-Felix, nerede bu kafe amına koyim?
diye söylendim bilmem kaçıncı manevrayı yaparken.
-Ya Minho, tamam öbür dönüş değil burasıymış! Ne kızıyosun ya bana, yanlış hatırlamışım.
Sonunda bahsedilen kafeyi gördüğümde arabayı yakınlara park ettim.
-Hyunjin, kalk lan geldik.
-Yarım saatlik yolda bile uyumayı nasıl başardı acaba?
3 kişi girişe doğru ilerledik. Felix az ileride gözüme çarpan kalabalık gruba ilerlemeye başladığında peşinden gittim.
-Biz geldik!
Sosyal kelebek Felix herkesle sıcak şekilde sarılıp selamlaşırken Hyunjin'e yan gözle baktım. O da bana baktı.
-Sakın gülme gerizekalı
dedim yarım ağız.
-Hadi Minho oturun siz de.
Boş kalan ve birbirine uzak iki sandalyeye baktım. Aşina olduğum tek kişi olduğundan Changbin'in yanına oturdum. Hyunjin de karşı çaprazıma yerleşti. Masada totalde 8 kişiydik ve Felix 6 kişiyi çoktan tanıyordu bile. Masanın kalabalığı zaten ürkütücüyken ölüm sessizliği ortamı daha da germişti. Felix bir anda neşeyle cıvıldadı.
-Evett herkesi herkesle ben tanıştırayım o zaman! Öncelikle Minho ve Hyunjin, liseden beri en yakın arkadaşlarım. Seungmin, üniversitede kaldığım yurttan oda arkadaşım. Jeongin, Seungmin'in en yakın arkadaşı, Chris- aman Chan, kuzenim. Changbin, Chan ve benim çocukluk arkadaşımız, Minhoyla da tanışmışlar yakın zamanda şans eseri.
Gözleri dalgalı saçlı minyon görünen çocukta durdu. Gülümsedi ve elini ensesine götürdü.
-Seni tanımıyorum.
-Ben de Jisung. Chan'ın lise arkadaşıyım. Tanıştığıma memnun oldum sarışın. Sizle de millet.
Sarışın? Gerginlikle boğazımı temizlerken beklemediğim üzere hemen insanlar konuşmaya, kaynaşmaya başladı. Hyunjin yanındaki Jeongin'in telefonunu işaret ederek bir şeyler söylüyordu. Felix, yeni tanıdığı kişilere yaptığı gibi Jisung ile ilgilenmeye ve sorular sormaya başlamıştı. Chan duyduğum üzere Seungmin ile iş konuşuyordu. Umutsuzca Changbin'e döndüm.
-Yine birbirimize kaldık.
-Biraz öyle oldu. Herkes bir anda 40 yıllık dosta dönüştü amına koyim.
Ben Changbin ile dünden alışık olduğum muhabbeti yaparken bir anda kendimi masaya dönmüş, herkesle sohbet ederken buldum. Yaptığım birkaç gıcık edici espriyle tüm masayı güldürmeyi bile başarmıştım. Normalde insanlarla sosyalleşemez, genelde çatık kaşlarımla etrafı izlerdim. Bu ekibin havası bunu bozmuştu.
-Minho hyung! Duvarı nasıl çökertmeyi başardın amına koyayım çok merak ettim.
Geldiğinden beri sadece 10 dakikadır telefonundan ayrı duran, güçlü aksanının kolaylıkla fark edildiği Jeongin'e baktım.
-Abicim şöyle ki bu lavuğun tutacağı binanın öncelikle malzemesini sikeyim.
-LAN AMINA KO-
Kendini savunmak için doğrulan Changbin'i ağzını kapatarak geri ittim.
-Bi vurdum duvara çöktü kanka, kesinlikle kontrolsüz güç kullanmadım. Çürük dükkan tutmasaydın sen de yarrağım.
-Param ona yetti kardeşim.
-İÇERİDEKİ MALZEMELERİ DE ÇÖPTEN TOPLUYODU AMINA KOYİM!
Kahkahayı basan Jisung ile beraber herkes gülmeye başlarken Changbin bağırarak bir şeyler söyleyip sesimizi bastırmaya çalışıyordu. Gevşek gevşek güldüğüm yetmiyormuş gibi gülerken Changbin'e baktığımda çatılmış kaşlarının rahatladığını gördüm. Bir anda o da gülümsemeye başladı.
