Boynuma sürtünüp geçti, kolye anahtarı tenime çarparken. Elim altın anahtara gittiğinde Taehyung arkadan kapatmıştı.Gerçek bir anahtara benziyordu ama sanırım dekorasyon içindi sadece.
Taehyung kenara çekildiği an Amon, "Sana çok yakışmış!" dedi heyecanlı bir ses tonuyla.
Her şey giderek daha ciddileşiyordu ve ben artık şimdiden endişelenmeye başlamıştım.Jennie'nin bakışları onun sinsi planlar peşinde olduğunun en büyük kanıtıydı..
Uzun süredir bana iltifatlar yağdıran kadın, kızının elini hafifçe tutarak yavaşça ayağa kalkmıştı."Teşekkür ederim," diye mırıldandım nazik sözlerine karşılık olarak.Başıyla onaylamış ve kapıya yönelmişti.Rahatlayarak derin bir nefes verdim, sonra Jennie ve annesinin hala burada olduğunu hatırladım.
Onlar da gitsin lütfen çok sıkıldım bu oyundan..Yalan söylemekten nefret etmeme rağmen oyuna girdim!
"Sen hiç nişanlanmadın Taehyung. Neden evlenmek için bu kadar acele ediyorsun?" Kanepede oturan Jennie dudaklarını büzmüş ve kendini küçümseyen bir şekilde konuşmuştu.Aptaldı, duygularını saklamakta pek iyi değildi.
Yanımdaki Taehyung, kardeşi dışarı çıktığından beri yine o sert ve ciddi ifadesini takınmıştı.Kaşlarını çatarak ayağa kalkmış ve herhangi bir cevap vermeden büyük odadan çıkmıştı.Jennie tam ağlayacakken hızla ayağa kalktım ve hızlanmaya başladım, neredeyse ona yetişmek için koşacaktım.
Onu takip etmemin sebebi, ona soracak çok sorum olmasıydı.Sonunda koridora çıktıktan sonra merdivenleri çıkmaya başladığında ona ulaştım.Bakışları bana kaymış ve ardından arkasını dönüp yoluna devam etmişti. Artık hareketleri yavaşlamıştı.
Nereye gidiyordu, hemen ona sorularımı sormalıydım.Sanki ne düşündüğümü duymuş gibi, "Odada konuşalım." dedi sert bir ses tonuyla.
Onunla bir odada yalnız kalmaktan nefret ediyordum, keşke burada konuşabilseydik.Odada yalnız kaldığımızda çok gerginleşiyordum.
Ama kesinlikle inatla kendi dediğini yapardı.En üst kata geldiğimizde neden asansörü kullanmadığını merak ettim.Kapalı alanlara ben adım atamazdım tabi, peki onun derdi neydi? Bu kadar basamak çıkmak yorucu olmamıştı mı? Bu adamı anlamak zor değil imkansız olmalıydı.
Odasına girene kadar koridor boyunca sessiz kaldık.Odanın önüne vardığında sensör şifreyi çözmeş ve girdikten sonra benim geçmemi beklemeden çekip gitti ve televizyonu açmıştı. Vay canına, çocukken geceleri uyumadan önce yatakta televizyon izlemeyi hayal ederdim..
Rüyalarımdaki her şeye sahip olan oydu ama hiç de mutlu görünmüyordu.
Her zaman sahte ve alaycı bir gülümsemesi vardı..Televizyon açılınca eline bazı belgeler almış, düzeltmiş ve yataktan uzakta, televizyona bakan koltuğa oturmuştu.Oldukça ciddi görünüyordu.Televizyon seyredecek bir insan böyle olamaz.Neden mutlu olamadığını şimdi anlamıştım, her şeye sahipti ama doğru düzgün eğlenmesini bilmiyordu.
"Ne diyeceksin çabuk ol senden daha önemli işlerim var."
Yüzüme bile bakmadan elindeki kağıtlara baktığında söylediği sözlere hangi pozisyonda duracağımı bilemedim. Rahatsız oluyordum, bazen elim diğer kolumun dirseğini tutup ovuşturuyor ya da tırnaklarımı dudaklarımın arasına sokuyordum.Dudaklarımı dişlerinin arasına aldığında, konuşmadığım için başını sayfalardan kaldırıp bana baktı.
"Jungkook! Kardeşim evde, beni sesimi yükseltmek zorunda bırakma!"
Yüksek sesiyle bedenim titremiş ve sessizliğin aniden kesilmesiyle irkilmiştim.Birdenbire, bağırmayı asla bırakmayacakmış gibi görünüyordu. Tanrım bana sabır ver.Beni o korkunç odaya kilitledikten sonra ona karşı eskisi kadar cesur olamıyordum zaten.Gerçek yüzünü yeni öğreniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOR DEBT || ~TAEKOOK~
FanficBazı insanlar haketmedikleri haksızlıklara uğramalarına rağmen seslerini çıkarmazlar. Kimi ailesinden,kimi sevgilisinden,kimi en yakın arkadaşından kırılmıştır.İki dakika sonrasına çıkmaya garantimiz yokken şeytanca planlar yaparak iyi niyetlerini s...