldururke...