Yorgun bir şekilde çalıştığım kafeden çıkıp otobüs durağına gelmiştim.Bugünün maaşı, iki günlük yiyecek ve babamın içki parasını zar zor karşılıyor gibiydi.Oturduğum dört duvarlı ev iş yerime oldukça uzaktı, bu yüzden otobüsle gitmem gerekiyordu ama ödeyecek gücüm yoktu.Belki yürüsem daha iyi olurdu.Diğer maaşıma kadar bu parayı düzgün harcamak zorundaydım.
Durduğum otobüs durağından uzaklaştım ve arabaların hızla yanımdan geçtiği caddede yürümeye başladım.Hava çok soğuktu, üzerimdeki ince gömlek ve bol pantolonla donuyor gibiydim.Ah, keşke şu anda önümde sıcak yemeklerle sıcak bir sobanın başına oturabilseydim. Hayali o kadar güzeldi ki yorgun bedenime.
Şimdiye kadar çalıştığım kafede numarasını vererek iğrenç teklifler yapan çok kişiyle karşılaşmıştım, çok küçük düşürücüydü.İnsanlar parası olmayan birinin para için her şeyi yapabileceğine inanırdı.Dünyanın bu hale gelmesi çok kötü bir durumdu.
İnsanların yaşama sevincini kaybetmesine neden oluyordu. Bu dünyadaki tek şefkatli insanın annem olduğunu hissediyorum sadece.Başım dönerek elimi duvara attım, aynı zamanda hem yorgun ve hem açken, küçücük bedenim direnmeye çalışıyordu bu hayata.Bu acımasız dünyada yaşamak çok zordu.Belki de dünyayı zalim yapan bizdik ve şimdi cezasını çekiyoruz.Elimle ağrıyan başımı ovuşturduktan sonra tekrar yürümeye başladım.İşin en zor yanı, eve gittikten sonra dinlenme şansım olmayacağını bilmekti.Annemi alkolik babamın pençesinden kurtarırken yaralanmam da hayat borcumdu.Evet, bir görevim daha vardı, kumarda kaybeden babamın parasını almak için kapısına gelenlere evde yok diye yalan söylemek.
Düşüncelerim beni buruk bir şekilde gülümsetti, olacakları önceden bilip de hiçbir şeyi değiştirememek çok kötü hissettiriyordu..
Aldığım derin nefesler ağzımdan buhar çıkmasına neden olurken, uzun yolun sonunda düşüncelerimi bölen avlu kapısına ulaştım.Bahçeye adım atmaya hiç niyetim yokken, annem için zaruretten çıkmak zorundaydım.
Elimi demir kapıya koyup yavaşça indirdim ve kapı bir sesle açılınca avluya girdim.İlk defa bahçede hiç ses yoktu.Her şey sakindi.Yavaşça eve doğru yürüdüm, yine ses gelmemesine şaşırdım.Ne oluyordu?
İçimde kötü bir his vardı. Normalde avludan, ev denen bu taştan soğuk yere kadar hep bir katliam ve kavga sesi gelirdi.Vücudum korkuyla doldu, anneme bir şey yapma tehlikesi vardı.
Sinirlendiğinde korkunç bir insana dönüşüyordu, ondan daha öfkeli birini hiç görmemiştim ben.Evin kapısını açıp gürültülü adımlarla yürümeye başladım, sonunda annemin sesini duyunca çok rahatlamıştım.
"Oğlum, geldin mi?"
Yine ağlamıştı, ben gelmeden önce yine kavga etmişlerdi, neden bugün her şey daha erken oluyordu?Küçük mutfaktan çıkıp hızlıca yanıma geldi.Tedirgin görünüyordu.Eliyle göz yaşlarını silerken kolumdan tuttu ve gözlerini kocaman açarak fısıldamaya başladı."Bana bak, git bu evden ve bir daha asla geri gelme!"
Duyduğum sözler beni şok etti, neden böyle konuşuyordu? Beni uzaklaştırıyordu kendinden..Ona bir çocuk gibi bağlı olduğumu bile bile bunu nasıl yapabilir?
"Anne.. Ne diyorsun sen? Ne gitmesi?"
Sanki söylediğim sözlere kızmış gibiydi. İlk defa annemin gözlerinde merhamet göremiyordum.Ağlamak istedim, sebebini söylemeden beni bu evden atamazdı, onsuz kalamazdım."Söylediğim gibi! Zaman daralıyor, Acele et!"
"Sebebini söyle lütfen. Babam bir şey mi söyledi? Tehdit mi etti?"
Bulanık görmeye başladığım an bir gözümden yaş geldi.Annemsiz kalmak istemiyordum.Gidecek hiçbir yerim yoktu ki hem.
"Jungkook, sessiz ol. Baban duyacak-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOR DEBT || ~TAEKOOK~
FanfictionBazı insanlar haketmedikleri haksızlıklara uğramalarına rağmen seslerini çıkarmazlar. Kimi ailesinden,kimi sevgilisinden,kimi en yakın arkadaşından kırılmıştır.İki dakika sonrasına çıkmaya garantimiz yokken şeytanca planlar yaparak iyi niyetlerini s...