2

409 23 1
                                    

Salona geçtiklerinde ilk önce etrafı süzmüş sonra da dördü birden birbirine bakmıştı . Zaten garip bakan yüzleri Çınarı görünce bu sefer de kızarmıştı. Önde duran ama bana soru yöneltmemiş ( Adlarını öğrenip kurtulalım artık..size kim olduğunu anlatabilmek için kırk takla atıyorum...)olan adam konuştu bu sefer "Bu bebek? Kardeşin falan mı ?" dediğinde bu sorunun geleceğini biliyordum zaten ama büyük ihtimalle oğlum olma ihtimalini hiç düşünmemişlerdi. Haklılardı, yargılayamazdım onları. Kim böyle bir dünyaya çocuk getirmek istesindi ki. Özellikle benim durumuma bakınca bu iyice imkansız gelmiş olmalıydı.

"Oğlum, Çınar" bunu söylemek nedense zor olmuştu.Normalde Çınar bu dünyadaki en gurur duyduğum parçam olsa da bu sefer oğlum olduğunu söylemek zor gelmişti, kimsenin yargılayıcı bakışlarını umursamazken bu tanımadığım , salonun ortasında duran adamların düşüncesini umursamıştım.İyi dedin bak salonun ortasında duruyorlar lavinya! İç sesim haklıydı, salonun ortasındalardı ne yapacaklarını bilemez ve öğrendikleri bu bilgi karşısında şaşkına dönmüş iki adam ve iki çocuk adam bana bakıyordu.

Bu hallerine gülmeden edemedim. " Derdiniz ne bilmiyorum ama aval aval bakmaya devam ederseniz çözemeyeceğiz bence. Geçin oturun "

Bana içeriye girmek için yalvaran çocuk " Adam haklı hocam " dedi ve kendini 3lü koltuklardan birine attı, onunla beraber diğerleri de oturdular koltuğa. Bu çocuğu sevmiştim. En garip davranan o olsa da normalde öyle biri olmadığı ve ortamı yumuşatmaya çalıştığı belliydi.

" Su, kahve falan ister misiniz?" diye sorunca hepsi istemediğini belirtti. Ben de sallangaç da duran Çınarı kucağıma aldım ve tekli koltuğa oturdum.

Oturduğumda bir süre gergin bir sessizlik yaşandı. Konuşmak isteyen onlar olduğu için herhangi bir adım atmayı düşünmüyordum.

Nitekim sonunda aralarından en büyük gibi duranı " Lavinya şimdi sana bazı kağıtlar vereceğiz. Lütfen bir tepki vermeden önce hepsini oku. Sonrası zaten sana bağlı." diyince bana bağlı olan şeyin ne olduğunu iyice merak etmiştim.Uyku zamanı çoktan geçmiş ve artık cidden yerinde durmakta zorlanan Çınarın başından öptüm ve adamın dediklerini başımla onaylayıp kağıtları vermesini bekledim.

Kağıdı okumaya başladıkça gözüm buğlanıyordu. Boğazımda oluşan düğüm, her satır atladığımda büyüyordu sanki, içimde var olan yangınsa artık sönmezdi. Çınarı tutuşum güçsüzleşiyordu her geçen saniyede. 

Çınar da benim ağladığımı anladığı için feryatlar şeklinde ağlamaya başlamıştı ki, dördünden biri kucağımdan aldı ve sallamaya başladı. Kim olduğunun seçemiyordum çünkü gözlerim izin vermiyordu. 

Her geçen kelime, yeni bir şok yaratıyordu üstümde. Kağıtların sonlarına doğru gözüm kararmıştı tamamen ama umursamadan son noktasına kadar okudum. Kağıtları okumaya bitirdiğime elim bir anda zaten azalan gücünü tamamen kaybetmişti sanki.

Kağıtta kısaca, karşımda gördüğüm bu dört kişinin abim olduğu ayrıca bir küçük erkek kardeşim daha olduğu yazıyordu. Annemiz kardeşimin doğumunda yaşanan bir sorun sebebiyle ölmüş. Cem Kurt, yani o babamız olacak şerefsiz de karısının ölümünden en küçüğümüzü sorumlu tutmuş. Zaman geçtikçe düzelmek yerine delirmiş ve ona, abileri okulda ve işteyken psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamış.Ayrıca kendisi benim doğumumdan yaklaşık bir yıl sonra beni bu hale getiren adama kumar borcunu ödemek için satmış ve ailesine de benim öldüğümü söylemiş. Öğrendiğim tüm bu bilgiler üstüne ne yapacağımı bilmiyordum.

O adam bana zaten gerçek çocuğu olmadığımı söylemişti. Ben orasında değildim olayın. Bizim, bu altı kardeşin nasıl bu kadar acılar çektiğindeydim. Ailemi hayal ederken çok olanak kurmuştum aklımda ama tek kurmadığım olanak buydu sanırım.

ABİLERİMLE YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin