Evet bu gün yani 24 Aralık benim doğum günüm o yüzden hediye olarak bir kalbinizi alırım şimdiden keyifli okumalar 🤗🤗Yorumlarınızı merak ediyorum lütfen yorum yapın... 😘
Yaşam neydi? Yaşam kan dolaşımının ta kendisiydi. Sindirim sistemi, sinir sistemi kan olmadan bir hiçti. Eğer kan dolaşamaz ve bulduğu herhangi bir kesikten delice akmaya başlarsa onu kimse durduramazdı.
Aslin'in yapmayı amaçladığı şey tam da buydu. Kesik olduğu halde kanın akışını engellemek...
Tabi bu kafeterya da oturmuş yemek yerken düşünmeyi istediği şey değildi. Etrafına baktı. Tutukçular artık burada değildi. Yani bölgeden tamamen gitmişlerdi. Bu durum Aslin'i rahatlatmak yerine daha rahatsız ediyordu. Çünkü nereye gittiklerini bilmiyordu. Açıkçası o konuşmanın ardından iki gün geçmişti ama Aslin hâlâ buradaydı. Tutukçu ona bir şey yapmamıştı belli ki doğru zamanı kolluyordu. Aslin de tam olarak o zamanı kollamalıydı. Bir dikkatsizlik daha tüm planını mahvederdi.
İkinci bölgeye gitmeyi daha ne kadar ertelerdi bilmiyordu. Ama en kısa zamanda gitmesi gerekliydi. Bunu onlara borçluydu.
O bu düşüncelerle boğuşurken, kafeteryanın orta yerinden bir ses yükseldi. "Hah! Şu işe bak sokaktakilerle aynı masada oturup aynı yemekleri yiyoruz." Tüm gözler, iri kıyım orta yaşlı ama yaşına göre kafası fazlaca kel olan adama dönmüş, salonu şaşkınlık esir almıştı.
Aslin konuşan adamın içinde kaynayan isyan duygusunu hissetti ama tarafı kesinlikle yanlıştı. Onların sokakta olmalarına ses çıkarması gerekirken burada olmalarına ses çıkarıyordu. Bu insanların kör olmadığını Aslin elbette biliyordu. Bunlar yanlızca işine geleni görüyorlardı.Adam bir süre etrafı taradı "Ne yani onlardan bir farkımız yok mu hepiniz bunu mu düşünüyorsunuz?!" Sesi hâlâ yüksekti tüm gözler hâlâ ona bakıyordu pek tabi onlarla aralarındaki farkı herkes netce görüyordu. Ama onlar sokaktayken nasıl sessiz kaldılarsa şimdi de aynı sessizliktelerdi.
Kimse onu destekleyecek bir hamle yapmıyordu. İri yarı adam kaşığını sertçe masaya vurdu. Aslin içinden 'hayal kırıklıkları ülkesi hoş geldin.' Diye geçirdi.Bu toplumun en keskin sorunuydu; gördükleri, bildikleri halde harekete geçmemek ve bu sorun tam anlamıyla bir felaketti. Zamanı geldiğinde herkesi yutacak bir felaket...
***
Aslin evden işe işten eve gidiyordu. Eski eveyse adımını atmıyordu. Gözler üzerindeydi, biliyordu izlendiğini. Bunun için bir delili olmasına gerek yoktu Tutukçuları iyi tanıyordu. Bu elbette onu durduracak bir şey değildi ama hata yapmıştı bunu yok sayamazdı. Tutukçunun dikkatini çekmişti. Gerçi o günden beri bir daha onunla karşılaşmamıştı ama önlemini alması lazımdı.
Pencerenin pervazına yaslanmış gecenin aydınlanma süresini hesaplıyordu. İkinci bölgeye giden ilk tren gün doğumuyla geliyordu. Şafak sökmeden çıkarsa izini kaybettirmesi daha kolay olurdu. Bazen fazla paronayak davrandığını düşünüyordu ama hayır! Tutukçuları gerçekten iyi tanıyordu.
Hırkasının fermuarını boynuna kadar çekti, şapkasını kafasına yerleştirdi. İkinci bölge oldukça tehlikeli bir yerdi ama Aslin'i tanıyorlardı. Elbette sadece buna güvenmek aptalca olurdu dedesinden kalma çakısını kolaylıkla çekip çıkarabileceği kolunun altında kalan bir yere taktı. Omuzuna çantasını alıp arka kapıya ilerledi. Saklanmak istiyorsa elbette ön kapıdan çıkamazdı. En sessiz ayakkabılarını seçmişti. Bunlarla kimse onu fark edemezdi. Gece bile...
Adımları sert, yere bakan gözleri yerin dibini görecek kadar açıktı.
Hava serindi güneşi henüz kucaklamayan gökyüzü karanlıktı. Güneşin parlamasına henüz yarım saat vardı.
Adımları hızlandı. Yeri delen bakışlar vakit kaybetmeden arkaya döndü. Arkası temizdi. Bu ona cesaret verdi, ihtiyacı olmasa da. Adımları koşmaya döndü az sonra önüne bir yokuş gelecek ve de koşmasına ivme kazandıracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLİNE
Science FictionÇenesini dikleştirip adamın gözlerine baktı. Söze girdiğinde oldukça cesurdu. Karşısındakinin kim olduğu pek umrunda değildi. "İntikam..." dedi. Bu dünyadaki tek varlığının, sebebini söylerken duraksayıp derin bir nefes aldı. "Soluduğum, bu hava bi...