37. not

4.6K 464 193
                                    

Merhabalar merhabalar.

Nasılsınız hanımlar, nasılsınız cemaati müslimler?

Sefilist'in bitmesine tam ne kadar kaldı bilmiyorum ama finalin ansızın bir anda geleceğini bilmenizi istiyorum. Olması gerektiği gibi bitecek şüpheniz olmasın.

Bu bölüm sizden istediğim herkes en çok gitmek istediği şehri ya da ülkeyi yazması... Manifest yapalım istiyorum. Ben başlıyorum; İtalya🥺

Hayat size kalbinizden geçen her şeyi eksiksiz ve cefasız şekilde versin. Umarım.

Sevgiyle.

Keyifle okuyunuz.

☁️

Sözlerin bir anlam taşımadığı yerde, söylenin kifayetsiz kaldığı noktada bazen insan kendine düşman olabiliyordu.

Kalamam denilen noktada eşikten içeriye ilk adım atılır evin ışıkları açılırdı. Kendime öfke duymayacağım dediğim bilmem kaçıncı gün. Hayır yine, yine kendime ve düşüncelerime yenildim.

Fikret eve girer girmez önce İsar için mama hazırladı. Saatlerdir aç olduğunu bildiği için tek düşündüğü bu olmuştu ama bir yerden sonra ayakta duracak gücü kendinde bulamadığı için mama işini ben görev edinmiştim.

Elime yapışacak değildi.
Gücüm ve halim de elimden alınacak değildi.
Alt tarafı yedi aylık bir bebeğe mama hazırlayacak sonrasında ise uykuyla kendimi bir edecektim.

Fikret bu saatlerde taksi bulunmaz demişti. Otobüs kalkmaz, otele giden yolun saati aştığını açıkça anlatmış ve göstermişti. Onun evinden çıktığım gibi gideceğim yer anca belediye bankları olurdu anlamıştım. Çok da iğdelememek adına sessiz kalmayı tercih etmiş, bir günlük misafirliği uygun bulmuştum.

Adı Fikret, bir çocuk babası adam, çocuğu için işini ikinci plana atmış, eşi tarafından terk edilmiş ve yedi katlı bir binada kızı dışında kimseyle kalmayan adamın doğrusu zararsız biri olduğunu düşünüyordum. En azından ters bir hareketini görürsem onu Instagram ya da Twitter'da iki dakikada ünlü yapabilirdim. Ve eminim Fikret ünlü olduğunu gördüğü an bir yerlerini kesmeye başlardı.

Mutfak masasında uyanan kızını sakinleştirmek için çabalayan Fikret'in yorgunluğu canımı acıtmıştı.

Hızla İsar'a mamasını hazırlayıp Fikret'e verdim. O kızıyla ilgilenmekten başka bir şey yapamaz hâlde iken ben, "Çay yapsam sorun olur mu?" diye sordum, zira çay içmeden kendime gelmem mümkün değildi. Yorgunluğumu taze çaydan başkası alamazdı.

Fikret mahcup, biraz da şaşkın hâlde bana baktı. "Elbette, elbette." dedi hızla. "Aç değil misin, yemek söyleyeyim." dediğinde kafasına varlığım yeni dank etmiş gibiydi. "Kusura bakma cidden, evime çok sık misafir gelmez, bugün olanlar falan..."

"Çay Fikret, sadece çay." dedim daha fazla telaş etmemesi için.

"Irmak-"

Bir şey daha diyecek gibi olduğunda lafını hızla kestim. "Yapıyorum madem."

Utançla eğilen başı kalktı. Benden çevrilmek ne bilmeyen gözleri üzüntü doluydu. Sakin ve sedasız bir biçimde, "Sol dolapta kaçak çay, sağda da normal çay bulunuyor. Hangisini tercih edersen, yeşil çayda mevcut." diye önerileri dizdi. 

"Kaçak çay mı?" dedim gülerek. "Ankaralı değil misin hocam sen, kaçak çay siz?"

Alnı gerildi. "Kaçak maçak, iyi çay sonuçta? Doğu ve Güneydoğu Anadolu dışında kimse içemez mi, anlamıyorum."

Sefilist |Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin