Çenesini dikleştirip adamın gözlerine baktı. Söze girdiğinde oldukça cesurdu. Karşısındakinin kim olduğu pek umrunda değildi. "İntikam..." dedi. Bu dünyadaki tek varlığının, sebebini söylerken duraksayıp derin bir nefes aldı. "Soluduğum, bu hava bile intikamı temsil ediyor benim için. Damarımda akan kan bile. Benim var oluş nedenim bu." Durdu, işaret parmağıyla etrafı gösterdi. "Tüm bu insanlardan, hatta..." Gözlerini sinirle açıp, işaret parmağını, adamın göğüs kafesine bastırarak devam etti. "Senden bile alınacak bir intikamım var!" Diye kükredi. Nefesinin yettiğince tekrar bağırmaya başladı, "Susan, konuşmaktan korkan ve gözleri açık olduğu halde bakmayı reddeden! tüm insanlığa kinim." Adamdan biraz uzaklaşıp kollarını iki yana açtı. "Kurulu olmayan bir düzeni yıkamazsın. Tutukçu." Ağlıyordu ailesi katledildiğinden bu yana tek damla göz yaşı dökmemişti. Ama şimdi ağlıyordu. "Suç, benim değil Tutukçu. Suç düzenin ta kendisinde!" Diye bağırdı son gücüyle... Tutukçu ona doğru iyice yaklaşmış ve kulağına doğru fısıldıyordu; "Pek tabii gün geldiğinde bu kavgalar bitmiş bu kaos son bulmuş olacak öyle ki intikam bile kenara çekilip sahneyi bize bırakacak işte o zaman geldiğinde vücutlarımız öyle bir kuvvetle birbirine karışacak ki seyirci olanlar buna sarılma demekle yetinemeyecekler." Delice bir intikamın orta yerine düşen bir aşk... Bunu okumaya cesaretiniz var mı? Eğer cevap evetse okumaya devam edin.