Karşımda duran bu adamın kalbimde bir yeri olacağını hıç düşünmemiştim.
"Alev!"
Sesiyle irkilmiştim, noldu manasında gözümü kırpıştım
"efendim?" dedim. Gözümün içine öyle bir bakmıştı ki ona sarılasım gelmişti.
"ne duruyorsun sarıl o zaman" demişti
...
İnsan birçok duygu yaşar. Korku, üzüntü, umutsuzluk, mutluluk ve bir çoğu ama sanırım bu dünyada ki en karmaşık, en zor duygu sevgi, aşk. Sanki bir karışmış koca bir ip yumağını çözmek kadar zordur. Çözmek için ne kadar çok uğraşırsan o kadar çok düğümlenir.
Hayatıma asla bu duyguya yer vermeyeceğime söz vermiştim. Kendime bunu asla yapmayacağıma, sırf bir erkek için saatlerce göz yaşı dökmeyeceğime söz vermiştim. Demek ki sözümü tutan biri değilmişim. Nefesim kesiliyor, kalbim ağrıyor. Kendimden hiç bu kadar nefret etmemiştim. Evet sevmek kötü bir şey değil doğru, ama bir imkansızı sevmek, onun yasak bir şey olduğunu bilmene rağmen yine ona yaklaşmak ve sonunda zarar görmek benim aptallığım.
Ben bu değilim bu zamana kadar hep kendi kendimi büyüttüm. Bundan sonra da yapabilirim sandım. Ama hiç deymeyecek biri için kendimi burada harap etmekten başka bir şey yapmaz oldum.
Saatlerce oturup ağladım. Saatlerce kendi kendime lanet okudum. Güneş doğuyor, yeni bir gün başlıyor. Ama ben hala kendime gelemedim. Gelmem gerekiyor ama bunu yapacak gücü kendimde bulamıyorum. Ama ben Alevim. Ben güçlüyüm, bu günlerde bir gün bitecek bunu biliyorum.
Derin bir nefes alarak ayağı kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü aynada görünce bu ben miyim dedim. Bu gerçekten ben miyim? Sırf diğer insanlar beni güçsüz görmesin diye gülen ben değil miydim? Şimdide yapıcam, şimdide enkazımı bir şekilde ayağı dikip ayakta tutucam. Bunca zamandır yaptım. Yine yaparım.
Elimi yüzümü yıkayıp odama geçtim. Dolabı açıp ne giyebilirim diye bir göz attım ve elime ne geçerse onu giydim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Saçımı da açık bırakıp evden çıktım. Taksiye binip hemen holdinge gittim. Holdingin önüne gelince içeri girmeden derin bir nefes aldım ve içeri girdim. İş arkadaşlarıma günaydın diyip asansöre bindim. Yukarı kata gelince hemen asansörden çıkıp odama gidip işimin başına geçtim.
Ateş beyin geldiğini odasının kapısının kapanmasıyla anladım. Derin bir nefes alarak ayağı kalktım. Yapabilirdim, hep yaptım. Ve yine yapıcaktım. Şirketin küçük mutfağına girip Ateş bey'in kahvesini hazırlayıp tepsiye koydum. Yavaş adımlarla odasının önüne geldim. Kapısını tıklayıp içeri girdim. Suratıma bakmıyordu. Belki pişmandı dün için.
Kahvesini masasına koyup hiçbir şey demeden odadan çıktım. Odama geçip derin bir nefes aldım. Zordu hemde çok ama çok zordu. Ama alışıcaktım, alışmalıydım. O benim patronum. Ve hep öyle kalıcak.
........................
Tüm gün masamda çalıştım. Ateş bey bir kere bile benden bir şey istemedi. Odasından da hiç çıkmamıştı. Çıkış saatim geldiği için toparlandım. Ateş beye çıkacağımı haber vermek için odasının önüne gelip kapıyı tıklattım. İçeri girdiğimde onu böyle görmeyi beklemiyordum. Masasının üstüne başını koymuş uyuyordu. Bu görüntü çok hoşuma gitmişti. Yakışıklı bir adamdı ama iyi biri değildi. En azından bana karşı.
Çıkmadan önce bilgisayarını kapatmak için masanın önüne geldim. Ama tam kapatacakken gördüğüm şeyle dona kaldım. Bilgisayarda benim fotoğrafım vardı.
İyi okumalar💚
Sizce ateşinde ağzından yazayım mı yoruma yazarsanız çok sevinirim seviliyorsunuz💚🙂