1.1

48 7 9
                                    

Oturduğu masada saati kontrol ederek Atsumu'nun psikoloğunu bekliyordu. Bu saatler için anlaşmışlardı ama Osamu diyeceklerini toparlamak için erkenden gelmişti.

"Merhaba Osamu Bey, nasılsınız?"

Duyduğu ses ile kafasını kaldırdı kadını görmek adına. Karşısına oturan bedene burukça gülümsedi.

"İyi olmaya çalışıyorum. Siz nasılsınız?"

"İyiyim ben de, teşekkürler."

Kadın, çantasını masada uygun bir yere koyarken Osamu eliyle bir garson çağırıp iki kahve sipariş etti.

"Sizi uzun tutmayacağım, işiniz olduğunu biliyorum. Şunu demek istiyorum, Atsumu birkaç gündür ilaçlarını içmiyor. Hareketleri de buna bağlı olarak değişmeye başladı. Benden habersiz bir şeyler yapıyor, halisünasyon görüyor, hangi duyguyu nerede yaşayacağını bilmiyor. Ve bunların sıklığı ilaç kullanımını bırakması ile arttı. Ne yapacağımı bilmiyorum, bu davranışlar beni de yormaya başladı. Canını tehlikeye atıyor. İlaçları da içiremiyorum maalesef."

Tek solukta söylediği şeylerden sonra derin bir nefes aldı. Bu sırada kadın söze girdi.

"Ona ilaçların Sakusa'yı rüyasında görme yolu olduğunu söylediğinizi hatırlıyorum. Buna rağmen ilaçları artık içmiyor mu?"

"Hayır. İlaçların dozunun fazla olmasa da yüksek olduğunu biliyorum ama bu doz işe yaramıyordu demek ki, çünkü ilaçları içse bile ilacı ne amaçla içtiğini unutuyordu veya duygu durumu çok hızlı değişiyordu. Kafasında yine bir olay yaşamış ve bu onu Sakusa'ya küstürmüş. Şimdi de ilaçları içmiyor. Sakusa'yı rüyasında görmek istemiyormuş."

Anladığını belli edercesine başını salladı kadın.

"Canını tehlikeye atıyor demiştiniz. Bunun hakkında ne yaşadığınız?"

"Sakusaların evine gittiğini size haber etmiştim, o gün Sakusa'nın annesi ona bıçak atmış ve bıçak gözüne doğru gelmiş. Gözünü kaybedebilirdi. Bunun dışında dün eve gelmedi, bana haber vermeden dışarıda dolaşmış, geceyi de parkta geçirmiş. Hiçbir şekilde ona ulaşamadım. İlaç kullanımını yeni bırakmasına rağmen bunları yaşıyorsak daha fazla içmemeye devam ederse ne olur bilemiyorum..."

Garsonun kahveleri getirmesi ile kahvesinden bir yudum aldı. Kadın ise düşünüyordu. Kahvesini alıp bir süre elinde tuttu, ardından biraz içip masaya geri koydu. Bir yol düşünüyordu. Osamu ise aklına gelen şey ile tekrar konuşmaya başladı.

"Geçen gün odasına girdim, Sakusa'nın resmini çizmiş ama Sakusa'nın iki tane benini çizmemiş. Ona bunu söylediğimde gülerek Sakusa'nın beni olmadığını söyledi."

Kadın sonunda konuşmaya başlamıştı.

"Belirli bir teşhis koyamamıştım Atsumu ile yeni tanıştığım için. Ayrıca bana bir şey olmadığını söylerdi, demek ki beni geçiştirirmiş. Ama bunları sizden dinleyince şu an kullandığı ilacın işe yaramadığını ve yaramayacağını anladım. Bu ilaç sadece Atsumu'yu biraz olsun rahatlatıyor, başka bir işe yaramıyor. Bunu duymaya hazır mısınız bilmiyorum ama..."

Hızlıca kahvesinden içip sözüne devam etti.

"... Şu ana kadarki gözlemlerim ve sizin anlattığınız şeyler ise söyleyebilirim ki, Atsumu şizofren hastası birisi."

Osamu şoktan güldüğünü belli eden bir ses çıkardı ve kahvesinden birkaç yudum aldı.

"Bu imkansız. Ailemizde şizofren hastası birisi hiçbir zaman olmadı. Ayrıca kendisi benim ikizim olur, bende de bir sorun yok."

"Aslında imkansız değil. Şizofren hastaları sadece doğuştan şizofren olarak büyümez. Bunun birçok yolu vardır. Sevilen birisinin kaybı, bir saldırı, genç yaşta ve psikoaktif veya psikotropik ilaçlar almak ya da yetersiz beslenme ile beyin gelişimini etkileyebilecek toksinlere, virüslere maruz kalma gibi bazı hamilelik ve doğum komplikasyonları da buna sebep olur."

Dudaklarını ıslatıp devam etti.

"Bu hastalığın belirtileri düzensiz motor hareketler ve davranışlar olarak görülebilir. Çocuksu hareketler, ajitasyon, hedefe odaklanmakta zorlanma, gereksiz ve abartılı hareketler, talimatlara direnç gösterme ya da talimatlara direnme, uygunsuz ve tuhaf duruş şekli gibi belirtiler bunlara örnek olarak verilebilir. Atsumu'da ise bunların çoğu mevcut."

Osamu başı dönüyormuş gibi hissediyordu. Elleri titriyordu ama kendine gelmesi gerekiyordu. Titreyen elleri ile kahvesine uzandı ve birkaç yudum aldı. Kadın ise anlatmaya devam ediyordu.

"Şizofrenliğin de kendi içinde çeşitleri vardır. Bunlar Rezidüel, Katatonik, Hebefrenik, ve son olarak Paranoid'tir. Atsumu için ise tam olarak bir tanı koyamasam da Paranoid diyebilirim. Paranoid şizofreni hastaları; zulüm gördükleri ya da birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara veya sanrılara sahiptirler. Fakat düşünceleri ile konuşmaları oldukça normaldir. Atsumu'da konuşma ve düşünce yanlışlığı yok, bu yüzden Paranoid olması büyük olan ihtimal. Zaten şizofren hastalığı git giderek artan bir hastalık olduğu için daha tam olarak kesin tanı koyamam. Ve ne yazık ki şizofreniyi bütünüyle önlemenin kesin bir yolu yoktur. Sadece, tedavi planına bağlı kalmak görülen semptomların tekrarlamasını veya daha ağırlaşmasını önlemeye yardımcı olabilir. Bunun için psikiyatrist ilaç verebilir, ve benim de bir fikrim var."

Osamu'nun konuşacak hâli yoktu. Bu yüzden "Nedir?" anlamını verecek bir kafa hareketinde bulundu.

"Bu belirtilerin sebepleri olumlu, olumsuz ve bilişsel belirtiler olarak üçe ayrılır. Ve Atsumu'nun belirtileri olumlu belirtiler grubuna giriyor. Olumlu belirtileri tanımlamak gerekir ise; halüsinasyonlar, hayaller, alışılmadık veya işlevsel olmayan düşünme yolları, karıştırılmış vücut hareketleri ve duygular. Bu yüzden yapabileceğimiz şey..."

Kadın söyleyip söylememek arasında kalıyordu. Konuşmak için ağızını açsa da sonra kapatıyor ve düşünüyordu. Ama başka bir yol olmadığını iyice kavrayınca söylemeye karar verdi.

"...Atsumu'ya Sakusa'nın öldüğünü söylemek."

the moons know we're in love | SakuAtsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin