"sanemi,"
"hm?"
"acıktım." ve devam etti. "beni bırakırsan gidip bir şeyler hazırlayacağım."
istemeye istemeye onu bıraktım ve göğsümden kalkmasına izin verdim. yatakta oturur pozisyona geldikten sonra benim asık suratıma bakıp hafifçe güldü. yüzüme eğilip de yanağımı nazikçe öptüğünde düşen modum anında yerine gelmişti.
"sadece bize yiyecek bir şeyler hazırlayacağım 'nemi. bir yere gittiğim yok."
"bir kere daha öpersen ikna olurum." gülerek ayağa kalkıp vücudunu gerdi. "seni bir kez daha öpersem bu yataktan kalkamayacağımızı biliyorum. bu yüzden kalkıp mutfağa gel ve bir şeyler yiyelim."
sırıtarak yataktan kalktım ve peşine düştüm. "mutfak fantezisi mi yapacağız?"
"bak işine."
içtenlikle gülüp boynunu öptüm ve kendimi sandalyelerden birine bıraktım. öptüğüm yeri usulca ovalarken buzdolabını açmıştı. yüzünde hafif bir tebessüm vardı ve buna sebep olanın benim öpücüğüm olduğunu bildiğim için keyfime diyecek yoktu. saklıyordu belli ki ama o da tıpkı benim gibi çıldırıyor olmalıydı bana dokunamadığı her an. ikimiz de birbirimizi 'senden nefret ediyorum' gibi cümlelerle, beceriksizce sergilediğimiz oyunlarla kandırmaya çalışıyorduk.
"giyu," tezgaha çıkardığı malzemelerle ilgilenmeyi kesmedi ama beni dinlediğini belli eden bir ses çıkardı. "özür dilerim."
"zaten diledin-"
"dinle, lütfen." merakla bana döndü. dudaklarımı ıslattıktan sonra kollarımı masaya koydum ve parmaklarımı çekiştirdim. "sana okulu zindan ettiğim için özür dilerim. seni deli gibi sevmeme rağmen gözlerine baka baka senden nefret ediyorum yalanları söylediğim için de özür dilerim. seni kıskandığımdan dolayı arkadaşını dövdüğüm için, sarhoş olup başına kaldığım için, geçmişte de şimdi de sana sesimi yükselttiğim her an için... giyu, ben senden her şey için özür dilerim. çekilmez ve katlanılmazım. orospu çocuğunun tekiyim. varlığım adına senden çok özür dilerim."
elindeki bıçağı tezgaha bırakıp karşıma oturdu. yüzüme öyle dikkatli baktı ki gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım. bileğimi ovup kızartırken yavaşça tuttu ellerimi.
"beni sürekli sinirlendiriyor ve endişelendiriyorsun. hatta yaptığın tek şey bu. geçmişte de aynıydın şimdi de. muhtemelen gelecekte de öyle olacaksın." dudağımı sertçe dişledim. yalanlayamazdım. "evet, bölümü bana zehrettin en başlarda. çünkü sen hatırlamıyor olsan da ağzından çıkanları, sabito hakkında bana neler dediğini hatırlıyordum ben. en başta yalnızca acı vericiydi. hissettiğim tek şey öfkeydi. ama sanemi, gözlerindeki çaresizliği ve çırpınışlarını görmek yumuşattı beni. dilin ne söylese gözlerin inkar geliyordu hepsine."
usulca okşadı baş parmaklarıyla ellerimi. mahcup bir şekilde baktım gözlerine. "beni sevmene rağmen yalanlar söylediğine gelirsek... aynı yalanları ben de söyledim. eskiyi, seni unuttum derken hayatımdaki en büyük yalanı söylemiştim sana. arkadaşımı dövmen... evet orada hatalıydın ama sonrasında benim sana söylediklerim... çok üzgünüm 'nemi." sesi titrediğinde istemsizce sıktım tuttuğum ellerini. "yemin ederim samimi değildim. hayatımda yerin olmadığını söylerken... sanemi, sen benim hayatımsın. nasıl hayatımda yerin olmayabilir ki?" masaya doğru gittiçe daha fazla eğildi ve omuzları sarsılarak ağlamaya başladı. ağlayışı sessizdi. "seni kırmak istedim evet ama bunu yaptıktan sonra deli gibi pişman oldum ben."
ayağa kalktım ve ellerini bırakmadan onun tarafına geçtim. usulca yere çöktükten sonra sandalyesini kavrayıp bana doğru çevirdim. gözlerini koluna kuruladıktan sonra bana baktı o da.