-Tamam lan, uzatmayın. Biz de ilerleticez işi herhalde. Salak Minho yüzünden aksasa da biraz halledicem.
-Salak babandır yavşak.
-Didişmeyin lan!
Eğlenceli, şaka yollu atışmalarla geçen 3 saatin sonunda dağılma kararı aldık. Arabaya ilerlerken Changbin'e baktım. Bana samimi şekilde gülümsediğinde ilk defa hissettiğim garip bir his oturdu içime. Sanırım uzun zamandır ilk defa biri bana bu kadar sıcak davranmıştı. İlgisine alışık olduğum arkadaşlarım olduğundan uzun zamandır ilk defa başka biriyle yakınlaşmıştım. Changbin ve diğerlerine selam verecekken Chan yaklaştı.
-Changbin kardeşim, ben Seungminleri bırakıcam ya. Sen Minholarla gitsen olur mu?
-Lan ne alaka?
-Ya otobüsle gelmişler, öyle dönmesinler hadi.
-Ya meşrebini sikim senin ben. Tamam.
-Changbin arabada insan yemiyoz haberin olsun gel ne olacak amına koyim?
-Zahmet olmasın hyung, Jisungu da kesin kitleyecek başımıza.
-Olsun ne olacak? Gelin hadi
Changbin yolcu koltuğuna, Jisung, Felix ve Hyunjin arka koltuğa sıkışacak şekilde arabaya yerleştik.
-Felix GÖTÜME DEĞİYOSUN OF!
-YA NAPABİLİRİM JISUNG SIKIŞTIRIYOR!
-Aşk olsun tombiş yanaklarım olabilir ama şişman değilim!
-Tombiş yanaklarını yerim.
-Ya ıy. Felix ötede yiyişin lütfen!
-Ne var be?
Dayanamayıp yüksek desibelli şekilde bağırdım.
-İçim şişti. Yemin ederim sizin kadar insanı yoran adam görmedim.
-Pardon ane. Özür.
Jisung'un tarifine göre evine sürerken Changbin'in sessizliği dikkatimi çekti. Gözümü yoldan ayırmasam da aşağı doğru baktığını anlayabiliyordum. Önce Jisung, sonra Hyunjin ve en son Felix'i bıraktıktan sonra Changbin'e döndüm.
-Sessizsin?
-Ellerin.
dedi tereddüt etmeden.
-Ney?
-Ellerini fark etmemişim. Mosmor olmuşlar.
Elimin üstüne baktım.
-Sen diyene kadar ben de dikkat etmemiştim. Öyle dikkatsizce bir yerleri yumruklayınca böyle oluyor.
dedim ve güldüm.
-Acıyor mu? Sanırım artık eldivenler koymalıyım odaya. Eldiven olsa böyle olmazdı.
-Acımıyor. Evin neredeydi?
Tarif etmeye başladığında iç çektim. Bana böylesine ilgili davranması değişiğime gidiyordu. Sanki yıllardır arkadaşmışız gibi bir hisse kapılmama sebep oluyordu Changbin. Yolun geri kalanı garip boğaz temizlemeleriyle, sessizlikle geçti.
-Tamamdır, burası. Teşekkürler hyung. Zahmet oldu sana da.
-Ne zahmeti ya? Lafı olmaz. Arkadaşız artık sonuçta.
-Haklısın. Teşekkür ederim.
Arabanın etrafından dolanıp kapıya ilerlerken arkasından bağırdım ve el salladım.
-Görüşürüz Changbin-ah! Endişelenme!
Bana baktı ve anlarcasına gülümseyip el salladı. Gaza bastığımda yüzümdeki gülümseme hala silinmemişti.
SELAM! bu fic hakkinda muthis fikirlerim vardi ama mizah seviyem yetmedi sanirim😞
yorumlarinizi ve oylarinizi eksik etmezseniz sevinirim anlatimim hakkinda sizi rahatsiz eden bir sey varsa lutfen soyleyinnn
ayrica fazla roman gibi olmasin diye kelime yazimlarina bilerek dikkat etmedim gunluk konusma tonunu verebilmek adina umarim fici begenmissinizdir🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rage room | minbin✔️
Fanfiction"eşya kır dedik güzel kardeşim sana duvarı çökert demedik" texting+düzyazı