ikinci bolume hosgeldinizz. sizi tutmayayim bolum sonu konusuruzz. lutfen vote atmayi ve yorum yapmayi unutmayin. simdiden iyi okumalar dilerimm <3.
🩸🩸🩸
Çok kurcalar bazı şeyler aklımı. Öyle ki bazen düşünmeden duramam ve her nefes alışım da o bazı şeyler zehir olur bana. Düşünmekten kendimi alıkoyamam. En büyük sorun da aslında budur. Çok takılırsın, düşünürsün. Sanki büyük bir yapboz vardır ve sen her bir parçayı başka bir parça ile birleştirmeye çalışırsın. Ama aslında yapbozdan ziyade kendini bu koskocaman düşünce yığınının içinde yitirirsin. Çünkü aklını kurcalayan şeyler seni yavaş yavaş katleder ve ruhun ise bunu hissedemez.
Herkes bu notun ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken ben ise korkmuş ve anlam veremeyen gözlerle nota bakıyordum ve sanki gerçek bir yapbozu çözmeye çalışır gibi parçaları birleştirmeye çalışıyordum. Bu not aslında bize bir çağrıydı ama ben bunu büyük bir korkuyla reddediyordum. Çünkü korktuğum şey sıradaki kurbanların biz olabilme ihtimaliydi...
Elimdeki çağrı notuna kaç kere baktığımı bilmiyordum. Aynı el yazısı ve aynı gülümseyen surat... Tam da tahmin ettiğim gibi ilk kurban aslında kopması yakın büyük bir fırtınanın habercisiydi.
"Hey Alex! Nota kilitlendin. Ne demek olduğunu biliyor musun?" Dedi Melisa. İşittiğim ses ile bakışlarımı kağıttan ayırıp etrafımıza baktım. Ufak göz gezdirişimin ardından Melisa'ya döndüm. Birinin bizi izlediğini hissediyordum ya da bunların hepsi tamamen bir paranoyadan ibaretti. Tabi öyleyse...
"Hayır bilmiyorum, sadece tuhaf. Tek diyebileceğim şey bu." Diyerek tek tek herkesin yüzünü incelemeye başladım. Çünkü surat ifadeleri, mimikler ve bakışlar birçok şeyi ele verecek güçteydi. Herkes olması gereken gibiydi ve kimse bu olayı anlamlandıramıyordu. Ama bir kişi dikkatimi çekmişti. Asel biraz tedirgin görünüyordu. Korkmuş gözlerle etrafı inceliyordu ve her şey normalmiş gibi davranıyordu ama aslında kendini ele verecek kadar tuhaftı davranışları. Tam yanına ilerleyecekken Melisa bunun bir şaka olduğunu düşündüğünü belirterek görmezden geleceğini bizlere söyledi ve ilerleyerek evin kapısını aralayıp içeri girdi.
Asel ise hala çok tedirgin bir haldeydi ama sanki belli etmemeye çalışıyordu. Zorlukla gülümsüyordu ve kimse ona bakmayınca tekrar tedirgin bir ruh hali onunla beraber oluyordu. Sanırım karanlığın bulutları bize ulaşmadan önce herkesi bilgilendirsem hepimizin lehine olacaktı ama bu ise büyük bir sorumluluktu.
Kapıdan içeriye bakıldığında bizi büyük bir salon karşılayacağı aşikardı. Melisa'nın ailesi zevk sahibi olduğu daha bahçeye girerken karşılaştığımız manzara ile kendini belli etmişti. Ömer kolunu Melisa'nın beline atarak içeri girdi. Dolunay ve Açelya ise kol kola içeri giriyorlardı. Dolunay hala Göktuğ konusunu konuşuyordu. Daha sonrasında Mina içeri elinde telefonu ile biriyle mesajlaşırken girdi ve kapıyı sonuna kadar açtı. Asel ile başbaşa kaldığımızda eliyle kapıyı gösterdi. İçeri girmemi işaret ediyordu. Bense onun neden tedirgin olduğunu çözmeye çalışıyordum.
"Yok Asel, ben böyle iyiyim. Biraz hava alacağım. Sen gir istiyorsan." Diyerek bir sonraki hamlesini bekledim ama umduğumu bulamadım. Çünkü gülümseyerek içeri geçti.
Son zamanlarda herkesin yüzünde bir maske vardı ve bu maskelerin tek tek düşmesi gerekiyordu. Yoksa gerçeklerden epey uzak kalacaktık ve belki de bu karanlığın bulutlarını bize daha çok yaklaştırıyordu.
En sonda Asel de geçince beş dakika kapının önünde bekledim ve daha sonrasında ben de içeriye geçtim. Hâlâ arkadaşlarımı koruma niyetindeydim, bu yüzden biraz daha susmam gerektiği kanaatindeydim. Büyük ve ihtişamlı bir salon tahmin ettiğim gibi beni karşılamıştı. Gayet şık ve olabildiğince az eşya vardı. Eve daha çok koyu kahverengi ve altın sarısı renkleri hakimdi. Her detayı ile sizi büyülemeye yemin etmiş bir salon ve evdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADIEU-KAN KIRMIZISI
Mystery / Thriller"Alina Aksoy'u kim öldürdü?" Her şey bir soru ile başladı ve şimdi bir kelime ile bitecek. Adieu :) Bir intikam ateşi, Bir katliam, Kan Kırmızısı.